Âlem-i İslam’ın babası hükmündeki Osmanlı’nın vefatı ve (yıkılışı) ile Orta Doğu’da irili ufaklı kukla devletlere dönüşmesi ile şekillenen İslam coğrafyası, İslam milletine ezelden husumet içersinde olan harici ve bedbaht kan emici güçlere oyuncak ve maskara oldular ve Ortadoğu’dakibugünkü şeklini aldı. Geçen yüz yıllık bir zaman diliminde İslam düşmanları yeterince bu durumdan mutmain olmadılar. Bu bölünmüş ve perişan durumdaki İslam milletini birbirlerine kırdırma, küçültme ve sindirme hareketine acımasızca devam etmekteler.
Anadolu’nun bugünkü sınırları dışına girmeden, bir ur ya da kangren halini almış Kürt sorununa Müslüman bir Kürt veya bir Türk kardeşgözüyle bakmakta fayda vardır. Zira bu meselede herkes konuşur ama Müslüman Kürtlerin fikirlerini izhar edecek zaman ve mekan mahdut olduğundan dolayı, teknolojinin bu imkanını kullanmak da belki bir mesuliyettir.
Ey Ehl-i Tevhid olan Müslüman Türk kardeşlerim Bu konuda sizler mesuliyetinizi tam olarak yerine getirebildiniz mi? Osmanlı’yı katleden bu kan içici vampir Batılı sisteme rağmen, inkar edilen ve İran’da idam edilen binlerce Kürt kardeşinizi, Irak’ta toplu katliama tabi tutulan Kürt kardeşlerinizi, Suriye’de her on yılda bir onbinlerce katledilen, asimile edilen, toplu katliamlara tabi tutulan Kürt kardeşlerinizi ve devletin bazı kurumları Kürt kardeşlerinize yasaklanırken onlar için ne yaptınız?
Ey İbrahim ve Nuh (A.S)’ların yaşadıkları toprakların sahibi, Asuri ve Keyanilerin Pişdar askerleri ve Selahaddin-i Eyyübi, Şeyh Said ve Bediüzzaman’ın varisleri olan mazlumiyetleri kadar mert ve imanlı Kürtler! Unutmayınız ki bizler ne vakit Allah’ın ipine sarılıp İslam dairesinde Türk kardeşlerimizle ittihad etmişsek, o kadar aziz olmuşuzdur.I. Mehmed’i Fatih yapan Molla Gürani’yi, I. Selim ile ittihad eden İdris-i Bitlisi’yi ne çabuk unuttuk.
İslam’a bayraktarlık yapmış bu aziz millet, kendi kardeşlerine yapılan yanlışlıklar bu son 13 yılda rücu etti ki; insani ve İslami fıtri hakların bir kısmını Kürt kardeşlerine tevdi ettiler.. Evet bizler hürriyet ve felah isteriz dediler ama kâfirlerin silahıyla değil. Ankara ile konuşmak varken Kremlinve Beyaz Saray’a ne hacet. Bilinmelidir ki necasetle abdest alınmaz.
Bu coğrafya nice bela, musibet ve felaketlere şahitlik etmiştir. Bu musibet de elbette atlatılacaktır.
Hepimize yetecek kadar geniş ve hepimize yetecek kadar münbit bu bereketli topraklarda kardeşçe yaşamak bizleri felaha eriştirebilecektir.
Kürtlerin ekseriyeti mümin ve müslimdir. Dağa çıkmış veya çıkarılmış Kürtlerin İslam’a karşı laubaliyane ve hasımhane tutumları ile İslam dışı sisteme itiraz edeceklerine, sadece muhafazakar oldukları için mevcut hükümete itirazlarının hiçbir haklı izahı kabul edilemez. Kürtlerin haklarını savunduğunu söyleyen PKK ve yan örgütleri İslam’a ve Türklere karşı hasimane tavırlarından vazgeçmelidirler ve hakka dayalı bir hak taleplerini medenice dile getirmelidirler. Mevcut iktidar da bir muktedir kardeş gibi Kürt kardeşlerine karşı şiddet yerine şefkat, haksızlık yerine adaleti esas almalıdır. Yine Bediüzzaman’ın dediği gibi: Gayrimeşru muhabbeti akıbeti mahbubun gaddarane adavetine sebeptir. Evet, Hakk şayet menşevik de olsa hak alidir ve hiç bir şeye feda edilemez.
Bolşevik, ekserde de olsa haksız ise ona tabi olunmaz ve hakka karşı yüz çevrilmez. Vah esefa ki hakkı savunmak haksızlığı hakk zannedenlere düşmüş.
Sesim çıksa cihana ilan edeceğim ki, Ey Türkler ve Ey Kürtler! Vakit geç olmadan unsuriyet taassubundan kurtulup hakka intisab edin ki Rabbimizin nusretini celbi etmeye layık olasınız. Aksi taktirde her iki cenah da zillete ve meskenete düçar olacaksınız.
Rabbim bizleri hakkı Hakk bilip hakka yönelmeyi, batılı batıl bilip ondan uzak durmayı hepimize nasib eylesin. Ülkemin güzel insanlarına selâm olsun. Dua ile kalın.
