Slogan şuydu; "Yerli malı yurdun malı herkes yerli malı kullanmalı"
Okula giderken fasulye buğday mercimek falan götürürdük. Öğretmenimize 'yerli malı' olarak gösterirdik. Hepsi yerli üretim ya, övünüyorduk. ( Sanki ithal fasulye nohut yiyenler varmış gibi!)
Bir de hiç unutmadığım patates baskı vardı. Patatesten mühür, damga gibi bi'şey. Istampası da suluboyaydı.
Trampet çalmak, blok flüt üflemek, milli günlerde sopalı çemberli stadyum gösterileriyle geçti gençliğimiz.
Ama aslında öyle bir dünya yoktu.
Dünyada sanayi devrimleri yaşanırken biz ve bizden önceki nesil böylece mutlu olduk!
1 ton buğday satıp 1 şişe viski ithal ediyorduk. Aynı dönemlerde eloğlu uzay teknolojisiyle meşguldü. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hemen toparlandılar. 1950'li yıllarda ilk jet motorlu yolcu uçaklarıyla uçmaya başladılar. O sıralarda bizde 'cumhuriyetin kazanımları, laiklik, çağdaşlık, aydınlanmacılık..vs,' deyip darbe yapılıyordu. Her darbeden sonra geri gidiyorduk. Ama yapılan darbeyi de kutluyorduk!
Mukayeseli anlatacak çok şey var, lakin bu köşeye sığmaz.
Şu an geldiğimiz duruma bir bakın.
Yazılımı yüzde yüz yerli olan kendi ürettiğimiz uydumuzu fırlatıyoruz.
Uzay Ajansı'nı kurmuşuz. İHA ve SİHA'larda dünyanın zirvesindeyiz. Savaşların neticesini etkileyen bu teknolojiyle Türkiye'nin oyun bozup oyun kuran ülke olduğunu söylüyor gelişmiş Batı.
Savunma sanayinde yerli üretim oranı yüzde 80'lere ulaşmış. Ürettiğimiz otomatik silahlar NATO testlerinden geçiyor.
Dünyada teknolojisi hala 4-5 ülkede bulunan jet motorunu yaptık. Yerli ve milli. Geleceğin muharip insansız uçağını yapıyoruz. Namı diğer; 'Kızılelma'... Yakın gelecekte F 35'in esamesi okunmayacak.
İşte benim gelecekten gençlikten anladığım bu. Teknofest gençliği var.
Teknofest'e gördük. İlkokul 1'inci sınıf bir öğrencinin elinde kendi yaptığı kartondan füze. Bir diğerinde kendi tasarımı olan uçak maketi.
Biraz daha büyükleri robotik kodlama, elektrikli araçlar, su altı detektörleri, 'drone'lar üzerinde çalışıyorlar. Proje yarışmaları vesaire...
Şu an bu ülkenin yaptığı gibi meydan okuyorlar. İddialarını ortaya koyuyorlar.
Biz, yerli malı yurdun malı deyip fasulye ile mutlu oluyorduk. Teknofest gençliği ise icat çıkartıyor!
Biliyorum biraz uzattım ama şunu anlamamız gerekiyor. Bunlar kendi kendine olmadı.
Beğenseniz de beğenmeseniz de bu dönüşümün mimarı Erdoğan'dır. Bu millete genetik kodlarını hatırlatan, vesayetçilerin çanına ot tıkayan, egemen, bağımsız dış politikalarıyla dünyaya meydan okuyan Erdoğan. Yıllarca gerici yobaz diyerek yaftalanan insanlar gelişmiş çağdaş Türkiye'yi inşa ediyorlar.
Eloğlu da bunu görüyor.
O yüzden tüm güçleriyle muhalefete destek veriyorlar. Açık açık da söylüyorlar. Erdoğan'dan kurtulmanın yollarını arıyorlar.
Amaç eskisi gibi Türkiye'ye pranga vurmak, durdurmak. Eğer bu gerçeği görmezsek ülke olarak bedelini çok ağır öderiz.
Unutmayalım; 'yapmak zor, yıkmak kolaydır'...
