Pazar, 01 Aralık 2013 21:51

Çetin Doğan; Soruyu Direk Soracağım Başkanım!

28 Şubat Platformunun koordinesinde İstanbul’dan Ankara’ya yola çıkıyoruz. Otobüs yolcularını alacağı duraklara uğradıkça bir dönemin mahzun yüzlerinde bir memnuniyet ve güven okunuyordu.

Çekingen tavırların yerini girişimci bir ruh hali almıştı. Özellikle başörtüsü meselesinin doğrudan muhatapları Hanımlar, 28 Şubatın o karanlık günlerini geride bırakmanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Geleceğin anneleri yavrularının eğitimlerine yapacakları katkının heyecanını taşıdıklarını her hallerinden belli ediyorlardı.

Yolcularımızın arasında yaşları oldukça genç olan kardeşlerimiz vardı. 28 Şubatın soğuğunu idrak etmemiş olan gençler. Kendilerini tanıtırken üniversitede öğrenci olduklarını ve bir daha geçmişteki karanlığın çökmemesi için burada olduklarını ifade ediyorlardı. Bir kısmı daha lise talebesi idi.

Bu manzarayı görünce içim aydınlandı. Artık emindim gelecek hep aydınlık olacaktı. Yeni gelen nesil bilinçli ve ne istediğinin farkında idi. Bir o kadar da kendilerinden emin ve kararlıydılar.

Bu heyecanla yolculuğumuzun nasıl geçtiğini anlayamadık bile Hacıbayram Camiinde sabah namazını kılmak son derece huzur vermişti. Burada sabah namazını kılmak bile 28 Şubat davasını takip etmeye ve milletin nezdinde bir şahitlik etmeye gerçekten değerdi.

Sonrasında Mahkeme saatini beklemeye başladık. Nihayet salona girmiştik. Bir grup halinde salona topluca giren Başörtülü öğretmenlerimiz ve arkadaşları bu kez sanık ve sanık yakınlarının üzerine bir şubat soğuğu tesiri yapıyordu. Gözler bakmak istemiyor ama bakmadan da duramıyorlardı. Bir zamanların kudretli paşalarının olduğu yere nasıl bu zihniyet girebilirdi ki?

Elhamdülillah diyerek Yüce Rabbimize şükrettik.

Salon tamamen ahşap oturaklarla doluydu. O sert ve rahatsız edici koltuklara oturdukça şükrümüzü daha da artırdık. Mahkeme heyetinden bir hâkim önce sanık ve sanık avukatlarının yoklamalarını aldı. Sanıklar tek tek el kaldırıp burada diyerek iştirak ediyorlardı. Sonra müşteki ve müşteki avukatlarının yoklamasına geçildi.

Müteakiben Mahkeme Başkanı, diğer üyeler ve Cumhuriyet Savcısı salona girdi duruşma başlamıştı. 28 Şubatın Başbakanlık Baş Danışmanı Emekli Albay Serdar Çelebinin savunması dinleniyordu. Genelkurmay Başbakanlığa bağlı olduğu halde BÇG “Batı Çalışma Grubu” toplantı tutanakları neden Başbakanlığa gönderilmiyordu. Suali soruldu. Çelebi Başbakanlık bu tür taleplerde bulunmuyor. Görüşmelerde doğrudan yapıldığı için ben bu konuda bilgi sahibi değilim diye geçiştiriyordu.

Albay Çelebi BÇG diye bir kurulun toplantısına katılmadığını bu toplantıların İç Güvenlik Harekât toplantıları olduğunu iddia ediyorlardı. Hatta Albay Çelebi BÇG diye bir grubun varlığını basından daha yeni öğrenmişti.

Sanık Emekli Albay Mustafa Babacan da savunmasında aynı argümanları kullanıyordu. O da BÇG nu basından öğrenmişti ve Batı Çalışma grubunun değil İç Güvenlik Harekâtı toplantılarına katılmıştı. Ayrıca TSK de bir astın kendisine verilen görevi yapmıyorum deme lüksüne sahip olmadığını ifade ediyordu. Bu maksatla bir emrin yerine getirilmesinden sonra ortaya çıkacak sorumluluğunda emri verene ait olduğunu ifade ediyordu.

Albay Babacan bir ara Genelkurmay Basın Dairesinde Çetin Doğanın kendisine verdiği bir görevi kabul etmediğini söyleyince Müşteki Avukatı Emrullah Bey bu çelişkiyi sordu. Hani reddedemezdiniz bu nasıl oldu. Şey ben zaten yapıyordum o görevi dolayısı ile yapılan bir görevin emredilmesi zaten gereksizdi. Yaptığım bir iş olduğunu anlatmak anlamında öyle demiştim dedi.

Sanık Emekli Orgeneral Çetin Doğan sürekli mikrofonu alıyor, sanıkları soru ve açıklamalarıyla yönlendiriyordu. Böyle demek istemiştiniz değil mi? O öyle miydi? Ya da siz nerede toplantıya katılmıştınız hangi odada? Gibi sorularla adeta bir yönetmen gibi görev icra etmeye çabalıyordu.

O dönemde Genelkurmay Adli Müşavirliğinde görevli olan Sanık Emekli Hâkim Albay Orhan Nalcıoğlu ise ifadesinde; Silahlı kuvvetlerin irtica ile mücadele görevini kendiliğinden değil Başbakana ve hükümete bağlı olarak yaptığını iddia ediyordu. Yoksa hükümetten ayrı olarak “ben bu görevleri icra ediyorum” demez diyordu.

Sanıkları sürekli yönlendirme ve kanalize etme çabasında olan sanık Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ı mahkeme başkanı artık ikaz etme ihtiyacı hissediyordu. O bile bu kadar bariz bir icraata daha fazla sessiz kalmasının uygun olmayacağını değerlendirmiş olmalıydı. Sanıklara karşı oldukça fazla hoş görülü bir Mahkeme Başkanının dahi müdahale etmek ihtiyacı hissettiği durumu varın siz düşünün artık.

Bu psikolojik baskı altında Sanık Emekli Orgeneral Çetin Doğan bir kez daha söz istiyor ve mahkeme başkanına “Soruyu direk soracağım Başkanım” diyordu. Mahkeme başkanı da hayır direk değil bana sorun ben sorayım diye ikaz ediyordu. Kudretli Çetin Doğan ise ne söylemek istediğini izah etme ihtiyacı hissediyordu.

TSK’nin komuta kademesinin düştüğü bu durum gerçekten içler acısıydı. Cesaretleri ve kendine güvenleri kırılmıştı. Bir zamanlar brifing verdikleri ve ayaklarına çağırdıkları Hâkim ve Savcıların karşısında müsaade ile ve ayağa kalkarak konuşmak zorunda kalmışlardı.

Bu durum bile onların cezalandırılması demekti aslında. Astlarını karşılarına alarak kudret gösterileri ile emirler yağdıran, onları esas duruşta durur bir vaziyette azarlayan ve aşağılayan bu insanlar en nihayetinde hak ettikleri yere gelmişlerdi.

Milletin değerleri ile maneviyatı ile oynayan bu insanların hali kendilerinden sonra gelen kudretli insanlara bir örnekti.

Bir daha böyle bir harekete girişmeye cesaret etmeleri mümkün değildi. Ülke artık dünya liderliğine hazırdı. İrtica ile mücadele etmekten pasifize olmuş ordu asli görevine dönmüş ve dünya devletlerini stratejik olarak inceleme fırsatını yakalamıştı. Peygamber ocağına dönüş başlamıştı.

Bu gelişmeler hepimizi sevindiren ve umutlandıran bir durumdu. Biz olmasak ta bu hedefi gerçekleştirecek nesiller yoldaydı. Geleceğe umutla bakan bir baba heyecanıyla nihayet mahkeme salonundan ayrılmış ve İstanbul’a yeni ufuklara yelken açmıştık. 

Ersan ERGÜR

ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...