Perşembe, 22 Eylül 2011 17:57

İstihbarat ve MİT

Askerlik,Hava Harp Okuluna girişimle birlikte mesleğim olmuştu.

Burada, askerlik ve harp  sanatıyla ilgili iyi bir eğitim almıştık.

Ayrıca elektrik-elektronik dalında mühendislik seviyesinde bilimsel eğitim de alıyorduk.

Beyinlerimizin yıkanmasını hedefleyen Psikolojik harekat mahsulü gayretleri dikkate almazsak ,çok kapsamlı ve faydalı bir eğitim aldığımız bir gerçekti.

İstihbarat’ta önemli askeri derslerden birisiydi.

Ancak benim görev anlamında istihbaratla iç içe olmam,Genelkurmay İstihbarat Okulunda gördüğüm kursla başladı.

Tabiî ki İstihbarat birkaç aylık kursla öğrenilebilecek basit bir konu değildi.

Tam tersine oldukça karışık,dipsiz ve derin bir konu ve çalışma alanıydı.

Kelime anlamı olarak,haber (bilgi) toplama ve bilgiyi doğru kullanma sanatı olarak tanımlanabilir.

Hiç aklımdan çıkmayan konu ve kavram ise “İstihbarat çarkı.”

Bu çarkın dişlilerinin temsil ettiği istihbarat adımlarından çok,istihbarat faaliyetlerinde dişlilerin hışmına uğrayan zavallılar beni düşündürür…

Yanlışlıkla tertip edildiğimi sonradan çok iyi anladığım kursu derece ile bitirmiştim.

Asli İstihbarat Subayı olarak görev yapmayacaktım.Zira bizim görev yaptığımız birliklerde istihbarat “ek görev” olarak yürütülüyordu.Harekat görevine ilave olarak bu görevi de yürütecektim.

Ta ki “sakıncalı piyade” olduğum güne kadar.

İstihbaratın “takip” edeceği bir kişi nasıl İstihbarat Subayı olurdu?

O kursta ve ek görevde olsa İstihbarat Subaylığı yaptığım dönemde çok şeyler öğrendiğime ve yaşadığıma inanıyorum.

MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) ile o dönemde görev gereği bizzat ilişkim olmuştu.

Koordinasyon için MİT ……Bölge Müdürüyle yaptığımız görüşme hala gözlerimde capcanlı.

O zaman genç bir subaydım.Benden önceki hiçbir istihbarat subayının böyle bir görüşme yapmadığını tespit etmiştim.Halbuki bu, yönergelerin bana yüklediği bir görevdi.Aslında bu girişimim görev aşkından çok,”MİT, neme nem(!) bir teşkilattır ?”bizzat görmek içindi.

Genç olsam da MİT’te işlerin hiçte iyi gitmediğine dair derin kaygılarım ve tespitlerim vardı.

Bu görüşmede karşılaştığım kişi ve öğrendiklerim de beni hayrete düşürmüş,hiç yanılmadığımı anlamıştım.

MİT Bölge Müdürü Binbaşı rütbesinde bir ordu mensubuydu..!

Bölgedeki yıkıcı,bölücü,ırkçı ve irticai faaliyetlerle ilgili bilgilerde almam gerekiyordu.

Birlik personelini bu tür olumsuz etkilere karşı korumak (!) için…

Şehirde İrticacı olarak değerlendirilen kişi ve kurumları çok iyi biliyordum.Çünkü ben de bir irticacı idim..!

Bana,çok iyi bildiğim bir vakfın,o gurubun hiçte tasvip etmediği başka bir cemaate ait olduğunu söylediğinde şaşırmıştım.Açık istihbarat kaynaklarından bile çok kolay tespit edilebilecek bir konuda bile yanlış bilgi sahibiydi.Açık ifadeyle “sallıyordu.”

Benim hakkımda bilgi sahibi olduğundan dolayı mı böyle söylediğini de düşündüm.

Fakat konuşmalarımızın bütününü göz önüne aldığımda,samimiyetle bildiklerini söylüyordu.

Tespitlerim doğruydu,MİT görevini yapmıyor,tam tersine “sal-lı-yor-du..!”

Daha önce okuduğum birçok “Çok gizli” gizlilik derecesine sahip istihbarat dökümanları ve kitaplarındaki bilgilerin Türkiye gerçeklerini yansıtmadığını,yalan yanlış bilgilerle dolu olduğunu görmüştüm.Halbuki bu dökümanlar, üst düzey devlet yöneticileri ve komuta kademesinin verdiği kararlarda çok etkiliydi.

Türkiye’nin rotasını bir türlü bulamayışının cevabı burada yatıyordu.

Devletin istihbarat elemanı olarak istihdam ettiği kişiler,aldığı maaşın karşılığını verecek kadar bile hassas görev yapmıyordu.Halbuki böylesine önemli bir görevde çok daha fazlasını yapmaları gerekiyordu.Ama onlar resmi bile doğru çekmekten aciz ve maksatlıydı.Bölge müdürüne ulaşan bilgileri de,eminim meyhanede veya kahvehanede masa başında uyduruyorlardı..!

Bu olayı niye anlattım?

MİT gündemde olduğu için.

Aradan uzun yıllar geçti.MİT tabiî ki çeyrek asır önceki gibi değil.Türkiye’deki değişimden bu kurumumuz da nasibini alıyor.

En önemli değişim, Hakan FİDAN gibi gerçek bir Anadolu delikanlısının müsteşar olması.

Daha Hakan FİDAN müsteşar olmadan MOSSAD ajanları ve İsrail, yıpratma girişimlerine başlamıştı.

Geçmişte mason olmayanların eleman bile olabilmesinin güç olduğu,CIA ve MOSSAD’ın alt birimi gibi çalıştırılan bir kurumun başına nasıl böyle bir adam gelebilirdi?

İnternete sızdırılan PKK görüşmesinin temelinde yatan sıkıntı buydu.

Hem MİT müsteşarına hem de Hükümete vuracaklardı.

Başta söylediğim gibi,istihbarat çok girift bir faaliyettir.İstihbarat servisleri ve elemanlarının yaptıkları işlere akıl sır ermez.Düz mantıkla değerlendirirseniz yanılırsınız.

Ben şahsen terör örgütüyle yapılacak her türlü görüşmeye hiç sıcak bakmadığım gibi fayda da görmüyorum.Ama istihbaratçı olmadığım için mazurum...!

İstihbarat,bilgi ve birikimden önce kabiliyet ister.Her eğitilen kişi iyi bir istihbaratçı olamaz.

Türkiye’nin çok güçlü bir istihbarat teşkilatına ihtiyacı var.

Yabancı servislerin ve elemanlarının cirit attığı,farklı kişi ve gurupların hakimiyet kavgası verdiği,kişisel kaprislerin ülke meselelerinin üzerine çıktığı,bazı kurumların ve belli ailelerin çiftlik gibi kullandığı…vs gibi olumsuzlukların hakim olduğu değil,gerçekten MİLLİ ve GÜÇLÜ bir İstihbarat teşkilatına ihtiyacımız var.

Bu ülkenin gerçek düşmanlarını rahatsız eden bir durum ve gelişme varsa, doğru yoldayız demektir.

Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız olan iç ve dış mihraklar,kurumlarımızın da güçlenmesi ve Millileşmesinden rahatsız oluyorlar.

Vesselam…

Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI

20 Eylül 2011

Mustafa Hacımustafaoğulları

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...