Çarşamba, 21 Aralık 2022 14:52

Marksist, Leninist, Şovenistler, Kürtlerin hamisi olabilir mi?

Marksist ve Leninist ambarından beslenen sözüm onlara bazı Kürt’çük hareketler hep bir güvenlik ve ayrıştırıcı bariyerden beslendiğini biliyoruz. Bu bariyerler sadece devlet katından veya Türk toplumundan kaynaklı bariyerler değildir. Aynı zamanda Kürtler adına sözde hareket ettiğini söyleyen çevrelerden de kaynaklı bariyerlerdir. Özellikle sözde Kürtlük iddiasında bulunan çevrelerin kendilerine tabi olmayan, Kürtler tarafından bu tür meselelerin konuşulmasından duydukları rahatsızlık ile ötekileştirilmiştir, sözüm ona kendini Kürtler adına önder gören bu azgınlık hileyle yönlendirme ve eylemler adına öncü olarak görmektedir. Oysa bunlar marjinal azınlık olup, Kürtleri kullanan, sistem içinde düşman oluşturmaya çalışan Kürt düşmanlığıdır.

Tam da bu manada DEMBİR- DER Genel Başkanımız Sn. Mehmet Metiner’in tarihi bir misyon üstlendiğini görmekteyiz. Sn. Mehmet Metiner’in bu körlüğe ve olup bitenlere karşı mazlum bir millet olan Kürtlerin vicdani sesi olduğunu görmekteyiz. Türkiye’de azgın azınlığın biçimlendirdiği Kürtler değil, aidiyet ve toplumsal uzlaşma adına Kürtleri davet eden bir anlayışın hakim olması adına Mehmet Metiner ateşten bir gömlek giymiştir.

Azgın azınlık ve Kürtçülük adına sahnede bulunan bazı statükocu siyaset baronlarının Kürt kanından beslenmesi Kürtlere yapılabilecek en büyük ihanettir. Yabancı akım baronların sosyalist akımı adı altında nasıl Kürt kanını döktüklerini yakın tarihimiz açısından önemle incelenmesi gereklidir. Beyaz Kürtlerin kandan beslendiğini biliyoruz, istiyorlar ki Kürtler adına kendilerinden başka kimse konuşmasın, Kürtlerin taleplerinin sözcülüğünü de kimse yapmasın. Bütün bu karanlık ve ikiyüzlü geçmişe dur diyen bir kuruluş var. Adı da, DEMBİR-DER’dir. Genel başkanı Sn. Mehmet Metiner’dir.

Demokrasi ve Kürtler önemli bir tanımlamaya tabi tutulmalıdır. Kürtlerin tarih ve sosyolojisinden günümüze aktarılan bilgi ve kaynaklar ciddi bir arşive sahiptir, bu arşivler kadim bir yapının kök salmış geçmişinden geldiğinin açık örneğidir. Kürtler ve aidiyet kavramına bakıldığına ümmettin yetim evlatları olarak gürülse de, gerçeklerin olduğu kadar inkarcı bir politikadan beslenen azgın azınlığın ve karanlıktan beslenen odakların kurbanı olarak ihmal edilmişlerdir. 1925 yılında kurulan düzen üzerinden inkârcı ceberut bir anlayışın, Kürtlere ağır bedeler ödettiğini biliyoruz. Bütün bu olup bitenlere karşın, inkârcı yaklaşım daha sonrasından gelen baskıcı milli şeflik rejimi Kürtlerde ağır travmalara neden olduğunu tarih bizlere not ettirmiştir. 

Hani dedim ya Kürtlerin kadim tarihi sosyolojisi, Kürtlerin İslâm dışı gören ahmaklar, bakın yakın zaman diliminde bazı yazılarda Kürtlere karşı etnik milliyetçilik yapan, ayrıştıran mahluklar, sözüm size, Kürtlere Ermeni diyenin kendi soyunu sopunu geçmişini sorgulaması gerekir, Kürtlere dinsiz diyenin dinini sorgulaması gerekir, araştırması gerekir, bakın size kıssadan hisse… İslam’la şereflenen iki Kürt sahabe ismini vereyim, Medine’ye ticaret için gelen Kürt tüccarlardan olan Caban el-Kürdiden bahsedilir. Her ne kadar şoven ırkçı bazı baronlar inkâr etse de, gizlemeye çalışsa da, Kürt bayan sahabelerden olduğunu bildiğimiz Hz. Zozan bir hanım sahabe olarak kaynaklarda geçmektedir. Bu da size kapak olsun, nedir sizden çektiğimiz? Bu ülkede soyu sopu Ermeni olanı dışlamıyoruz, bu ülkede kökü Rum olanı aşağılamıyoruz, bu ülkede dinsizi, münafığı rencide etmiyoruz. Aidiyet yaşayan herkesin vatanı olduğu kadar, sizden bin kat daha fazlası Kürtlerin vatanı olan Türkiye’dir bu ülke…

Gelin, DEMBİR-DER’in tarihi çağrısına kulak vererek, birbirimizi dışlamadan, birbirimize karşı etnik/ırki üstünlük iddiasında bulunmadan, etnik/ırki aidiyetlerimizi bir imtiyaz ve üstünlük iddiasına dönüştürmeden yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’nin dediği gibi bir tarağın dişleri gibi eşit olan bir kardeşlik bilinciyle hareket edelim diyoruz. Gelin Kürtleri, ABD ve İsrail mandasından kurtaralım ve bağrımıza basalım. 

 

Temel hak ve özgürlüklerde herkesi eşit gören bir  anayasal vatandaşlık anlayışıyla, aynı dine ve aynı kıbleye mensup kardeşler olarak ayrı başlar halinde hareket etmek yerine bedenlerimizi ve yüreklerimizi birbirine katarak ortak bir akılla omuzlarımızın üzerinde bir tek baş olalım. Birbirimizin gövdeleri üzerinde yükselen tek bir baş olalım ki başkalarının ayakları olmayalım, başkalarının ayakları altında çiğnenmeyelim, en kötüsü de başkalarının postal yalayıcıları olmak gibi zelil bir duruma düşmeyelim. Devletimiz hepimize ait olsun. Millet anlayışımız, birimizi diğerine üstün tutmayan eşitlikçi ve birleştirici tek bir millet anlayışı olsun. Vatanımız bir olsun. Bayrağımız tek olsun.

Sonuç kısmına gelirken, Vatan Partisi Genel Başkanı Sn. Doğu Perinçek Bey’in DEMBİR-DER konferansında şu güzel cümleleri ile noktayı koyalım. 15 Temmuz akşamı Türk askeri gladyocu NATO askerlerini mağlup ederek, Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Türkiye’yi bağımsızlığa kavuşturmuştur demesi, hepimiz için önemli bir tespittir. Bu vesileyle de duyurmuş olalım; DEMBİR-DER olarak 24 Aralık günü, saat 13.30’da Sultangazi Belediyesi Konferans Salonunda konferansımız olacaktır, bütün İstanbul halkımız davetlidir. 

Vesselam…

 

 

 

 

 

 

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sabri-balaman/marksist-leninist-sovenistler-kurtlerin-hamisi-olabilir-mi-40892.html

 

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...