Hem müslümanların ve İslamı haz edemeyenlerin nezdinde İsmailağa cemaatinin Türkiye’de
farklı bir konumu var.
Nakşibendi geleneğin devamını sağlayan önemli bir merkez.
İslam’ı hem zahiri hem de batıni yönde en azimetli şekilde yaşamaya gayret eden kişiler.
Erkeklerinin sakal,sarık,yakasız gömlek ve şalvar ,hanımlarının çarşaf giymesiyle maruf.
Her ne kadar mensubu olmasam da, Mahmut Efendi Hazretlerine,onun yetiştirdiği alimlere ve
cemaatine derin bir muhabbetim var.Zaman zaman ziyaret eder dualarını alırım.
Yıllar önce gençliğimde Mahmut Efendiyi ziyaretimizde bize ilk tavsiyesi sakal
bırakmamız olmuş,kendilerine subay olduğumuzu söyleyince gülümseyerek “sizin sakalınız
kalbinizde”demişti.Bu sözlerini hiç unutmuyorum.
Fatih,Çarşamba ve Yavuz Selim semtine farklı bir görünüm ve güzellik kazandıran bir
cemaat.
Bu yönüyle şer odaklarının her zaman hedefinde oldu.
İrtica haberleriyle halkı ve yöneticileri galeyana getirmek isteyen İslam düşmanlarının aradığı
görüntüler için uygun bir mekandı.
İslamı tavizsiz ve en uç noktalarda yaşamayı prensip edinmiş bir cemaatin,karanlık
şebekelerin ilgi alanı dışında olduğunu düşünmek saflık olur.
Bu cemaatle ilişkilendirilen ve yıllardır İBDA-C’nin liderliğini yaptığı savıyla haksız bir
şekilde cezaevinde tutulan Salih Mirzabeyoğlu’nun maruz kaldığı linç kampanyası,
İsmailağa cemaatinin önde gelen alimlerinden merhum Bayram Ali Öztürk hoca ile Mahmut
Efendinin damadı merhum Hızır Ali Muratoğlu hocanın,dergahın camisi içinde hunharca
katledilmeleri ve bugüne kadar cinayetlerin arka planının ortaya çıkarıl(a)mamış olması,
İsmailağa cemaati üzerinde bazı ameliyatların yapıldığını göstermektedir.
Cinayetleri cemaat içi hesaplaşma düzeyine indirgeme iddiaları,İslam’a ve İsmailağa
cemaatine hakaret amaçlı iftira olduğu gibi,tüm Müslümanları aptal yerine koymaktır.
Mahmut Efendi başta olmak üzere cemaatin önde gelen isimleri;kendi halinde,alimlere
yakışan bir vakarla,cemaatine önderlik eder.
Son günlerde basit,sıradan insanlar için bile dile gelmesi,onların aşağılık ahlaksız kişiler
olduğunu düşündürecek ithamlarla gündeme gelen İsmailağa cemaati hocalarından Cüppeli
ismiyle maruf Ahmet Ünlü Hoca’nın durumu hepimizi üzdüğü gibi kafalarımızı da karıştırdı.
Kişinin makamı,mevkisi ve ilmi seviyesi ne olursa olsun,nefis ve şeytan boş durmuyor.
Tam tersine,makam ve mevkiler yükseldikçe tehlike daha da büyüyor.
Birde şeytanın paralı ve gönüllü askerlerinin gayretleri devreye girince olacakları hayal etmek
bile zor..!
Yıllar önce Cüppeli Ahmet Hocanın bir-iki sohbetine gitmiştim.
Güncel olaylarla ilgili yorumları ve konuşma tarzına gönlüm pek ısınmamıştı.
Özellikle medya ile ilgisini,omuzladığı görevle bağdaştıramıyordum.
Tabiî ki bunlar tamamıyla bana ait düşünceler,Cüppeli Ahmet Hoca da kendisini beğendirmek
zorunda değil.
Fakat topluma önderlik eden,farklı bir misyon üstlenmiş kişilerin konuşmalarına,
davranışlarına , ilişkilerine ve çevresindeki insanlara çok dikkat etmesi gerekir.
Devlet içinde bile yuvalanabilmiş şer odaklarının her zaman için ilgi alanında olması
muhtemel bir cemaat içinde ve önde gelenlerden birisiyseniz her an müteyakkız olmanız
kaçınılmazdır.
Cüppeli Ahmet Hoca’nın “yardımcımın yaptıklarını bana mal ettiler”dediği doğruysa,ancak
özrü kabahatinden büyük denilebilir.Böyle bir kişiden değil bir hoca efendiye,hiç kimseye
yardımcı olmaz.
“Kurak mevsimde köpekle dostluk edenin,yağmurda her yanı çamur olur..!”
O kişi ve varsa benzerleri acaba kendiliğinden mi cemaat içine girdi veya yerleştirildi ?
Nasıl oluyor da İsmailağa Cami içinde pervasızca cinayetler işlenebiliyor ?
Hep hırsızı suçlamamak,eğri oturup doğru düşünmek ve nerelerde hata yaptığımızın
muhasebesini çıkarmak zorundayız.
Reyting için yüze gülüp,farklı hesaplarla diyaloğa girenlerin bir anda satışa geçebileceklerini
akıldan çıkarmamak gerekir.
Allah,Cüppeli Ahmet Hoca’ya yardımcı olsun.Çok ağır bir sınavdan geçiyor.
Onunla birlikte bizlerde sınavdayız.
Gözümüzle görmediğimiz,gözümüzle görmüşüz gibi ispatlanmayan bir şeyin arkasında
hep şüphe aramamız gerekir.Damdan düşenler olarak,hele hele kurtların sevdiği dumanlı
havalarda…
Maalesef İslami kesim geçmişte bu gibi vakalarda iyi bir sınav veremedi.
Bunu en iyi 28 Şubat sürecinde yaşadık.
Ahlaki zaviyeden gelen darbeler bizim yumuşak karnımız.
Kim olursa olsun,hedefte olan kişilerle derhal ilişkiyi kesip,gönül bağlarımızı kopardık.
Olayın iç yüzünü,arka planlarını bile cesaretle değerlendirip üzerine gitmekten kaçındık ve
muarızların hedefini kolayca parçalamasına seyirci kaldık.
Halbuki bu saldırılar ilk olmadığı gibi sonda olmayacak,bir gün sıra bize de gelecek..!
Ben,Cüppeli Ahmet Hoca’nın isnat edilen fiilleri işlemiş olabileceğine ihtimal vermiyorum.
Sadece fırsatçılara, aradıkları fırsatı verme gafletinde bulunduğu için hayıflanıyorum.
Zinanın suç bile kabul edilmediği halkı Müslüman bir ülkede,sayfalarında ve ekranlarında
her an zinayı teşvik edenlerin Cüppeli Ahmet Hoca’ya bu cepheden saldırmalarını da çok iyi
düşünmemiz gerektiğini söylüyorum.
Adaleti Savunanlar olmanın hassasiyetiyle,“Ey iman edenler ! Zannın çoğundan
sakının…”ayetinin ışığında olaya yaklaşmamız ve gerçek ortaya çıkıncaya kadar hüsn-ü
zanla değerlendirip,inancımıza ve kardeşlerimize düşmanca saldıranlara malzeme olmamamız
gerektiğini önemsiyorum.
Hiç olmazsa,malum çevrelerin binlerce sayfa delille yargılanan Ergenekon ve Balyoz
sanıklarına sahiplenmekte gösterdiği gayretin bir parçasını ortaya koymak din kardeşliği
hukukunun bir gereğidir.
Vesselam…