Perşembe, 09 Mart 2017 11:05

Fetö'yle Mücadele Zehirlenmesin

BASIN AÇIKLAMASI

FETÖ’YLE MÜCADELE ZEHİRLENMESİN

09 MART 2017

Ülkemiz ve içinde bulunduğumuz bölge üzerinde emelleri olan dış güçlerle, her dönemde hizmetlerine amade olan yerli işbirlikçileri; yeni karanlık planlarını uygulamak için saldırılarını aralık vermeden amansızca sürdürmektedirler.

Karanlık odaklar, en son saldırıyı 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirdiler; merkezi ABD’de ve batılı tüm istihbarat örgütlerinin destek ve kontrolünde oluşturulan FETÖ’nün TSK içine sinsice yerleştirdiği hainlerin kanlı bir darbe girişimiyle yüzleştik.

Mukaddes dini değerlerimizin ve yardımlaşma duygularımızın içini boşaltarak kendi hain emellerine alet etmekten çekinmeyen, ülke kaynaklarını ve halkımızın milli/manevi duygularını sömüren, ihanetinin boyutu ve çalışma yöntemleriyle tarihte görülmemiş bir ihanet şebekesini suçüstü yakaladık.

Ordumuzun komuta kademelerini ve silahlarımızı gasp eden üniformalı teröristler, TBMM’ni, hatta Cumhurbaşkanlığını bile hedef almış, milletimizin aziz evlatlarını en ağır silahlarla hunharca katletmişlerdir.

Yüce milletimiz; milli mücadele ve Çanakkale ruhuyla bu hain kalkışmanın karşısında cansiperane durmuş ve bir ilke imza atarak kahramanca darbeci hainlere,  milli bir DARBE indirmiştir.

21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL ile, başta TSK olmak üzere devlet kurumları içinde yuvalanmış FETÖ militanları ve onlara destek olan hainlerin temizlenmesi ve hak ettikleri cezalara çarptırılmaları için mücadele sürdürülmektedir. Halkımız “milli seferberlik” ruhuyla yürütülen bu mücadelenin arkasındadır ve başta ABD himayesindeki terörist başı Fethullah GÜLEN olmak üzere, halkımıza kurşun sıkıp bomba yağdıran FETÖ elebaşlarının ve hainlerin İDAM cezası da dâhil olmak üzere en ağır şekilde cezalandırılmalarını talep etmektedir.

TSK içine 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle yerleştirilen darbeci damar ile Türk ordusunda darbecilik gelenek haline getirilmiştir.12 Mart  1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 İhtilali, 28 Şubat 1997 Darbesi, 27 Nisan 2007 e-muhtırası ve en son 15 Temmuz 2016 darbe girişimlerinin, 1960 ihtilalinin hazırladığı milli iradeyi tehdit gören anti demokratik zeminin eseri olduğu açıktır.

28 Şubat darbe sürecinde, TSK içinde yuvalanan bu darbeci damar Batı Çalışma Gurubu (BÇG) olarak ortaya çıkmış, milli/dini değerlerimize, ülkemizin geleceğine ve binlerce masum insana telafisi güç olan ağır darbeler vurmuştur. TSK içinde 1986 yılında başlatılan 28 Şubat sürecinde, FETÖ militanlarının ordudan temizlenmesi için başlatılan operasyonlar BÇG tarafından kasıtlı olarak amacından saptırılmış ve FETÖ mensupları koruma altına alınırken, irticai faaliyetlerde bulunduğu iddialarıyla 10.000’e yakın dindar, mütedeyyin, vatansever ordu mensubunun TSK’den ilişiği kesilmiş veya kesilmek zorunda bırakılmıştır. BÇG’nin himayesinde ordu içinde örgütlenen FETÖ, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirmiştir.

Benzer şekilde, Ergenekon Terör Örgütüne (ETÖ) ve bunların başarısız darbe girişimlerine (Balyoz, Sarıkız, Yakamoz, Ayışığı vs) karşı yürütülen mücadelede, bu kez ordumuz başta olmak üzere, emniyet teşkilatı, yargı sistemi ve tüm devlet kurumlarında sinsice teşkilatlanarak güçlenen FETÖ mensuplarınca amacından saptırılmış, Ergenekon Terör Örgütü mensupları ve darbeciler, yapılan kumpasla temize çıkarılırken, masum, vatansever ve mesleğinde mümtaz ordu mensupları hedefe konulmuş, yargılanmış, hapse tıkılmış ve ordudan atılmışlardır.

FETÖ, ETÖ, PKK, DAEŞ, ERGENEKON vs… Karşımıza hangi maskeyle çıkarlarsa çıksınlar, hepsi karanlık odakların ve tarihsel düşmanlarımızın kontrolündeki bu terör örgütleri arasında hiçbir fark yoktur ve her zaman işbirliği yapacaklardır; tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi.

Şimdi FETÖ ile yürütülen mücadele sürecinde, devlet içinde varlıklarını korumaya çalışan kripto FETÖ mensupları ile, pozisyonlarını güçlendirmeye çalışan ulusalcı maskeli darbeci damar mensupları,  gerçekleştirdikleri işbirliği ile, FETÖ ile mücadele sürecini zehirleyerek amacından saptırmak, terör örgütü elemanlarını ve örgütlerinin gücünü korumak, kendilerine engel gördükleri kişileri bertaraf etmek maksadıyla yeni planlar peşinde olduklarının işaretleri görülmektedir.

28 Şubat, Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde gerçekleştirilen sinsi tuzaklarla hainler koruma altına alınırken, masum insanlar kıyıma uğramıştır. FETÖ ile mücadele sürecinde de aynı oyunların hayata geçirilmesi için terör örgütlerinin her türlü girişimi işbirliği içinde yapacakları bilinmeli ve ona göre tedbirler geliştirilmelidir.

122 bin civarında FETÖ mensubu olma şüphesi ile işlem yapılan kişi mevcuttur. Bu ciddi mücadele sürecinde, haklı güvenlik endişeleri etkisinde istenmeyen adli ve idari kazaların ve hata payının olması kabul edilebilir bir durumdur. Zaman zaman yapılan KHK düzeltmeleriyle bahse konu hatalar telafi edilmekte ve oluşan mağduriyetlerin giderilmesine çalışılmaktadır. Bu konuda devletin en üst düzeyde, adalete uygun şekilde işlem tesisi için gereken hassasiyeti gösterme gayretinde olduğu da müşahede edilmektedir.

Ancak, FETÖ dolayısıyla haklarında işlem yapılan ve fakat hiçbir şekilde bu örgüt ve faaliyetleriyle ilgisi bile düşünülemeyecek, tam aksine bu örgüte karşı darbe gecesi başta olmak üzere her zaman mücadele etmiş bazı kimselerle ilgili yapılan hataların artma istidadı gösterdiği ve toplum vicdanında endişelere sebep olduğu da açık bir gerçektir. Kişisel husumet ve ihtirasların etkisiyle yapılan asılsız iftiralar da sürecin olumsuz etkenlerindendir.

Özellikle referandum öncesinde karanlık örgütlerin amaçlarından birinin, yapılan bu hatalı işlemleri de kullanarak mücadele sürecini gölgeleyerek zehirlemek ve bir küskünler kitlesi oluşturarak teröristlerin çirkin yüzünü gizlemek, kara propagandalarına alet etmek, devlete karşı güveni sarsmak olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Haklarında haksız işlem yapılan kişiler hakkında düzeltici adımlar atılsa da, devlet ve toplum nezdinde çok ciddi itibar kaybına uğratıldığı, onurlarının zedelendiği, çevrelerinde hain olarak algılanmalarına neden olan olumsuz kanaatlerin oluştuğu ve telafisi zor maddi/manevi kayıplara neden olduğu unutulmamalıdır. Bu vesile ile de asıl suçluların toplum nezdinde anormal bir eylem sahipleri gibi algılanmadıkları, eylemlerinin normalleştirilmekte olduğu dikkatten kaçırılmamalıdır.

Tüm STK’lar ve toplum olarak desteklediğimiz, FETÖ ve diğer terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelenin etkin olarak sürdürülüp amacına ulaşması ve ülkemizde bir daha darbe ve benzeri ihanetlerle karşı karşıya gelmememiz için alınması gereken tedbirleri belirtmekte fayda görüyoruz.

  • “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun…” (Maide suresi-8) tavsiyesinde ifade edildiği gibi, adaletin tesisinde en kâmil seviyede hassasiyet gösterilmeli, ihmal ve suiistimallere fırsat verilmemelidir.
  • Haklarında terör örgütü elamanı veya örgütsel ilişkisi olduğu konusunda güçlü deliller olmayan, çevrelerinde olumlu kanaatler bulunan, iftiraya maruz kalma veya adli/idari/güvenlik kazasına maruz kalma ihtimali olan kişiler hakkında tesis edilecek işlemlerde, muhatabın masum/suçsuz olabileceğine göre işlemler tesis edilmelidir.
  • 15 Temmuz gecesi ve devam eden günlerde yapılan hain darbe girişimine fiilen katılan, yöneten, planlama sürecine dâhil olan, FETÖ kurucusu, yöneticisi, militanı ve destekçisi olduğu yönünde güçlü deliller olanlar hariç tutulmak üzere; kaçma, delil karartma/delil yok etme ihtimali olmayan, haklarında terör örgütüyle ilgisi ve iltisaklıyla ilgili güçlü deliller bulunmayan kişilerin masum olabilecekleri ihtimali gözönüne alınarak tutuksuz yargılanmaları değerlendirilmelidir.
  • Yetkililerin, kendilerinin de itham altında kalabileceği veya hedef gösterilebileceği endişe ve baskısıyla kararlarında  kişilerin aleyhine sonuç doğuracak yaklaşım içine girebildikleri yönündeki olumsuz izlenimleri giderecek tedbirler alınmalıdır.
  • Terör örgütüyle ilgi ve iltisakla ilgili kriterlerin, istismara veya çelişkili, yanlış kararlara mahal vermeyecek şekilde elden geçirilmesi ve net kriterlerin kamuoyu ile paylaşılmasında fayda mülahaza edilmektedir.
  • 23 Ocak 2017 tarih ve 685 sayılı KHK ile yürürlüğe giren Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu süratle faaliyete geçirilmeli, bekleyen müracaatların bir an önce sonuçlandırılması sağlanarak adalet hızlandırılmalıdır. Adaletin, hakkı muhafazası kadar, gecikmemesi de halkımızın talebidir.

Millet ve devlet olarak içinden geçtiğimiz bu zor süreci, milli birlik ve beraberlik ruhuyla tarihte birçok kez ortaya koyduğumuz gibi zaferle sonlandıracağımıza olan inancımız tamdır.

“Adalet, cesaret ister”

Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI

Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER)

Genel Başkan V.

Son Düzenlenme Perşembe, 09 Mart 2017 11:12
ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...