Çarşamba, 25 Eylül 2013 11:59

28 Şubat'ın hırsızları!

28 Şubat'ın asker ayağı.

28 Şubat'ın medya ayağı.

28 Şubat'ın 'beşli çete' ayağı.

28 Şubat'ın dış bağlantısı.

28 Şubat'ın yolsuzluk boyutu..

28 şubat davasının duruşmaları 17 gün önce başladı. Dönemin MGK toplantısında neler konuşuldu, hükümet nasıl baskı altına alındı, Necmettin Erbakan hangi kararları imzaladı ya da imzalamadı, Çevik Bir, İsmail Hakkı Karadayı hakkında neler söyledi? İlk günkü duruşmada öne çıkanlar bunlar. Bazıları hala brifingleri savunuyor, bazıları 'şimdi olsa yine yaparım' diyor.

Pişman değiller yani... Türkiye'yi, sokakları kamplara ayırıp toplumun yarısını 'devlet düşmanı' ilan etseler, Türk dış politikasını İsrail'e peşkeş çekseler, ülkeyi ekonomik çöküşe sürükleseler de pişman değiller.

Çünkü ülkeden ve milletten çok daha büyük hedefleri vardı onların.

Nasıl bir öfke, nasıl bir hükümranlık arzusu, nasıl bir Türkiye algısı? İslam-terör eşleştirmesinin ilk somut projesini uyguladılar. Küresel 28 Şubat'ın denemesini yaptılar. 'Küresel terörle savaş' adı altında Müslüman dünyaya diz çöktürmeye ayarlı projenin Türkiye'deki gönüllüleri oldular. Pentagon ve İsrail aşırı sağı adına Türkiye'yi hizaya sokma, ehlileştirme, evcilleştirme, denetim altına alma stratejisinin taşeronluğuna soyundular.

28 Şubat hiçbir zaman, iç iktidar kavgalarıyla sınırlı bir müdahale değildi. Çokuluslu bir müdahaleydi. Bugün Mısır'a da biraz daha kaba haliyle aynısını yapıyorlar. Cunta yönetimi, iktidardan devirdiği Müslüman Kardeşler'i yasakladı. Uygulamaları, 28 Şubat'ın biraz daha sert, biraz daha acemi halinden başka bir şey değil.

Müslüman Kardeşler'i yasaklasalar ne olacak? Sudan'dan Suriye'ye kadar, önümüzdeki on yıl içinde, onlardan başka muhalif yapı şekillenmeyecek. Mısır tarihinde çok kez yasaklanan, hapislere doldurulan, acımasızlıklara maruz bırakılan Müslüman Kardeşler her saldırıdan güçlenerek çıktı. Yine aynısı olacak. Ancak darbecilerin Türkiye tecrübesinden yeterince yararlandığı çok belli. Çünkü akıl verenler aynı. 28 Şubat'ta Türkiye'ye müdahale edenlerle bugün Mısır'a müdahale edenler aynı merkezler.

28 Şubat'la ilgili çok şey tartışıldı, duruşmalar sırasında yeni tartışmalar da çıkacak ortaya. Ancak sürecin özellikle iki ayağı neredeyse hiç tartışılmadı, tartışılması için kapı bile aralanmadı. Bunlar ekonomik yolsuzluk boyutu ve dış bağlantısı.

Dış bağlantısı, bence kolay kolay sorgulanmayacak, açığa çıkarılmayacak. Bilen biliyor, o dönemi iyi takibedenler, darbenin izlerinin hangi başkentlere, karargahlara uzandığını görüyor. Bir neocon-İsrail aşırı sağı müdahalesi yapıldı Türkiye'ye ve aslında bunlar aktörlerine varana kadar biliniyor. Ama sorgulanmıyor, tartışılmıyor. Bu kapıyı kimlerin neden kapattığı çok önemli.

Bana göre Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından biri 28 Şubat. Kısık sesle, acemi girişimlerle de olsa bu alanda bir merak söz konusu ama yeterli değil. Dev bir yolsuzluktan, para hareketinden, Türkiye'nin zenginliğine, birikimine yönelik hırsızlıktan söz ediyoruz.

Darbe sürecinin bu boyutu siyasi boyutundan çok daha önemli. Türkiye'nin zenginliğinin ne kadarı Türkiye dışına çıkarıldı? Bu paralar hangi ülkelere, hangi çevrelere, hangi şirketlere gitti?

Türkiye içindeki sermaye operasyonu kimleri zengin etti? Hangi şirketler cezalandırıldı, hangi şirketler öne çıkarıldı? Hangi şirketlere devlet gücü bahşedildi? Kimler, kimlerden komisyon aldı, kimlerle ortaklık kurdu, ülkenin zenginliği kimler arasında paylaşıldı?

Meclis denetiminden bile gizlenen anlaşmaların neler olduğu, milyar dolarlarla dağıtılan ihalelerin nasıl verildiği, bu paralarla hangi projelerin desteklendiği, hangi şirketlere haraç kesildiği sorulmadı kimseye.

28 Şubat'ın uygulayıcılarının daha sonra hangi ülkelere tekmil verdiklerini, hangi ülkeler tarafından korunduklarını düşünürsek doğru adreslere ulaşırız. İçeride kimlerin darbe düzeninin devamı için var güçleriyle çalıştıklarını, kimlerin darbe planladıklarını, bu projeleri finanse ettiklerini görürsek hırsızları da görürüz.

ABD'de ya da başka başkentlerde yıllardır darbe çağrıları yapanları, Batı medyasını bu yönde finanse edenleri görürsek gerçeği görürüz.

28 Şubat'ı yaptıranlarla on yıldır darbe planlayanlar, Türkiye karşıtı cepheyi güçlü tutanlar, Batı medyasını bu yönde besleyenler, son zamanlarda toplumsal kalkışma ile yeni bir Türkiye projesi uygulayanlar aydı.

Hala aynı merkezlerle ortaklar, oralardan talimat alıyorlar, bu talimatlara göre Türkiye'yi yeniden formatlamaya teşebbüs ediyorlar.

Öyle zenginleşmişler, öyle büyük hırsızlıklar yapmışlar ki, yıllardır bu paralarla rejimi düzeltmeye, Türkiye'yi eski haline getirmeye çalışıyorlar da söz konusu kaynak tükenmiyor.

20 Şubat'ta emir erleri, patronlarının talimatıyla ihaleler dağıtıyor, onlar kimi adres gösterirse ihaleler oraya veriliyor, hiç kimse bunun hesabını soramıyordu. Daha sonra da bu emir erleri patronlarına tekmil verip faaliyet raporları sunuyordu.

Şimdilerde 'beşli çete' denilen yapıdan sorumlu olanların da yargılanacağı iddia ediliyor. İş dünyası ve medya ayağı ile ilgili soruşturmalar yapıldığı öne sürülüyor.

Sadece askerlerle sınırlı darbe sorgulaması hiçbir zaman o dönemi aydınlatmaya yetmeyecektir.

Bu yüzden İsrail'e verilen milyarlarca dolarlık askeri ihalelerin kimler eliyle nasıl verildiği, bu ihalelerden kimlerin faydalandığı, içerideki sermaye transferinin nasıl yapıldığı, Türkiye'nin kaynaklarının nerelere aktarıldığı derinlemesine soruşturulmalı. Ancak böyle bir soruşturma gerçek ilişkiler ağını ortaya çıkaracaktır.

Yakın tarihin kirli ilişkilerinin aydınlatılması ancak ve ancak bu para trafiğinin izlenmesi ile mümkün olacaktır.

İbrahim Karagül

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...