Çarşamba, 12 Şubat 2020 10:30

Suriye’de Gelinen Nokta ve Olması Gereken Bakış Açımız

Bir millet okumuşları eliyle nasıl yıpratılır, karşı karşıya getirilir, hatta iç savaş seviyesine kadar gelir? Aklınız alıyor mu?

Coğrafyamızda 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana sıcak çatışmalar aralıksız devam ediyor. Öncelikle Suriye’ye bu açıdan bakalım. 1. Dünya Savaşı’nda bizim devletimiz paramparça edildi. T.C. yöneticileri, siyasileri ve vatandaşlarında öncelikle bu bilinç geliştirilmelidir. Aynı şekilde Osmanlı Coğrafyası’nda geçmişin özgür ve kardeş zemini huzur günleri hatırlatılmalıdır.

Suriye’de adı konmuş bir savaş var.

ABD, İngiltere başta olmak üzere Rusya ve Batı emperyalist ve işgalcidir. Yorumlara bakıyoruz Tv. kanallarında. Tüm yorumcular söz birliği etmişcesine bölgedeki savaşı ve taraflarını gizlemeye çalışıyorlar. Türk Ordusu savaşın orta yerindedir.

Rusya Hava sahasını kapattı. İstediğinde kendisi ve rejim kullanıyor. Bir de ABD ve İsrail. Peki, Türkiye? Biz kullanamıyoruz. Böyle askerî harekât olur mu?  

Rusya ile mûtâbık kalınan hususların en başında kontrol ettiğimiz bölgede terör unsuru kalmaması gerekiyor. Türkiye ÖSO’nu düzenli birlikler haline getirdi. ÖSO dışındaki tüm gruplar teröristtir. Ya düzenli birliklerin içinde hâreket edecekler ya da ellerinden silahları alınacak. Şu anda Rusya bu grupların kendi bölgelerine tacizlerini bahane ederek rejimin önünü açıyor. Peki, bu grupları kim silahlandırıyor? Kim destek oluyor?

Bu gruplar şimdi de İdlip’e rejim unsurları girerse onlarla bir şehir savaşına hazırlanıyorlarmış. Rejim Unsurları ile şu anda savaşmıyorlar, ÖSO’na destek vermiyorlar. İdlip’te bu gruplar ve arkasındaki güçleri deşifre edip, dünya kamuoyu ile paylaşmaya müteakip, bu gruplar tıpkı DEAŞ gibi tasfiye edilmelidir. Bu gruplar eğer ÖSO altında emir-komuta altına girmeyi reddediyorlarsa, öncelikle ağalarına bağlılar, sonra şahsi menfaatleri için savaşıyorlar demektir. Bu gruplara bu açıkça ifade edilmelidir. Bu gruplardan İdlip halkı koparılmadığı sürece tıpkı El-Bab, Afrin gibi, masada hep sözümüz ağzımızda kalır, Türkiye Suriye Rejim Ordusu ile düzenli harbe girer. Emperyalizmin istediği de budur.

Türkiye terör gruplarına ideolojik eksende bakmayı bırakmalıdır. Bir grup ÖSO gibi emrinde ise destek olur, emrinde değilse teröristtir. İran’ın tüm bölgede destek olup silahlandırdığı yapılar emrindedir. Başlarında İran asıllı subaylar vardır. İran Ordu yapısını oluştururken Arap, Türk vb. tüm unsurlardan yararlanmaktadır. Düşünün Ayetullah 1. Adam Türk ama geleneksel Persîliğin emrinde. Türkiye’nin de bırakın Arap kökenli vatandaşlarını, Harbiye’sinde okuttuğu Suriye, Irak, İran, Kafkasya (Ermenistan dâhil), Balkanlar, Afrika doğumlu subayları olmalıdır. Ordumuzda neden Zenci, Bulgar, Kafkasya, Fas, Ermenistan, Rusya doğumlu muvazzaf subay yok? Buralarda 100 yıl önce bizim büyük devletimize yürekten bağlı, canını vermiş aileler ve insanlar yok muydu? Nereye gitti bunların çocukları?

Suriye başta olmak üzere bölge ülkeleri ve halklarına bakışımızı değiştirmeliyiz.

Muhalefet, FETÖ’nün siyasi ayağı vs. yapay gündemleri ile bizi iç politikaya çekmeye ve gerçek gündemimizden koparmaya çalışmaktadır. Halkımız başta olmak üzere, Osmanlı Vatanı coğrafyaya dönük kısa, orta ve uzun vade söylemler geliştirmeliyiz.

Ordumuz da bir savaşın içinde olduğunu bilmelidir. Evet, Suriye bizim coğrafyamızdır. Ancak Suriye şu anda Muharebe Sahası’dır. Ordumuza burada emperyalizm bizzat ideolojik olarak “BİZDEN!” muamelesi yaptığımız silahlı unsurlarla tuzak kurabilir. Dolayısı ile ÖSO dışındaki tüm silahlı unsurlar DÜŞMAN olarak değerlendirilmelidir.

Türkiye, dost, düşman hâsılı istihbarat değerlendirmelerini güncellemelidir. Dünyanın sermaye ve güç merkezlerini görüp, doğru değerlendirmeler yapıp, istismar alanlarını yapılandırmalı, en yukarılarda müzâhir unsurlar oluşturulmalıdır. Yahûdi ile Mûsevi’yi, Şiî ile İran’ı (Farisî), ABD’deki çıkar ve çatışma gruplarını, kendi tarihi bağlantılarını ve çevresindeki geçmişin kendisine bağlı beylik ve ailelerini doğru analiz edip ilişki geliştiremezse ülkemiz coğrafyada yalnız kalır.

Özetle, 1. Dünya Savaşı devam ediyor. Türkiye’nin bölgedeki düşmanları 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana değişmedi. Yerel hainlerde öyle. Suud ve vaktiyle haydut, şimdilerde emir denilen İngiliz Muhiplerine karşı mahallinde güç devşirmeliyiz. Libya bu ihtiyacın ne kadar gerekli olduğunu bize gösterdi. Irak ve Suriye’deki Şiî Arap ve Türkleri İran etkisinden kurtarmalıyız. Daha sonra Yemen’de bunu yapmalıyız. Biz bölgede bize müzâhir unsurlar oluşturamazsak bilin ki sürekli tehdit edileceğiz.

Suriye, harp sahasıdır. Bunu Türkiye yapmadı. Türkiye şartların dayatması ile oradadır. Ordumuz bölgede hem düzenli cephe savaşı hem de gayrinizâmi harp için hazırlık yapmalıdır. Zaman hamâset zamanı değildir. Bu manada intikam sözü de yanlıştır. Türk Ordusu ve Türk Milleti Müslüman’dır, intikam almaz, tedbir alır ve gereğini yapar. Ordumuza, ordu mensuplarının ailelerine moral verilmelidir. Ülke yapay gündemlerle meşgûl edilmemelidir. Milli gücün en baştaki unsurlarından biri haline gelmiş Cumhurbaşkanımıza destek olunmalıdır.    

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...