ÇANAKKALE RUHU
Mustafa DELİCE
02 Nisan 2010 Kayseri Gündem
Kayseri Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu bünyesinde bulunan ASDER Derneği bu hafta sonu güzel bir kültür etkinliği gerçekleştirdi.
Program; 28.03.2010 Pazar günü saat 10.00 da ASDER yönetim kurulu adına Şube Başkanı Kemal METE nin sunumları ve Yaş zade Yüzbaşı ASDER Bursa İl Başkanı Akif ÇELENK beyin anlatımları ile Çanakkale ruhu konusuyla fevkalade ilgi gördü.
Konuşmacı; yaş kararları ile ordudan atılan subayların 28 Şubat 1997 yılından beri yaşadıklarını, beklentilerini anlatarak kanayan bir yaraya parmak bastı.
28 Şubat kararları ile yaklaşık 2000 kişi yaş zade olmaları sonucu, 10.000 kişide zorunlu olmak üzere 12.000 kişi ordu içinde tasfiye edilmiştir. Bundan dolayı bizler 28 Şubatı bir tasfiye hareketi olarak değerlendiriyoruz.
Haksız yere; ordudan atıldığımıza inandığımız YAŞ kararlarının arkasından 2002 yılında ASDER i kurduk. Amacımız bizler gibi mağdur edilmiş binlerce ordu mensubunun haklarını arama ortak noktasında örgütlenmek ve hükümetten yargılanmamızın sağlanması için, Anayasa taslağına YAŞ kararları ile ordudan atılanların yargılanması için bir madde konulmasıdır.
Yaş zadeler olarak bizler; 28 Şubatta ortadan kaldırılan Çanakkale Ruhunu yeniden kazandırmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bunun sağlanması için bizlere olduğu kadar tüm sorumlu kurumlara ve Sivil Toplum kuruluşlarına büyük iş düşüyor.
Konuşmacı Arif ÇELENK Bey konuşmasının aralarında Çanakkale Savaşı’nda ve yakın zamanlarda yaşanmış kıssaları da bizlerle paylaştı. Bu kıssaların bazılarını sizlerin okumasına sunuyorum.
Padişah Abdülhamit döneminde Yüzbaşı rütbesindeki bir askerimiz, tüccar olan babasının vefatından sonra işlerin başına geçmek için görevinden istifa etmek ister. Komutanları kendisine ayrılmaması yönünde ısrarda bulunurlar. Bu ısrarlara rağmen yinede ayrılmak ister. Bu durum Padişah Abdülhamit’e kadar ulaşır. Yüzbaşıyı huzuruna çağırır ve ayrılmaması için kendisine rica eder. Buna rağmen Yüzbaşı ayrılmakta kararlı olduğunu ifade edince izin verir. Ordudan ayrılan komutan bir gece rüyasında Padişah Abdülhamit’in ordusunu Peygamber efendimizin denetlediğini görür. Bütün bölükler düzenli ve intizamlı iken bir bölüğün dağınık halini görünce üzülür ve sebebini sorar. Abdülhamit;” Efendim bu bölüğün komutanı tüm ısrarlarımıza rağmen ordudan ayrıldı” der. Peygamber efendimiz; “Ordudan ayrılan bizden ayrılmış” diye söyler. Bu gördüğü rüyadan çok etkilenen Yüzbaşı yaptığı hatanın yarattığı üzüntü ve pişmanlığından ömrünün sonuna kadar günleri ağlamakla geçer.
28 Şubat Yaş zade mağduru bir komutanımız, güney doğuda bulunan ilçelerimizin birinde helallik almak ve vedalaşmak için ilçenin Mülkü Amiri Kaymakamın huzuruna çıkar. Kaymakam “senin tayinin çıkmadı, vedalaşmakta neden” diye sorar. Komutan; kendisi hakkında dosya hazırlandığını, iki gün sonraki Yaş kararlarında Ordudan ihraç edileceğini bu nedenle vedalaşmaya geldiğini ifade eder. Ayrıca “iki gün sonra atılacağımı bilmeme rağmen bu gece pusuya gideceğim. Çatışma dahilinde şehit olmak şerefinede nail olabilirim. Olmasam bile dönüşte ordudan atılacağım. Beni üzen ve düşündüren neden atıldığım değil, çocuklarıma neden atıldığımı nasıl anlatacağım. İşte beni kahreden bu “diyerek Kaymakamla vedalaşır. Pusudan dönen Yüzbaşı iki gün sonraki YAŞ kararları ile ordudan atılır.
İkinci Dünya savaşında iki Yahudi genci tutuklanır ve idamlarına karar verilir. Bunu anneleri Sofiye ye söylerler.” Biz çocuklarının ikisini de öldüreceğiz, yalnız sana bir şans verelim, senin seçtiğin evladını öldürmeyeceğiz.” Peki, böyle bir açmazın içinde kalan Sofinin ne demesini beklersiniz. İşte YAŞ kararları ile ordudan atılanların durumu da bu vatanı için canını bile esirgemeyen bu insanlardan arkadaşları için rapor düzenlemesini aksi takdirde kendilerinin atılacağının söylenmesi Sofiyan’ın yaşadığı çıkmazdan sizce farklı mı?
Köşeme sığdıramayacağım kadar kıssa ve bilgilerle dolu konferans yaklaşık iki saatlik hayali bir Çanakkale gezisine dönüştü. Program katılımcıların; tüm emeği geçenlere ve Arif ÇELENK Beye teşekkürleri ile son buldu.
Ayrıca buradan; 3 Nisan 2010 Cumartesi günü saat 19.30’da Kayseri Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü küçük salonunda Mazlum-der Kayseri Şubesinin düzenleyeceği, Mazlum-der Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL ve Araştırmacı-Yazar Süleyman ARSLANTAŞ’IN Panelist olarak konuşma yapacağı panele Derneğim adına davet ediyorum.
Saygılarımla
ASDER Kayseri Şubesinin yaptığı haber
Çanakkale’den Günümüze Değişen Değerlerimiz
Geçtiğimiz Pazar günü 28 mart 2010; yer: Kayseri; konuşmacı: Em.Kd.Öğt.Bnb. Arif Çelenk; konusu: “Çanakkale’den Günümüze Değişen Değerlerimiz “...
Bu pazar başka pazarlardan değildi; sevincin ve hüznün bir arada yaşandığı bir gün oldu.
Çanakkale’de yapılan İslam mukadderatını belirleyecek yok etme ve var olma kavgası idi.
Orada savaşan askerin tepkisi sıradan bir tepki değildi… İçindeki ruh ise İslam’ın ruhu idi. Merhum Akif in “kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” dediği ve tarifi mümkün olmayan içinde menhus bir ruhu taşıyan insan kalabalığı ve maddi güce karşı; kınalı kuzular, on beşliler, çocuk, genç, ihtiyar, kadın, kız ve nenelerin “Çanakkale Ruhu”...
Çanakkale’yi savaşla geçemeyenlerin ikinci bir planları vardı ki o da masabaşı oyunları, Lozan ve gizli görüşmeler… Sonunda bir tek kurşun atmadan İstanbul'u istila ettiler ve istediklerini dolaylı şekilde aldılar…
O zaman ALLAH için, vatan için çarpan kalpler akan kanlar?…
28 Şubat döneminde ise aynı ordu daha güçlü, fakat hey hat ! ; aynı orduda bu ruhu taşıyan personel ve Çanakkale ruhunun aksine o ruhu boğmaya çalışan bir idari yapı…ve ruh hali ...
Bu minval üzere etkili bir konferansa… Böyle güzel etkili ve bizleri dirençli kılacak faaliyetlere ekmek gibi su gibi ihtiyacımız varmış...
Dinleyicilerden izlenimler:
-Konferans o kadar duygulu, içten ve akıcı idi ki... Hazırlayana, sunan ve emeği geçenlere teşekkürü bir borç bilirim. Ben zaten T.S.K. dan uzaklaştırılan kardeşlerimizin her birini isimsiz kahramanlar olarak biliyorum. Çünkü onlar belli bir ekonomik seviyeden aşağılara nefes alamayacakları bir seviyeye mahkûm edilmiş insanlar. Merhum Akif’in dediği gibi “Kendi vatanında parya”... Bunun bu zamandaki yansımasını daha net bir şekilde kavrama fırsatını buldum.
-Bazen sevinçli, bazen duygulu anlar yaşadım. Çanakkale şehitlerine benzemek, onlardan biri gibi olmak ne kadar güzel bir duygu ... Onların amaçları ve bizlerin amaçlarımız ve gayelerimiz aynı değil mi? ALLAH’ın rızası Peygamberimizin sünneti değil mi?
-Arif Çelenk Bey çok güzel bir şekilde bizlerin yalnız olmadığımızı, bize farklı bakanların fikirlerinin zamanla değiştiğini ve değişeceğini ifade etti. Bu ayrı bir sevinç oldu. Yaşadıklarımıza farklı bir anlam kattığı için teşekkürlerimi sunuyorum.
-Bu demokratik açılımda ASDER’in ve üyelerinin yaptıkları ve yapacakları çok hizmetlerin olduğunun ve öneminin anlaşılması gerektiğine inanıyorum. Onlar T.S.K. yı Peygamber ocağı olarak görüyorlar. Bu bireylerin T.S.K. ya olan sevgileri ve bağlılıkları sürmektedir. Komünist Rus Ordusunda namaz ve yüksek okullarda başörtüsü serbest. Artık gerisini siz düşünün.
Bu gibi konferansların devamını ve daha geniş kitlelere duyurulmasını dileriz. Emeği geçen bütün katılımcılardan ALLAH razı olsun.
Halit Erdoğan / Kayseri – 2010
Resimler: http://www.facebook.com/photo_search.php?oid=340678459361&view=all
