Çarşamba, 26 Ağustos 2020 12:13

CIA’den Türk siyasetine ayar…

CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kasetinin deşifre olmasından sonra istifa etmesiyle ilgili olarak Sosyal Medya’da eski bir konuşması dikkatimizi çekti. Öymen, 22 Mayıs 2010 tarihinde CHP genel başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu, ABD’nin istediğine dair önemli iddialarda bulundu. Öymen, İsveç merkezli bir düşünce kuruluşu olan Silk Road (İpek yolu) Araştırma Merkezi yöneticilerinin 2009 yılında kendisine sunduğu rapordan bahsetti; bu raporda üç senaryodan bahsediliyor. Birinci senaryo Türkiye bir İslam devleti olacak. İkinci senaryoda askeri darbe olacak. Üçüncü senaryo ise iç siyasette değişiklikler olacak ve Baykal istifaya zorlanacak, şeklinde değerlendirmede bulunuyor.. 

Öymen’in bahsettiği Amerikan-İsveç ortaklı araştırma merkezinin raporu gerçekleşti. Ancak sonuçları itibariyle başarılı olamadılar. İnşallah hiçbir zaman da başarılı olamayacaklar…

Öymen bu rapora ilişkin verdiği mülakatta “Bu raporları hem Deniz Baykal hem de Kemal Kılıçdaroğlu’na okuttum. Sivil toplum kuruluşunun hazırladığı bir rapor diye bir değer vermediler. Kemal Bey, ‘Aaaa öyle mi?’ diye tepki gösterdi. Kaset olayı yokken belgeler vardı. Arkasından CHP’de yönetim değiştikten sonra Wikileaks belgeleri sızdı. 248 bin sayfanın 48 bini Türkiye’yle, 6 bini ise CHP’yle ilgiliydi. CHP’den bahsederken de sürekli ‘Kemalist’, ‘Milliyetçi’ diye sıfatlar koyuyor. Orada dönemin Amerika Büyükelçisi, “Bütün kötülüklerin sebebi Deniz Baykal’dır. Onun için Baykal gönderilmelidir. Yerine de makul biri getirilmelidir” deniliyor. Daha sonra Hillary Clinton bir telgraf gönderiyor ve Kılıçdaroğlu’nun adını zikrediyor. Bu telgraftan anlıyoruz ki Amerika, Türkiye için yeni bir muhalefet lideri arayışına girmiş. Direkt ‘Kılıçdaroğlu gelsin’ denmiyor ama adı ilk defa orada zikrediliyor. 

“Sadece muhalefet değil, iktidar için de arayış içinde olduklarını gördük. Clinton’un telgrafında ‘İktidarda umduğumuzu bulamadık… Amerika Ankara Büyükelçiliği’nin bu telgrafa verdiği yanıt Wikileaks’te yok. Ankara ne cevap verdi bilemiyoruz” dedi.

Öymen’in açıklamalarından anlaşılacağı üzere, CHP yönetimi gayri milli unsurlar tarafından şekillendiriliyor. Bugün CHP’in PKK, DHKP/C ve FETÖ ile yakın ilişkilerini göz önüne aldığımızda; yakın zamanda CHP’de gerçekleşen kongrede de ‘Mezhepçi bir yönetim’ kadrosunun CHP’de ‘tam egemen’ olduğu faktörü de eklediğimizde; ana muhalefet partisinin mezhepçi ve ayrılıkçı dinamikler üzerinden bir siyasette ittifak etmeye çalıştığını anlıyoruz.

Örneğin CHP’nin Ayasofya, doğalgaz, Doğu Akdeniz ve Libya meselelerindeki ‘sağduyulu’ aldığı pozisyon; CHP’nin daha önce eleştiri getirdiği Türkiye’nin Suriye ve K.Irak asker göndermesinden ve ‘Mısır, Türban ve İmam-Hatip’ meselelerinden farklıydı. Bu ‘balans ayarı’ CHP’nin yaklaşık yüzyıllık siyasetinden farklı bir çizgiye geçtiğini mi gösteriyor? Yoksa köprüyü geçene kadar “ayıya dayı’’ demek mi oluyor?

2020-Temmuz’unda eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Melih Gökçek, sosyal medya hesabından CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun WikiLeaks’ta yer alan bazı bilgilerini paylaştı. Bekaroğlu  Janice G. Weiner’in telgraf yoluyla iletişime geçmiş. Merkez sağdan merkez sola geçmesi ve birçok kez fikir değiştirmesiyle tanınan Bekaroğlu’nun, Hrant Dink suikastı ile alakalı Janice G. Weiner ile görüşmüştü. Sn. Gökçek’in işaret ettiği kişi Janice G. Weiner; CIA ve NSC gibi Amerikan istihbarat kurumlarına haber sızdıran bir şahıstı.

Bugün CHP’nin yürüttüğü siyaset, büyük bir paradigma değişimi yaşıyor. Aslında görsel açıdan ‘sevimli’ göründüğünü de ifade etmeliyiz. ‘Kuzu kılığına girmiş, Kurt’ misali, neredeyse ülke de ‘Hilafet Geliyor’ denilse; ‘hay hay, getirin’ diyecek kadar; parti kuruluş ve sosyolojisi açısından zıt bir siyaset benimsiyor.

CHP’nin yaşamış olduğu bu paradigma değişimi özellikle 2019 yerel seçimlerinde bir başarı etkisi göstermiş, İstanbul ve Ankara illerinde büyükşehirleri CHP kazanmış oldu. Bu değişiklik, CHP’nin genetik kodlarından ziyade, CHP’yi yöneten dış ve bölücü kliklerin Kemal Kılıçdaroğlu üzerindeki etkisinden kaynaklanıyor. Neredeyse 10 yıl boyunca başarısızlıktan-başarısızlığa level atlayan Kılıçdaroğlu’nun siyasi yörüngesindeki değişimi, CHP’nin bünyesi ne kadar kaldıracak, hep birlikte göreceğiz.

Elbette CHP’nin yaşamış olduğu ‘yapay-muhafazakar’ dönüşüm, nicel açıdan başarıya ulaşmış, CHP, üst yönetimine ‘türbanlı’ bir üyenin seçilmesine kadar gitmiş durumda. Ancak CHP’deki paradigma değişimi, partinin üst aklının ürünü olduğu kadar; AK Parti’nin içindeki köşe başlarını tutan kadroların değişime direnç göstermesinden kaynaklandığını da görmemiz gerekiyor. Örneğin İstanbul Sözleşmesini CHP yönetimi meclisten geçirseydi ‘Dış unsurlara’ bağlamamız, çok zor olmayacaktı; ancak AK Parti gibi muhafazakâr bir partinin ‘ultra-seküler’ bir yasayı meclisten geçirmesi hiç dikkat çekmemesi; AK Parti içinde sorgulanması gereken bir durum olduğunu ortaya koyuyor.

Toparlayacak olursak CHP, Atatürkçü, laik, aşırı-devletçi, jakoben siyaseti terk ederek ‘yapay muhafazakar’ bir siyasete evrilmiş durumda. Şeklen mezhepçi ancak batı güdümünde olan CHP yönetimi, toplumun geniş kesimine ulaşmak konusunda ‘genetik kodlarıyla’ çelişiyor. Açıkça yerel seçimleri göz önüne aldığımızda da başarı sağlamış durumda. Bu durumda en önemli muhasebeyi AK Parti’nin yapması gerektiği gibi CHP tabanında bir yol ayrımına gireceği kaçınılmaz gözüküyor. Vesselam.

Not: Yazarımızın makaleleri aynı zamanda Y.Akit'te yayınlanmaktadır.

Son Düzenlenme Çarşamba, 26 Ağustos 2020 12:20
Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...