Salı, 03 Kasım 2020 10:53

İzmir’i deprem değil; ahlaki fay vurdu

Yine bir deprem ve yeniden insanlık adına yapılandırma… 

Aslında bu yazıyı kaleme aldığımda kızgınlıklarım had safhadayken ‘Subhanallah’ deyip sakinleşerek, cümlelerimi kimseyi incitmeden dökmeye çalışıyorum.

Günlerdir İzmir depremi yorumlanıyor. Hepimizin canını acıtan ölümler ve acı hikâyeler öğrendik. Beni zorlayan noktaysa kayıp giden insanlık değerlerimiz. Bizlerin neden bunca acılardan ders alamadığını sorguluyorum.

Türkiye’nin coğrafi yapısının deprem kuşağında olduğunu hepimiz bilime inanarak biliyoruz. 

Hatta bazen ileri sivri parlak beyinler dünyayı yeniden çizecek bilgeliğe sahip de oluyor ama konu ahlaki değerler olunca maalesef sözden ileri gidemediğimizi görüyüz. Halkı biraz merhamete, vicdana ve anlayışa davet ediyorum.

Malum yerel yönetimler, kamu yönetiminin ayrılmaz bir parçasıdır ve belediyeler devlet nizam yapısının bir parçasıdır. Konumuzla ne alakası var derseniz gelin insanlık adına hepimiz biraz kendimizi suçlayalım olur mu?  

Yılardır köhnemiş CHP zihniyetinden bahsediyoruz, eleştiriyoruz ve hatta yerden yere vuruyoruz. Bazen Rum’dan, Ermeni’den örnek vererek aşağılıyoruz. Bunlar gerçekten yakışıksız sözler. Her şeyden önce insanlık adına kendimizi sorgulayıp vicdan boyutundan bakmamız gereklidir.

Şehir planlaması malumunuzÇevre ve Şehircilik Bakanlığı’na aittir ve bütün plan notları bakanlık tarafından onaylı olarak geçer. Valilik, büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri, ilçe ve belde belediyelerine tavsiyeler bakanlık tarafından verilir. 

Yani doğrudan uygulamaya tabi tutulur. 

Dolayısıyla belediyeler alınan kararlara uymak zorundadır. 

Peki, herkes alınan bakanlık kararlarına gerçekten bağlı kalıyor mu? Çok zor! 

5000/plan notları önce yatırımcı siyasi dinozorlara sorulur, arkasından rant çetesi ve çantacı grup kâr planı yapar, ‘taksimatı kimlerle hangi alanda kimle yapacak’ paylaşımı yapılır, yol haritası nasıl çizilir durumuna bakılır istişareler yapılır. 

Anlayacağınız, fay hatları vicdanlarda çoktan kırılmaya başlamış. Sadece İzmir değil her yer kırık fay hatları ile doludur.

Gelelim çarkın içine… 

Bakın bazı belediyeler rant belediyeciliği üzerinden çark çevirir. Hazine arazisi nerede, nasıl tarlaya çevrilir? Nasıl imara tabi tutulur? 

Dahası işgaliye kime ait veya vatandaştan nasıl gasp edilip kişilerin tekeline alınır? Kamu kaynakları hangi rant mafyası tarafından ele geçirilir? Bütün bu yasadışı olaylar nasıl aklanır? 

Herkes kurnazlık dünyasını kurmuş ve boğazına kadar harama batmış ancak temiz elbiseler altında gizlenmeye çalışıyor.

Hani CHP dedim ya az evvel… Kötü örneklerle geçmişi dolu, vurun abalıya misali… Bu nasıl bir vicdan ki bu dönemde, tek bir farkı yok geçmişte olanlardan.

Adalet Partisi’nin çarkçı dönemini sorgulayan var mı? Yok! Yaptığı yolsuzluklar gasp edilip kişilerin himayesine sunulan hazine arazileri, imara açılan uygunsuz dere yatakları…  

Ya ANAP döneminde kurulan açık borsa belediyeciliği?.. 

Soygun ve talan üzerine borsaya çeviren zihniyet, vakıf dernekler vasıtasıyla kamu arazilerinin nasıl gasp edildiğini nasılda unuttuk…

DYP’si çok mu temizdi? Hayır! 

Ağa ve beyliğe meraklı iktidar olma hırsına feodalite yapısını tamamen çıkarına kullanan, hazine mallarını cumhuriyet tarihinde görülmemiş soygunculuk olarak peşkeş çeken DYP’nin yaptıkları da unutulacak ve yutulacak şeyler değildir. 

DYP ve derin ahalisi bu ülkenin en büyük hazine hırsızları olarak hafızalarda not alınmıştır. 

Asıl soruna gelelim AK Parti uzun süredir iktidarda ve yerelde halen lider parti olarak görüyoruz.

AK Parti’nin bir hak hareketi olarak iktidarda uzun süreli kalmasını toplumdaki karşılığıyla birlikte incelemek gerekir.

Uzun sürekli iktidar olarak çok büyük reformlar ve yenilikler yapılmıştır ve hatta devrim niteliğinde kararlar verilmiştir. 

Bunun yanında yerel yönetimlerdeki başıboşluğu kontrol altına alan bir yönetim olarak da düşünülebilir.

Hatası yok mu? Çok var… 

Örneğin büyükşehir iller yasası kapsamında siyasi çıkarlar uğruna hareket edilmesi. 

5000/plan notlarını ve kazançlı alanları farklı siyasi partiler nezdinde ortak kar olarak paylaşım yapması,

Bütün dere yataklarının ve koruma havzalarının bir şey olmaz mantığı ile imara açılması…

Bunların çoğu birilerinin suçu olamaz mı? Bunların tamamı birer fay olarak karakterimizi kırmıştır. 

Oysaki sağlam karakter hiçbir zaman yıkılmaz, yıkılan bütün binalar yerel yönetimlerin zafiyeti sonucu yıkılmıştır.

Sağlam olmayan bina, çürük karaktere benzer… Bütün suçları belli  hedeflere yükleyerek kendimizi aklamayalım…

Bundan sonra hangi fay kırılacak diye beklemeyin. Millettin kırılacak fayı kalmadı. Biraz da el vicdan vesselam…

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...