Perşembe, 24 Eylül 2009 03:02

GÜNEŞİ GÖRDÜM VE AYVAZ DEDE

 

GÜNEŞİ GÖRDÜM VE AYVAZ DEDE

 

Kürt açılımı… Demokratik açılım… biz kardeşiz….

Bu toz dumanın içinde bir film izledim. Mahzun KIRMIZIGÜL’ün “Güneşi Gördüm” isimli filmi. Filmde güneydoğuda boşaltılan bir köy var. Köydeki insanların yaşam şekli, hayata bakışları, jandarma ile ilişkileri, terörle istemeselerde iç içe kalışları…. Akabinde İstanbul’a gelişleri, buradaki yozlaşmış dünya karşısındaki çaresizlikleri, teknoloji ile karşılaştıklarında yaşadıkları dram…

Bu arada Norveç’e kaçan bir aile. Bu ailenin orada yaşadıkları devlet ana şefkati ile Türkiye’de kalanların yaşadığı sıkıntıların karşılaştırılması.

Ailelerden birinin bir oğlu asker, diğeri terörist. Kısaca filmde her türlü çelişki verilmiş. Çok güzel bir kardeşlik ve barış vurgusu yapılmış. İyi de sürekli sunulan bir şey var. Adeta bilinçaltına sanki bir Türk-Kürt çatışması var arka planı sunuluyor. Kimin savaşı? Düşünün Ardahan’da yan yana bir Türk köyü, bir Kürt köyü, bir Çerkez köyü… Kürt’ün köyünde sıkıntılar dizboyu da Türk’ün köyü ülkenin adı Türkiye diye mutluluktan beş köşe mi? Türk sanki Kürt’ten farklı olarak; Türklüğünü, adet, anane ve töresini, inanç ve terbiyesini yaşayabiliyor mu?

Acaba filmde sunulan Norveç, o Kürt ailenin filmde de ifadesini bulan terörist bir çocukları olmasaydı, şehit ailesi olsalardı vatandaşlığa kabul eder miydi? Ya da neden normal yani batıya göçen herhangi bir Kürt Aile Norveç’e kaçmayı düşünmez?

 

Sabahleyin de bir kanalda Bosna’nın İslam olması için Boşnak diyarlarına gidip oralarda bir dağ başında defnedilmiş Ayvaz Dede’nin anma merasimini izledim. Bir kelime Türkçe bilmeyen Boşnakların ellerinde yeşil ve al Türk bayrakları, kelime-i tevhid bayrakları, Osmanlıdan kalan aile, boy, aşiret, birlik sancakları…. Görüşülen insanlar asıl vatanlarının Türkiye olduğunu, kendilerinin Türk olduğunu anlattılar. Oysa onlarda biliyorlar ki Boşnaklar ayrı bir millet, unsur vs. Ne derseniz?

Bu manzarayı görünce filmde verilmeyenleri düşündüm. Hizmet de götüren bir devlet yok. Bayrak yok, ezan yok, dinimiz yok. Ortak kültürümüze vurgu yok. Aynı kişinin “Beyaz Melek” adlı filmini de izlemiştim. Geleneksel Anadolu terbiyesine vurgu yapmış diye benimsemiştim. Ancak şu anda görüyorum ki sanki o değerler sadece Güneydoğumuzda yaşanıyor. Daha açık ifadeyle sadece Kürtlere ait hususiyetler gibi sunulmuş. Oysa aynı terbiye, Çorum’da da var, Kastamonu’da da var, Trabzon’da da var.

 

Muhafazakâr camia yöntem belirleyemiyor.

Burada temel sorun şu dur. Türkiye’de gelenekçi, milli, dindar tanımları içinde görebileceğimiz çevreler bu bölgesel sorunları, toplumsal yozlaşmayı görmezden gelmeye devam ediyorlar. Sadece yardım örgütleri ile olur mu? Bölge halkı bu yardımları, beyni sürekli yıkandığı için rüşvet ve nazlama olarak algılayacak bir süre sonra…. Bu gidişle bunu da göreceğiz.

DTP’li bir komşum var. Diyor ki;

“- Bak görüyor musun abi, açılımla nasıl rahatlayacağız? Beş yıl önce Kürtçe konuşulabiliyor muydu?” O’na şunu sordum.

“- Çocukların Kürtçe biliyor mu?”

“- Hayır! Benim eşim Bilecik’li Türk. Ben de Kürtçe öğrenmelerini istemedim.” Ne kadar ilginç değil mi? Ben bu sorunun emperyalizmin tezgâhı olduğunu anlatmaya çalışıyorum. İmralı’daki hainin de kukla olduğunu… Buna da çok düşündürücü bir cevap veriyor. Diyor ki;

“- Bak, doğuda sadece AKP ve DTP var. Apo istemesin DTP bir oy alamaz. Siz bunun farkında değil misiniz? Doğudaki İslamcılarda Kürtçüdür. Artık bunu görün!” diyor.

Evet PKK, Kürt’ü imanından ve İslam’dan hâsılı ümmetten, ortak dedemiz Selahaddin EYYÜBİ’den koparma operasyonudur. Maalesef 28 Şubatçılarda bölücü ve satılmış çevrelerle işbirliği yaparak, süreci; laiklik adına, solculuk adına, Atatürkçülük adına tetiklemişlerdir. Bu gün Ergenekon-PKK İlişkisi bu yönü ile bakıldığında hiç de şaşırtıcı değildir. Yine ne acıdır ki bölgenin samimi dindar insanı, rejimle olan, kaba laiklikle olan kavgasında da maalesef Marksist, dinsiz bir örgüte sığınmıştır. Karşısına çözüm olarak çıkartılan Hizbullah’ta maalesef aynı çevrelerin tezgâhı, acımasız bir terör grubudur.

Faili meçhul olaylar fıkıh açısından da cinayettir. Bölge halkını biraz daha devletten koparmıştır. Tüm bunların karşısında mecliste mücadele etmeye çalışan kadrolar da cinayetlerle, hukuki lakaytlık ve duyarsızlıklarla baskı altına alınıp susturulmuştur.

 

Bedri İNCETAHTACI cinayeti;

Bir haber… “Susurluk Araştırma Komisyonu’nun Başkanı ELKATMIŞ, gündeme damga vuracak açıklamalarda bulundu: "Komisyonun Başkanvekili Bedri İNCETAHTACI’nın trafik kazası süsü verilmiş bir suikasta kurban gittiğini açıkladı. Star gazetesine açıklamalarda bulunan 10 yıl önce TBMM’de kurulan Susurluk Araştırma Komisyonu’nun Başkanı Mehmet Elkatmış, Komisyonun Başkanvekili Bedri İNCETAHTACI’nın trafik kazası süsü verilmiş bir suikasta kurban gittiğini, komisyon raportörü Akman AKYÜREK’in de bir istihbarat birimi tarafından önce kullanılıp sonra da öldürüldüğünü anlattı. Elkatmış, ‘Susurluk, Ergenekon’un bir boyutuydu. Susurluk’un üzeri o zaman örtülmeseydi bugün bu noktaya gelmezdi’ diye konuştu."[1]

Bu gün bu cinayetlerin peşine AKP’nin gitmemesi, Ergenekon savcılarının gitmemesi manidar değil mi? Burada ki hukuki duyarsızlık, 28 Şubatçıların ve Ergenekon yapılanması içindeki grupların faaliyetleri içinde, ihanetleri içinde soruşturulmalıdır. Aynı şekilde Hizbullah’ta… Dikkat edilirse bu cinayetlerden kimse bahsetmemektedir.

 

Saadet Partisi, cinayetin peşini bırakmamalıdır.

Saadet Partisi, demokratik açılımla ilgili çözüm önerisini somutlaştırdı. Kamuoyu ile de Genel Başkan seviyesinde paylaştı. Ancak, Bedri İNCETAHTACI cinayetinin üzerine de en üst seviyede gitmeli, İslamcı Ergenekoncular cümlesini kuran ahlaksız ve iftiracı çevrelerin suratına sert bir sille indirmelidir. Bu değerli insanın ölüm yıldönümlerinde en azından kaza mahallinde anma programları yapılmalı, bu cinayetler halkımıza unutturulmamalıdır.

Bu arada Kürt kardeşim, sen Türk’le kardeş değil, aynı bedensin. Ayvaz Dede’yi anan Boşnak o coğrafyada senden ümit ederek özgürce yaşıyor. Unutma sakın!.. ve Ayvaz dede ikimizin dedesidir. Tıpkı Selahaddin gibi, tıpkı Alpaslan gibi…

Oyunlar büyüyor.

Uyanık olunmalıdır. Hemde sadece Türkiye’de değil, Kuzey Irak’ta da, Azebaycan’da da, İran’da da, Türkistan’da da… Avrupa ülkelerinde de… Ümmetin kalesi Anadolu’yu ve Ortadoğuyu batılı istilacılara kolay lokma haline getirmemeliyiz. Bakın şu anda sürgünde ya da ona benzer bir Kürt Hükümetinin Avrupa ülkelerinin birinde kurulacağı ile ilgili söylentiler dolaşmaktadır. Hükümet seyretmektedir. TSK ve MİT gölgesinden korkar hale getirilmiş, hata yapma korkusu ile hareket edememektedir. Eğer, 12 Eylül’e gelinen sürece benzer bir şekilde krizin büyümesini bekleyen bir iç çatışma bekleyen kurumlar varsa, unutmasınlar ki bu ihanettir.

Son söz, Devlet Ricaline;

Çıkın odalarınızdan, gidin bölgeye… Halkınızın camisine gidin, kahvesine gidin.. O nerede ise oraya gidin ve milletimizin değerleri ile inancı ile terbiyesi ile geçmişi ile bir an evvel kucaklaşın. Filmde verilen Norveç bile daha duyarlı mesajlarını yalanlayın. Devlete zalim diyenleri devletin büyükleri iseniz utandırın. Eğer geçmişte kurumlarınızın hataları vardı ise, bunları birileri değil, siz deşifre edin, ortaya çıkartın. Yoksa başta şanlı ordumuz olmak üzere devletimiz toplum nezdinde aşağılanmaktadır.  

 

 

 

 

                                               Halil MERT

                                               (E) Topçu Yarbay

                                          Strateji Uluslararası İlişkiler ve Yönetim Uzmanı

                                               www.halilmert.com.tr    

                                               www.halilmert.org 

 

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...