Pazartesi, 20 Ekim 2008 04:38

Başbakanımız da empati yapamadı!

Başbakanımız da empati yapamadı!
20 Ekim 2008 07:11

Ortada savunulamayacak hata ve ihmaller var. Hükümet bu krizi yanlış yönetti ve askere yanlış zamanda sahip çıktı.
 
25 yıldır süren başarısız bir terörle mücadele var. Beş defa benzer baskın yediği halde önlem alınmamış bir sınır güvenliği var. Daha sonra basının ve kamuoyunun feveranı var. Nihayet alışılmıştan biraz fazla askerin eleştirilmesine askerin otoriter, totaliter ve orantısız tepkisi var.
 
Şimdi empatik bakışla olayı inceleyelim. Eğer Sayın Başbakanın veya bir generalimizin çocuğu askerlik için kur’ada Aktütün Karakolunu çekse ne hisseder, ne düşünür ve ne yapardı? İşte her Türk vatandaşı benzer içsel fırtınayı yaşar ve mukayeseyi yapar.
 
Bir doktor arkadaşımız hastasından beyin görüntülemesi istememişti. Hastanın beyninde tümör olduğu ortaya çıktığında keşke beyin incelemesi isteseydin dediğimizde ‘Yüzlerce hasta görüyorum o kadar hata olur’ cevabı vermişti. Bende kendisine senin açından hata yüzde bir ama o hasta açısından yüzde yüz demiştim.
 
Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olamayacak, askere çocuğunu gönderen daha dikkatli olacak.
 
Çocuğunu askere gönderen için ölenler ‘Zayiat veya telefat’ değil can parçasının ölümü, Komutanlar ve Başbakan acıyı paylaştığını hissettirmeliydiler.
 
Hani vatanı en çok seven görevini en iyi yapandı. Hani halkın Ankara’daki sesi olacaktık.
 
Eleştiriden bunalan askeri bürokrasinin 12 Eylül 1980’i andırır biçimde eleştirenlere muhtıra verir tarzda tepkisi vardı. Fakat ihtar bu defa basına verildi. Bu tepki ABD Başkanı Bush’un ‘Ya benden yanasınız ya da teröristlerden yanasınız’ söylemine uygun bir tepkiydi. Irak ta yapılan birçok yanlışı görmemezlikten gelme vardı.  
 
Başkan Bush‘un söylemine benzer bu söylemi generallerimiz de yaptı. ‘Herkes bulunduğu yeri bilsin’ tepkisi adil değildi, ikna edici değildi ve endişeleri gidermiyordu. Dostunu ve düşmanını yanlış tanımlamış ve karıştırmış bir generalin ateşi körükleyen tavrıydı.
 
Kendini eleştireni düşman görme, kendisi gibi düşünmeyeni düşman olarak tanımlama hastalıklı bir algılamadır. Dostunu ve düşmanını karıştırmış bir devlet adamı huzur bozar ve savaş çıkarır.
 
Şimdi empati yapmaya çalışalım. Yakında AKP’nin kapatılma davası ile ilgili gerekçeli karar açıklanacak. Beş komutan benzer bir üslupla bir basın toplantısı düzenlese ‘Laikliğe karşı odak olan bir siyasi irade ile çalışmak istemiyoruz, herkes bulunduğu yeri bilsin, ya laiklikten yanasınız veya karşısınız’ derse hükümet ne yapar?
 
Eğer kamuoyunu arkasına alırsa beş komutanı birden görevinden alabilir. Yahut kamuoyu ve basın generalleri desteklese veya suskun kalsa hükümet istifa etmek zorunda kalırdı.
 
Bugüne dönersek terörle mücadelede yapılan hataların farkına varıldığını ve bu hataların tekrarlamaması için ciddi dersler çıkarıldığını, derin üzüntü yaşandığını ihmali olanlar için gereken yapılacağını duymak isteyen kamuoyu bu beklentisine cevap bulamadı. Üstelik hükümette olayın örtbas edilmesi kervanına katıldı.
 
Sayın Başbakan ‘Biz bulunduğumuz yeri biliyoruz, bilmeyenler düşünsün’ diyerek hayal kırıklığı uyandıracak oportünist bir söylemde bulundu. Doğru olanı değil kısa vadeli menfaatine uygun olanı yaptı. Askere sahip çıkıyorum zannederek çıkarına sahip çıktı.
 
Böylece Sayın Başbakan askeri bürokrasinin üslup hatasını da önemsemediğini gösterdi. ‘Başka bir konuda yukarıda zikrettiğim laiklik konusu gibi’ aynı uslupla asker kendisine tepki verirse artık Sayın Başbakanın duruşu inandırıcı olamayacaktır.
 
Ne yapılmalı?
 
Artık Milli Savunma Bakanlığı aktif hale geçmelidir. Askerin kamuoyu önüne sık sık çıkması orduyu yıpratıyor. Basınla ve halkla diyalog kurma alışkanlıkları olmayan komutanların hatalı sözleri orduya zarar veriyor. Aktütün olayı gazete manşetlerinde gezerken asker adına cevapları sivillerin vermesi gerekiyordu. Askeri kendini savunmak zorunda bırakırsanız oda bildiği yöntemi kullanır ve bu yöntemi döner haklı olarak gördüğü her alanda kullanır.
 
Sayın Orgeneral İlker Başbuğ ‘Bütün dünyada ordular ne yaparsa bizde onu yapıyoruz’ dememiş miydi? Dünyada ordular hükümetten daha çok halka yakındır ve olumsuz duyguların sivillere yönelmesi, olumlu duyguların askere yönelmesi ülke savunması ve devlet yönetimi için daha önemli, gerekli ve doğru olandır. Tek şartla son kararı sivil irade verirse.
 
Maalesef siyasi iradenin asker-sivil ilişkileri politikası yanlışlarla dolu... Asker sivil kavgası çıkarmak isteyenlerin oyununa gelmeyelim derken ilkesizleşmemeliyiz. Yanar döner politikacılara hiç bir asker saygı duymaz.
______________
 
Not: Ailece bir yılda iki büyük kayıp yaşadık. En büyük nasihatçi ölümün nefesini hissettik. En büyük manevi yardım olan dualarınızı bekliyoruz. Taziyelerine cevap veremediğimiz dostlarımız bizi bağışlasınlar.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. 
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...