Çarşamba, 30 Haziran 2021 00:31

Kanal İstanbul ve CHP

İki imparatorluğa başkentlik etmiş olan aziz İstanbul’da geçen hafta sonu Kanal İstanbul’un üzerine inşa edilecek ilk köprünün temeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti. 

Tamamlandığında 860 metre uzunlukta olacak Sazlıdere Köprüsü’nün temel atma töreninde konuşan Erdoğan, “Bugün Türkiye’nin kalkınma tarihinde yeni bir sayfa açıyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı, projenin 15 milyar dolar maliyetle yapılacağını ve kendi kendini finanse edeceğini söyledi.

Avrupa Yakası’nda Karadeniz ile Marmara Denizi’nin arasına yapılacak Kanal İstanbul’un uzunluğu yaklaşık 45 kilometre, taban genişliği minimum 275 metre ve derinliği 20,75 metre olacak.

Kanal İstanbul için 5 farklı koridor belirlenirken, her koridor için ayrıntılı alt parametreler dikkate alındı. Koridorlar, arazi topografyası, yapılabilirlik, maliyet, gelişim planları ve su kaynaklarına etkileri açısından incelendiğinde Küçükçekmece-Sazlıdere Barajı-Terkos doğusunu takip eden güzergah en uygun koridor olarak belirlendi.

“Yılda yaklaşık 43.000 geminin geçtiği İstanbul Boğazı, en dar yeri 698 m olan doğal bir su yoludur. Gemi trafiğinde tonajlardaki artış, teknolojik gelişmeler sonucu gemi boyutlarının büyümesi ve özellikle akaryakıt ve benzeri diğer tehlikeli/zehirli maddeleri taşıyan gemi (tanker) geçişlerinin artması, İstanbul üzerinde büyük baskı ve tehdit oluşturmaktadır.”

İstanbul Boğazı’nda su yolu ulaşımını riske eden keskin dönüşler, kuvvetli akıntılar ve transit gemi trafiği ile dik kesişen kent içi deniz trafiği mevcuttur. Boğaz’ın her iki yakasında yüzbinlerce sakin yaşamaktadır. Boğaziçi gün içinde milyonlarca İstanbullu için ticaret, yaşam ve geçiş yeridir.

Boğaz, geçen gemi trafiğinin oluşturduğu riskler açısından her geçen yıl daha tehlikeli hale gelmektedir. 100 yıl öncesinde 3-4 bin olan yıllık gemi geçiş sayısı artmış ve bugün 45-50 bine ulaşmıştır.

Seyir emniyetinin artırılması için uygulanan tek yönlü trafik organizasyonu nedeniyle büyük gemiler için Boğaz’da ortalama bekleme süresi, beklemeye takılan her gemi için yaklaşık 14,5 saattir. Bekleme süresi bazen gemi trafiğine ve hava şartlarına bazen de yaşanacak bir kaza veya arızaya bağlı olarak 3-4 günü, hatta haftayı bulabilmektedir.

Bu çerçevede, İstanbul Boğazı’na alternatif bir geçiş koridorunun planlanması zorunlu hale gelmiştir. Kanal İstanbul ile günde 500 bin yolcuyu seyahat ettiren şehir hatlarıyla transit geçiş yapan gemilerin 90 derecelik dik kesişmelerinin oluşturacağı ölümcül kaza risklerinin önüne geçilerek, halkımız için güvenli bir seyahat sağlanabilecektir. Aynı zamanda kent içi ulaşımda denizyolunun payının artırılması mümkün olabilecektir.

Bu bağlamda, Kanal İstanbul Projesi’nin amacı, İstanbul Boğazı’nın tarihsel ve kültürel dokusunun korunması ve güvenliğinin artırılması, İstanbul Boğazı’nda öncelikle deniz trafiğinden kaynaklanan yükün azaltılması ve Boğaz güvenliğinin artırılmasıdır.

İstanbul Boğazı’nın trafik güvenliğinin sağlanması, seyir emniyetinin sağlanması, yeni bir uluslararası deniz trafiğine açık bir su yolunun oluşturulması, olası bir İstanbul depremi dikkate alınarak, yatay mimariye dayalı depreme dayanıklı modern bir yerleşim alanı oluşturulması planlanmaktadır.” 

Yukarıda tırnak içerisinde belirttiği satırları https://www.kanalistanbul.gov.tr/tr/neden adresinden Kanal İstanbul’un yapılmasının nedenleri ve amaçları başlıklarından ‘aynen’ alıntılayarak sizlerle paylaştım.

Bu bağlamda CHP ve zihniyeti Marmaray, 3. Köprü, İstanbul Havalimanı, Vatan Caddesi, otoyollar, uzaya uydu gönderilmesi, şehir hastaneleri, havalimanları, Çamlıca ve Taksim Camiilerinin inşası, Ayasofya Camii’nin ibadete açılması, Suriye-Libya-Karabağ askeri operasyonlarına da karşı çıkmış ve istemezuk anlayışını sürdürmüş; ancak bu hizmetlerden maksimum istifade etmeye devam etmişlerdir.

Kanal İstanbul’un bir Türkiye milli siyaset ve jeo-stratejik menfaati olduğunu düşünerek projeyi destekliyorum. Ancak yapıcı tenkitleri de göz ardı etmemiz gerektiğini vurgulamamız gerekir. Zira Kanal İstanbul’un İstanbul Sözleşmesi gibi benzeri bir felakete dönüşmesi durumunda telafisi ağır veya mümkün olmayan ulusal güvenlik sorunlarına neden olacağını da unutmamak gerekir.

Sosyal dokusu itibariyle çevreye daha duyarlı olan Z kuşağı, Kanal İstanbul sonrası ekolojik endişelerle şüphelere kapılmaktadır. Z kuşağının endişesi sonucu ortaya çıkması elzem olan yanlış eko-politik anlam ve bilgi kirliliği açısından tüm değerler bu kuşakla tatmin edici bir şekilde paylaşılmalıdır. 

Muhalefete çok yüklenmekle Z kuşağı ikna edilmeyeceği gibi bu kuşağın gençlik dünyası üzerinden iktidar tarafından ikna edilmesi şarttır. Z kuşağı ve Y kuşağı, tatmin edici bilgiye muhtaçtır. 

Önümüzdeki süreçlerde bu iki kuşak üzerinden iktidara yüklenileceği gibi iktidarın da hırslardan ve yaptırımlardan çok kazanma politikasını devreye sokması gerekir. Bunu bir ikaz olarak alabilirsiniz.

Vesselam…

Not: Yazarımızın makaleleri aynı zamanda Y.Akit'te yayınlanmaktadır.

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...