Çarşamba, 13 Mayıs 2015 09:43

DÜNDEN BUGÜNE ASDER _ Bursa Şube Başkanlığı

ASDER NEDEN KURULDU?

 

            Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) 28 Şubat sürecindeki fırtınalı dönemde TSK dan koparılarak ülkenin dört bir yanına savrulan Subay-Astsubayların kurdukları bir STK dır.

O günleri şöyle bir hayal edelim. Askerine “Mehmetçik”, askerin barındığı kışlaya “Peygamber Ocağı” diyen bir milletin temsilcileri o ocaktan inancından dolayı atılıyor...

            Vatanını sevdiği için, bayrağını sevdiği için, dinine bağlı olduğu için, eşi örtülü olduğu için ve kendi namaz kıldığı için atılıyor…

            YAŞ kararlarıyla, kararnamelerle, baskı ile emekliliğe zorlamalarla TSK içinde büyük bir tasfiye hareketinin yaşandığı günleri hatırlayın…

            Başörtüsünden dolayı öğretmenlere, öğrencilere yapılan zulümleri, onların okullarından uzaklaştırılmalarını hatırlayın…

            Tıpkı YAŞ zedeler gibi YÖK zedeleri, MEB zedeleri hatırlayın…

            Maraş ta Sütçü İmam’lara karşı, Antep’te Şahin Beylere karşı Fransızların, İngilizlerin başaramadıklarını başarmaya çalışan cuntacı zihniyetin yaptıkları zulümleri hatırlayın…

            28 Şubat süreci ülkemiz adına, milletimiz adına ve insanlık adına tarihe düşen kara bir lekedir.

            O süreçte TSK dan bizleri atan zihniyet atmakla yetinmeyip atılmanın da ötesinde yaşama hakkımızı da gasp etmek istiyordu.

            Atılanlardan sağlık cüzdanları alındı, silahlarına el kondu, sosyal güvenceleri gasp edildi, bazı Komutanlarca üniformaları kışla içinde çıkarttırılarak o üniformalar atış alanında hedef yapıldı. Askerlerimizin o nu kurşunlaması emredildi. Kamu Kurumlarında, özel sektörde çalışmaları engellendi. Evlerine ekmek götüremeyen babalar, çocuklarına bir şey yediremeyen anneler akli yetilerini kaybettiler, yuvalar dağıldı, haneler söndü.

            Dönemin Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Askeri vesayetin etkisinde kalan Kurum ve Kuruluşların yöneticileri Bremen Mızıkacıları gibi hep bir ağızdan;

 

“Ordudan atılanları işe almayacaksın”…

“Çalıştırmayacaksın”…

“Yedirmeyeceksin”…

“İçirmeyeceksin”…

“Giydirmeyeceksin”….  diye bağırıyorlardı.

 

            Yahudilikte ki On Emiri çağrıştıran bu sözlerle Ordudan atılanlar insanlığın gözü önünde diri diri ölüme mahkûm edilmek isteniyordu. İslamiyetin ilk yıllarında Peygamberimize ve bir avuç müslümana uygulanan sosyal ambargoya benzer bir uygulama adeta bizlere de uygulanıyordu. Bu zorluklarla kader belki de atılanlara bu sünneti yaşatıyordu.

            Sayıları on binleri bulan inançlı TSK mensubu soğuk Şubat gecelerinde esen haşin rüzgârların kurbanı oldular ve yaprak yaprak Anadolu’nun bağrına döküldüler.

Saldırı başörtüsüneydi, saldırı İslama, Çanakkale ruhuna idi. Görevi taşeronlar üstlenmişti.

 

 

Fakat küsmediler.

Dün kaderin Maraş ta Sütçü İmama, Antep te Şahin Beye yüklediği sorumluluğun bu gün kendi omuzlarında olduğunun farkındaydılar.

Onların asli vazifesi millet zora düşünce başlıyordu ve aldıkları eğitim de bunu gerektiriyordu. Peygamber ocağı olarak bilinen ocaktaki ruh yok edilmeye çalışılıyordu. Bir avuç cuntacı zihniyet TSK nın Kurumsal kimliğini kontrol altına alarak milli iradeyi devre dışı bırakmaya çalışıyordu. Yapılan resmen bir darbe idi. Hedef ve yaklaşım daha önceki darbelerden farklı değildi, sadece yöntem değişmişti. Millet bunun farkında olmalıydı.

Böyle bir kaos ortamında milletimizi sahil-i selamete çıkarmak için işe bir yerden başlamak gerekiyordu. Kolları sıvadılar ve işe koyuldular.

Öncelikle adalet tesis edilmeliydi. Adalet kurumu sığınılan bir liman olmaktan çıkmıştı. Bu ilkeden hareketle bir araya gelerek oluşturdukları STK nın adına “Adaleti Savunanlar Derneği” (ASDER) adını verdiler.

 

KURULUŞTAN GÜNÜMÜZE ASDER YÖNETİMİ

 

ASDER, 07 Nisan 2000 tarihinde Ankara da kuruldu. Kurucu genel başkanımız Prof. Dr. Ahmet ALPER ve O nun Mithatpaşa’daki muayenehanesinin bir odası da ilk genel merkezimiz oldu. Daha sonra Kızılay İzmir Caddesinde bir ofis kiralandı. Kurucu üyeler; Ahmet Cengiz TANGÖREN, Orhan KIRATOĞLU, Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI, Cüneyt DEMÎRCAN, Ekrem KARAKAŞ ve Ramazan TAŞKIN idi.

Genel merkezin açılışını müteakip, İstanbul şubesi Prof. Dr. Nevzat TARHAN, Bursa şubesi Arif ÇELENK, Kütahya şubesi Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI, Konya şubesi Ahmet POLAT başkanlığında kuruldu ve faaliyetlerine başladılar.

2000 yılının Aralık ayında yapılan ilk genel kurulla birlikte Prof. Dr. Ahmet ALPER ilk genel başkanlığa, Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI, M. Yavuz AY, Cüneyt DEMÎRCAN, Arif ÇELENK ve İrfan ÇALIŞKAN ilk yönetim kurulu üyeliklerine seçildiler.

Prof. Dr. Ahmet ALPER iki dönem genel başkanlığı yürüttü. Bu iki dönem, gerek genel merkezin, gerekse şubelerin en sıkıntılı, en fırtınalı dönemleriydi. O dönemlerde psikolojik baskının her çeşidi uygulandı. Fakat cepheden geri adım atılmadı. Ahmet ALPER önümüzde bir set oldu. Ocak tutuştu, Çanakkale ruhu  O nunla meşaleleşti.

28 Kasım 2004 te yapılan 3. olağan genel kurulda Genel Başkanlığa E. Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ getirildi ve genel kurulda alınan kararla genel merkez de Ankara’dan İstanbul’a getirildi. Üsküdar’daki Prof. Dr. Nevzat TARHAN’ın muayenehanesi İstanbul’daki ilk genel merkezimiz oldu. 2005 Eylül ayında genel merkezimiz Cağaloğlunda kiraladığımız müstakil ofise taşındı. Eski Babı-âli geleneğine uygun olarak basılı yayın faaliyetlerimizin en fazla olduğu yer  Cağaloğlu’dur.

E. Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ 3 dönem genel başkanlığımızı yaptı. O’nun dönemi TSK içindeki cuntacıların yakamoz, ay ışığı, balyoz gibi birçok darbe teşebbüslerinin olduğu bir dönemdi. O’nun birikimi ve engin ferasetiyle o süreçte çalışmalarımızı ordu içindeki gayri hukuki cuntacı zihniyetin deşifresi ve milli iradenin tecellisi yönünde yapmaya çalıştık. Anılan konuyla ilgili paneller, konferanslar, yetkililerle yapılan görüşmeler Onun öncülüğünde yapıldı. Sıkıntılı sürece rağmen ASDER bu dönemde kurumsallaştı ve milletimize öncü faaliyetlere başladı. Milli ve manevi değerlere bağlı kalarak Çanakkale ruhunun bir sancak olarak burçta dalgalanması Adnan TANRIVERDİ döneminde sağlanmış oldu. Paşamız maddi ve manevi çok yıprandı. TSK tarafından sosyal tesislere ve orduevlerine girişi yasaklandı. O milleti için, bizim için gayret etti, çalıştı, hala da çalışmaktadır.

22 Kasım 2009 tarihinde yapılan 5. olağan genel kurulda Genel Başkanlık görevini Prof. Dr. Nevzat TARHAN devraldı. Nevzat TARHAN’la birlikte ASDER genel merkezi İSKİ nin Aksaray daki binasının önünde bulunan Su Vakfına ait mekâna taşındı.

ASDER üzerindeki,  Asder’liler üzerindeki baskılar artık kalkmıştı. Prof. Dr. Nevzat TARHAN hocamızın öncülüğünde çalışmalarımız ilk günkü heyecanı ile devam etmektedir. Sahip olduğumuz birikim bize bir emanet olup onu milletimiz için en iyi şekilde değerlendirmek zorunda olduğumuzun farkındayız.

Bir taraftan yeni projeler üretirken bir taraftan da tecrübelerimizi STK ve Anadolu insanı ile paylaşmak, yeni sinerjiler oluşturmak için Türkiye Buluşmalarını başlattık. Türkiye Buluşmalarının birincisi İstanbul’da ikincisi Bursa’da üçüncüsü ise Kayseri’de organize edildi.

Türkiye Buluşmalarında şube ve temsilciliklerimiz Genel Merkezin koordinesi ile bir araya gelerek yeni ufuklar için yeni hedefler belirlemek,  Anadolu’daki STK larımızla bunu paylaşmak ve onlardan alacağımız destek ile Yeni Türkiye’nin inşasına ve insanlığa katkı koymak üzere faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.

 

            KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE FAALİYET  BAŞLIKLARIMIZ

 

Kuruluşumuzdan bu güne ASDER in yaptığı ve yapmaya devam ettiği faaliyetleri üç ana başlık altında özetleyebiliriz:

           

A) Sine-i Millete Dönüş ve Anadolu ile Kucaklaşma Çalışmaları

            1996 yılında Ordudan ilişiğim kesildiğinde İstanbul’da bir dostumla beraber güzel bir insanı, bir kanaat önderini ziyaret etme imkânını bulmuştum. Olup bitenlerden bahsettim, ordudan atıldığımızı anlattım. Milletin ve ümmetin geleceği için dua istedim. Dinledi ve “sabredin, inşallah her biriniz verimli topraklara çiftçi tarafından serpilen tohum gibi neşv-ü nema bularak yeşerecek ve Anadolu insanının uyanışına vesile olacaksınız” demişti ve öyle de oldu elhamdülillah.

            Peygamber ocağından koparılan her arkadaşımız Anadolu’nun bir köyüne, kasabasına, ilçesine, iline dağıldı. Anadolu insanı onları bağırlarına bastı, sinesini onlara açarak orada yer verdi. Onların mağdur, mazlum ve samimi halleri çevrelerindeki gönüllerin yeşermesine, gözlerin yaşarmasına, hakikatin anlaşılmasına ve milletin uyanmasına vesile oldu.

            Karış karış Anadolu dolaşıldı. Konferanslarda, dost meclislerinde, makam ziyaretlerinde oynanmak istenen oyun yılmadan, usanmadan sabırla milletimize anlatıldı.

            ASDER’linin çaktığı her kıvılcım, diğer kuruluşlarımızınki ile birleştiğinde alevler oluşmaya, meşaleler tutuşmaya başladı.

            En büyük sivil itaatsizlik eylemi olan “el ele hareketi” ile Türkiye kuşatıldı. İstanbul da “Sultanahmet mitingi”, Ankara da “Beyazörtü Buluşması”nı  değişik şehirlerde “ortak akıl” hareketi takip etti.

            ASDER ve ASDER li dün TSK olarak cepheden cepheye koşarken, bu gün STK olarak milli iradenin tecellisi için, milletimizin geleceği için ilden ile koşuyordu.

            Milli iradenin tecellisi için psikolojik eşik 2010 referandumunda %58 evet oyu ile aşılmış oldu. Bu referandum ile surda çok mukaddes bir gedik açılmış oldu.

            Bu referandum Osmanlı’nın gerileme dönemi de dâhil icra edilen en önemli, en geniş katılımlı ortak istişaredir.

            Bu referandumla sadece ordudan atılanların, sadece Türk milletinin, sadece İslam ümmetinin değil bütün insanlığın kaderi değişmeye başladı ve bu değişim devam ediyor ve inşallah bütün zulümler bitene kadar da devam edecektir.

            ASDER gerek referandum öncesi süreçte gerekse referandum sürecinde önemli faaliyetlere, icraatlara imza attı. Kaderin ASDER’liye yüklediği vebalin en somut icraatlarından birisi referandum sürecinde ortaya çıktı diyebiliriz. Belki de ordudan koparılmaların içindeki sır burada saklı idi. Milletimizin geleceği bu referandum ile yeniden şekillenecekti. Sivil Dayanışma Platformu (SDP) olarak Anadolu da STK larla kucaklaşma faaliyetleri icra edildi. Anadolu insanı ile buluşuldu.

            Özellikle ASDER li konuşmacıların salonlarda, 28 Şubatta yürek yakan gerçeklerden bahsetmesi gözyaşlarıyla birlikte milli heyecanın oluşmasına ve milli irade gerçeğinin en üst düzeyde tecellisine büyük katkı sağladı.

            Bu süreçte vesayetten kurtulmak ve milli iradenin tecellisine katkı sağlamak için ülkemizin hangi köşesinde nasıl bir faaliyet yapıldı ise ASDER orada oldu. Oluşturulan platformların lokomotifi oldu. Yeni platformlarımıza ihtiyaç duyulduğunda kurulmasına öncü oldu. Uğradıkları haksızlıklar, zulümler, çektikleri mağduriyetler onlar için hiç önemli değildi. Onları hiçbir zaman akıllarına bile getirmediler. Onlar için asli görev bağırlarından çıktıkları millete karşı uygulanan vesayeti kırmak, milli iradenin tahakkuku için sonuca ulaşmaktı ve ulaşıldı da elhamdülillah.

           

  1. A)Üyesi olduğumuz başlıca çatı kuruluşlar;

 

- Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV)

- İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB)

- Sivil Dayanışma Platformu (SDP)

- Filistin Platformu

- Rabia Platformu

- Temel Hak ve Özgürlükler Platformu

- 28 Şubat Platformu

- Milli İrade Platformu

 

Ayrıca Anadolu merkezli illerde oluşturulan çeşitli platformlarda da ASDER aktif olarak yer almaktadır. Örneğin Bursa’da;

 

“Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu”

“Bursa İhtisas ve Stratejik Araştırmalar Grubu”

“Uludağ Stratejik Araştırma Platformu”

“28 Şubat Bursa Platformu”

B) Kitap, Dergi ve Basın Yayın Yoluyla Yaptığımız Çalışmalar

            Onlarca sıkıntı, mağduriyet ve zulme rağmen çektiklerini anlatmadılar/anlatamadılar. Sahip oldukları sorumluluk ve asaletin gereği kustukları kanı kızılcık şerbeti olarak gösterdiler çoğu kere.

            Milletimizi ordu düşmanı yapmadan, onda mevcut olan Peygamber ocağı kültürünü zedelemeden çok dikkatli bir şekilde cuntacı zihniyetin yaptıkları milletimize deşifre edilmeliydi.

Asker ocağına Peygamber ocağı gözüyle bakan milletimizin “inancından dolayı ordudan atıldı” gerçeğine inanması çok zordu. En yakınımızdaki babalarımız bile bu gerçeği kabullenemediği için çok sevdikleri asker ocağına toz kondurmuyorlar, diğer taraftan da bizi de bildikleri ve sevdikleri için olup bitenlere bir anlam vermekte zorlanıyor, aktardığımız bilgilerle ikna olmuyorlardı.

Rahmetli babam “Oğlum acaba biri sana iftira atarak ordudan attırmış olmasın?” veya “Oğlum bilmeyerek bir hata yapmış olmayasın?” gibi acaba? lı, ama lı kelimelerle kurduğu cümlelerle yıllarca farklı bir gerçeği aradı durdu.

Bu bakış açısına sahip olan milletimize olup bitenler bir şekilde anlatılmalı ve oynanmak istenen büyük oyun mutlaka bozulmalı idi. Konu ile ilgili kitaplar neşredilmeye başlandı.

            ASDER’in Kuruluşunu müteakip ana misyonunu ortaya koyan bir “tanıtım broşürü” hazırlanarak kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bazı panellere iştirak eden mesela Hasan Celal Güzel, bu tanıtım broşürüne atıf yaparak ASDER’i tanımladığı görülmüştür.

            E.Askeri Hakim Yusuf ÇAĞLAYAN tarafından hazırlanan YAŞ Kararlarının hukuka aykırı olduğu ve özellikle de Hukuk Devleti İlkesi ile bağdaşmadığı temelinde, bu kararların hukuki mahiyetini net bir biçimde ortaya koyan “Yaş Kararları ve Hukuk Devleti” adı altında bir kitapçık çıkarılmış ve 3000 adet basılarak özellikle köşe yazarları olmak üzere, bütün siyasilere ve akademik ve entelektüel çevrelere, Sivil Toplum Kuruluşlarına ulaştırılmıştır. Bu kitapçığın yayınlanıp dağıtımından sonra basında TSK’da irtica ile mücadele bağlamında anlamlandırılan YAŞ kararları hakkında, açık hukuk ihlali olduğu noktasında mukabil yorumların önü açılarak, antipropaganda dengelenmiş,  hatta bertaraf edilerek marjinal odakların savunduğu bir seviyeye düşürülmüştür.

İlk olarak yok edilmek istenen Çanakkale ruhuna dikkati çekmek için Rahmi ERDEM ağabeyimiz “Mahzun Madalya” isimli kitabını yazdı ve neşredildi. Sonra atılanların feryatlarının yer aldığı “Ben Disiplinsiz Değilim” kitabı neşredildi. Bunları aşağıda isimlerini zikredeceğimiz diğerleri takip etti;

“Ben Disiplinsiz Değilim "  Başlığı altında YAŞ mağdurlarının gerçek disiplin ve başarı durumunu belgeleriyle ortaya koyan ve böylece YAŞ kararlarının gerekçelerinin gerçeği yansıtmadığını ispatlayan bir kitap basılarak, kamuoyu, sivil toplum kuruluşları, Meclis üyelerine ulaştırılmıştır. Hatta Genelkurmay Başkanlığından bir görevli gelerek bir adet dernekten satın almıştır. Bunları aşağıda isimlerini zikredeceğimiz diğerleri takip etti;

 

“Bağımsız Türk Mahkemelerinde Yargılanmak İstiyorum” Kemal ŞAHİN

“Bahriyede 15 Yıl” Vehbi KARA

“İki Darbe Arasında” İskender PALA

“Psikolojik Savaş” Nevzat TARHAN

“Asimetrik Savaş ve Politik Psikoloji” Nevzat TARHAN

“Darbeci Kuşatma” Yusuf ÇAĞLAYAN

“Sosyolojik Savaş” Yusuf ÇAĞLAYAN

“Daha Güçlü Orduya” Adnan TANRIVERDİ

“Sakıncalı Asker” Şaban ÇOBANOĞLU

Belirli aralıklarla “Adaleti Savunanlar Bülteni” çıkarıldı ve çıkarılmaktadır.

 

            Gazete ve sosyal medyada yayınlanan makaleler, hayat hikâyeleri, feryatlar ve gerçekler kamuoyu oluşmasında ve milletin bilgilendirilmesinde çok etkili oldu.

            “Din Subayı diye aldılar, dinci diye attılar”, “Disiplin Mahkemesi Başkanı disiplinsizlikten atıldı” gibi manşet yapılan başlıklar bugün bile çok şey anlatmaktadır.

            Çıkarılan kitaplar ve bültenler başta TSK olmak üzere ilgili ve yetkili kişilere ulaştırıldı ve inanıyoruz ki Allahın yardımı ile bu çalışmalar milletimizin olaylara bakışını ve değerlendirmesini olumlu yönde etkiledi.  

           

C) Paneller

            Ülkemizin geçirdiği en sıkıntılı, en kritik dönemlerde önemli faaliyetlere imza attık. Başkalarının söylemekten çekindiği hususları dile getirmeye çalıştık. Mevcut gündeme ilişkin milletimizi bilgilendirmek, var olan tehlikeye dikkat çekmek için çözüm önerilerini de ihtiva eden paneller tertip ettik. Panelistlerin konuşmalarını kitaplaştırarak başta TSK olmak üzere ilgili kurumlara faydalanması amacıyla gönderdik.

            Ankara da yaptığımız paneller daha ziyade mevcut durum tespitlerine ve kendi insanımızın uyanmasına yönelik çalışmaları ihtiva etmekte idi. ASDER in kuruluş yılları vesayetçi sistemin baskılarının her yerde hissedildiği dönemlerdi.

 

O Günlerde Ankara da Yaptığımız Paneller;

 

“2002 Yılında Türkiye de İnsan Hakları Paneli” 11 Ocak 2003

“2002 Yılında Dünya da İnsan Hakları Paneli” 19 Ocak 2003

“28 Şubat: Bir İmtihan Sürecinin Birey ve Toplum Üzerindeki Etkileri” 27 Şubat 2005

“Darbelerin Karanlığında Kaybolan Değerlerimiz” 26 Şubat 2006

 

            2007 yılından itibaren İstanbul da yaptığımız paneller Devletin yapılanmasına ve üst çatının etki altına alınmasına yönelik çalışmalardır. Daha önceki yaptığımız çalışmalarda milletin bilgilenmesi ve örgütlenmesi amaçlanmış iken, ikinci yarıda sıra devlet organlarına gelmişti. 2010 yılında yapılacak olan referandumdan önce yapılan bu şekildeki çalışmalarla zihinlerin hazırlanmasını belki de kader ASDER e yüklemiş oluyordu.

 

İstanbul da Tertip Ettiğimiz Paneller (2. Yarı Çalışmaları);

 

“Milli İradeye Saygı Paneli” 15 Nisan 2007

            Ahmet Necdet SEZER den sonra kim Cumhurbaşkanı olacak? veya kim olmalı? tartışmalarının yapıldığı dönemde; Vesayetçi zihniyetin gücünü pasifize etmek, TBMM nin hür iradesiyle Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılmasını vurgulamak ve milletin değerlerine, milli iradeye saygılı bir Cumhurbaşkanı seçilmesinin gerektiği vurgusunu konu alan “Milli İradeye Saygı Paneli” ni tertip ettik.

“Asker ve Dini Değerler Paneli” 02 Mart 2008

           

Gelişmiş demokratik dünya ülkeleri başta olmak üzere bütün ülkelerin ordularında “Din İşleri Subaylığı” kurumsal olarak mevcut iken, din işleri subaylığı olmayan 10 küsur ülkeden birisi de Türkiye dir. 28 Şubat ların olmaması, 27 Nisan e muhtıralarının tekrar edilmemesi için milletin değerlerine saygılı ve onun değerleriyle mücehhez bir ordunun mevcudiyeti şarttır. Bunun için de TSK da din işleri subaylığına ihtiyaç vardır. 2007 seçimleriyle oluşan yeni meclise ve yeni kabineye konunun önemine binaen mesaj niteliği taşır umuduyla “Asker ve Dini Değerler Paneli” ni tertip ederek “Din İşleri Subaylığı”  nın gerekliliğine dikkat çekmeyi amaçladık.

 

“Tarihten Bu Güne Kürt Meselesi ve Çözüm Önerileri Paneli” 08 Mart 2009

           

Geçmişteki bin yıllık kardeşlik hukukumuza rağmen son 30-40 yılda karşılıklı silahlı çatışmaya dönüşerek 30 bini aşkın cana mal olmuş ve kangrene dönüşmüş bir sorunun çözümü kolay olmasa da, konu ili ilgili ASDER olarak kendimizi mesuliyetli ve görevli addettik. Askeri birikimleri olan bir STK olarak, İslami ve insani yönleriyle konuyu ancak bizler bütün boyutları ile ele alabilirdik ve çözüm önerileri sunabilirdik. Daha sonraki yıllar, Hükümetimizin “Kardeşlik Projesi” ve “Çözüm Süreci” olarak ele alacağı bu önemli konunun çözümüne ilişkin ilk öngörülerimizi “Tarihten Bu Güne Kürt Meselesi ve Çözüm Önerileri Paneli” ile kamuoyu ve yetkililerle paylaşmış olduk. Bu konu ili ilgili çalışmalarımız daha sonra da devam etti. Nisan 2013 ve Aralık 2014 aylarında doğu ve güneydoğu illerine heyetler göndererek incelemelerde bulunduk. Gözlemlerimizi ve çözüm önerilerimizi rapora dönüştürerek milletimize ve devletimizin en üst ve yetkili makamlarına sunduk.

 

“Askeri Vesayetten Normalleşmeye Paneli” 24 Nisan 2010

           

Millet iradesinin tecellisi için referandum yapılsın mı? yapılmasın mı? tartışmalarının TBMM de ateşli bir şekilde kavgalı gürültülü sürdürüldüğü günlerde 2010 da referandum yapılması, darbe anayasasının değiştirilmesi ve TBMM nin üzerinden ordunun vesayetçi baskısının kaldırılması, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için Ankara da ve de TBMM nin tam karşısında yer alan Rixos Grand Ankara Otelinde TBMM deki tartışmalarla eş zamanlı olarak “Askeri Vesayetten Normalleşmeye Paneli” ni tertip ettik. Bu panel 2010 yılında gerçekleşecek olan referandumun öncesinde fiili dua hükmündeydi ve çok anlamlı idi. O günkü tespitlerimiz ile örtüşen millet iradesi sonucu 2010 referandumu gerçekleşerek bir daha yaşanmamak duası ile 28 Şubat sürecine son verilmiş oldu.

            Daha sonra biri Ankara’da, diğeri İstanbul’da olmak üzere iki panel daha icra ettik. Birincisi tespit ve değerlendirmeye, ikincisi ise tavsiyeye yönelikti. Bunlar ise;

 

“16. Yılında 28 Şubat Paneli” 23 Şubat 2013 Ankara

“Darbelerin Olmaması İçin Ne Yapılmalıdır Paneli” 24 Şubat 2013 İstanbul

 

 

 

DİĞER ÇALIŞMALARIMIZ VE KAZANIMLARIMIZ

 

            Bu ana çalışmalara ilave olarak eş zamanlı yaptığımız onlarca faaliyetten söz edebiliriz. ASDER’in kurucu başkanı olan Ahmet ALPER tarafından yazılı ve görsel medyada yer alan demeçleri ve röportajları YAŞ kararlarının hukuksuzluğunu ve YAŞ ihraçlarının yol açtığı mağduriyetleri gündemde tutmuştur.

Dönüp dünden bugünkü kazanımlarımıza baktığımızda Rabbimizin bizlere ne kadar nimet bahşettiğini görebiliyoruz, ne kadar şükretsek azdır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

a) Her şeyden önce açlığa mahkûm edilen, tedavi imkânı olmadığı için ölüme terk edilen, bir lokma bir hırkaya muhtaç hale düşürülmüş arkadaşlarımıza yardım elini uzatarak onların hayata tutunmaları için gayretlerimiz hem dayanışmamızı hem de kaynaşmamızı sağladı, hepimiz bir aile olduk.

Kayseri den bir arkadaşımız telefonla arıyor: “Komutanım sucuk yaptım, adresine gönderiyorum. Arkadaşlara satar da parasını gönderirsen çok makbule geçecek, rahatlayacağız.” diyordu. Kime, nasıl satılır? Ticareti bilmem, çevreyle tam bütünleşememişiz, seni görünce atılan arkadaşların bile dernek kurdun ve hedef oldun diye senden kaçıyor. O günlerde Bursa olarak rahmetli Ahmet HACET ağabeyimizin ve Allah hayırlı ömürler nasip etsin Ömer OKÇU (Hekimoğlu İsmail) ağabeyimizin çok desteğini gördük. Beklenmedik anda ararlardı ve: “Başkan şuraya uğra, emanetin var…”, “PTT ye uğra para gönderiyorum…”. Allah her ikisinden de razı olsun. O ağabeylerimizin gönderdiği paralardan Kayserili arkadaşımızın parasını gönderdim. “Arkadaşlara sucuğunu sattım, çok selamları var, sevindiler” dedim. Bursa daki ihtiyaç sahibi arkadaşlara da “ASDER Kayseri Şubesi bizlere hediye sucuk göndermiş, herkese verdim diyerek dağıttım” Bir arkadaşım “Ağabey Allah o kardeşlerimizden razı olsun, çocuklar bir yılı aşkın et yüzü görmemişlerdi, şimdi bayram edecekler” diyerek boynuma sarıldığı anki duyguyu kelimelerle anlatamam.

Çocuklarımızın sağlık karneleri ile çok arkadaşların çocuklarını mecburen tedavi ettirdik.

Bursa da birçok arkadaşımızın dağılmak üzere olan yuvasını kurtardık. Telefonda bir arkadaşım: “Ağabey öğleden sonra sakın kimseye söz verme, birlikte bana iş arayalım” diyordu. “Olur” dedim. Henüz aradan on dakika geçmeden telefonda aynı kişi bu sefer “Ağabey gelmene gerek kalmadı, biz hanımla kavga ettik ve ayrıldık” diyordu. Çorba kaynamayınca imkânlı halden imkânsız hale düşen nice kardeşlerimiz bu stres ve sıkıntılarla yaşadılar. O gün öğleden sonra bir arkadaşımız ve eşiyle birlikte telefon eden arkadaşımızın evine giderek eşiyle barıştırmıştık.

Ak Parti Hükümetleriyle birlikte üzerimizdeki psikolojik baskılar kalktı. Arkadaşlarımızdan her biri kendi alın teri ile kendi elleriyle kendileri için takdir edilen rızkı kazanmaya başladılar. Dünkü alan el konumunda olan arkadaşlarımız veren el konumuna geldiler. Bir kardeşimiz telefonda “Ağabey dün biz alırdık, şimdi biraz da biz verelim. Allaha şükür çalışıyorum, bana hesap numarası ver oraya her ay şu kadar para göndereceğim” diyordu.

b)YAŞ Mağdurlarının mahrum kaldıkları geriye ve ileriye dönük bütün haklarının telafisi için yasa taslağı hazırlanmış ve TBMM Başkan ve bütün üyeleri olmak üzere, Başbakan ve bütün bakanlara bizzat ulaştırılmıştır.

c)Yoğun girişimlerden sonra, Başbakan tarafından verilen randevu üzerine, Dolmabahçe Sarayı’nda, AKPARTİ Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın da bulunduğu bir toplantıda,  Başbakanın Bekir beye vermiş olduğumuz taslak doğrultusunda yasa çıkarılması için ASDER ile koordineli olarak çalışma başlatması talimatı vermiştir. Çalışma sürecinde, Bekir Bozdağ nezdinde yoğun provokasyonlar gerçekleştirilmiştir. Öyle ki, Bekir Bozdağ’ın şahsını hedef alan ağır hakaretlerde bulunulmuş, bunu yapanlar kendilerini YAŞ mağduru olarak tanıtmışlardır. Bu provokasyonlar neticesinde Bekir Bozdağ ile ASDER arasındaki koordinasyon belli bir aşamadan sonra engellenmiştir. Bekir Bozdağ, bizzat ASDER heyetine uğradığı sözlü saldırıları ifade etmiş ve tasarının getirildiği aşama itibariyle meclise sevk edileceğini sitemle ifade etmiştir. Sunmuş olduğumuz taslak üzerinde TSK’nın yaptığı aleyhe revizyonlar, tekrar düzeltilerek sunulmuş ise de, Bekir Bozdağ’ın başlangıçtaki sempatisi, şevk ve heyecanı kırıldığından,  idari işlemin geri alınması, göreve iade, emsali rütbe üzerinden kimlik verilmesi, geriye dönük aylık ve OYAK hakları konularında, TSK’nın koyduğu blokajlar aşılamamıştır.

Allaha şükürler olsun referandumu müteakip 6191 ile birlikte arkadaşlarımızın bir kısmı özlük haklarından bir kısmına kavuştular.

Bu konu ile ilgili ASDERin kurumsal girişimleri ve çalışmaları, Adnan Paşamızın gayretleri, Av. Yusuf ÇAĞLAYAN kardeşimizin hukuk bürosunu kapatarak kendisini bu hizmetlere vakfetmesi, hükümetin samimiyet ve kararlılığı ile bu Kanun çıkarıldı. Elbette bunun arkasındaki samimi dua ve gözyaşlarının etkisinin de unutulmaması gerekir.

Emsalleri emekli olanlar aynı müktesebattan haklarına kavuşurken, emekli olmayanlar devrelerinin kazanımlarına göre Araştırmacı olarak Kamu Kurumlarında hizmetlerini sürdürmeye devam ettiler.

Hak ihlallerimiz karşısında 6191 ile kapı aralanmış oldu. Bu kazanımla Allah bizlere çok şey verdi, fakat bizler yardımlaşmayı, dayanışmayı elimizden kaçırdık. Hasbiliğin yerini maalesef hesabilik almaya başladı.

 

d) Derneğin amaçlarını, adaletin gerekliliğini ve mevcut hukuksuzlukları dile getiren çok sayıda doküman ve makaleler yayımlandı.

 

e) TBMM de olmamamıza rağmen bazı Kanunların çıkarılmasında ASDER in gayretleri etkili oldu. Eğer hizmet ehli iseniz mecliste görev almadan da Allah size fırsat veriyor. ASDER in vesilesiyle ve girişimleriyle çıkarılan Kanunları şöyle sıralayabiliriz:

 

  1. 1.YAŞ Kararlarının yargı denetimine açılması için, anayasa değişikliği yapılması doğrultusunda yapılan girişimler sonucunda, 12 Eylül 2010 Referandumuna konu anayasa değişikliği kapsamına girmesi sağlanmış ve neticede YAŞ kararları yargı denetimine açılmıştır.

 

  1. 2.926 sayılı personel kanununun 112 nci maddesine göre mecburi hizmeti tamamlanmadan ayrılan veya ilişiği kesilen personelin masrafları ilişik kesildiği tarihteki değerlerden hesaplanırken; ASDER’in çalışması ve girişimleri ile kanunda 03.07.2003 tarihinde yapılan değişik ile masrafların öğrenim gördüğü tarihteki değerler üzerinden hesaplanması sağlanmıştır. Büyük bir mağduriyet ve haksızlığın önüne geçilmiştir.

 

 

  1. 3.Askeri Öğrencilerin öğrenim giderlerinin tazmini ile alakalı yasal hükümlerde, personel ve amortisman giderlerinin öğrenim giderleri kapsamından çıkarılması sağlanmıştır.

 

  1. 4.Başörtü Mağduru öğretmenlerin disiplin cezalarının affı ile ilgili yasa tasarısında, Ankara Başkent Kadın Platformu tarafından yürütülen girişimlerde, hükümet yetkililerinden alınan bilgide, genel olarak af çıkarılacağı belirtilmiş ise de, ASDER Hukukçuları tarafından yapılan incelemede, ilişik kesme ile sonuçlanan disiplin suçlarının kapsam dışı olduğu tespit edilmiş, gerekli uyarı yapılarak, başörtü sebebiyle ilişiği kesilen öğretmenlerin de af kapsamına alınması sağlanmıştır. Böylece bini aşkın öğretmen ve memur tekrar görevine dönmüştür.

 

 

  1. 5.Yine Başörtü sebebiyle 2000-2005 yılları arasında mesleği ile ilişiği kesilen öğretmen ve diğer devlet memurlarının 6191 Sayılı Kanundaki düzenleme paralelinde görevden uzak kaldıkları sürelere ait emekli keseneklerinin kurumlarınca karşılanması ve bu sürenin emeklilik bekleme süresinden sayılması doğrultusunda kanun çıkarılması için ilişiği kesilenler ASDER Hukukçuları tarafından yönlendirilmiş, hukuki danışmanlık veile bu doğrultuda bir kanun çıkarılması sağlanmıştır.

 

  1. 6.Halen ASDER, 6191 Sayılı Kanun ile telafi edilmeyen hakların telafisi, askeri öğrencilerin hak kayıplarının telafisi, Kararname Mağdurlarının ve 1960 Darbesinden itibaren çıkarılan kanunlardan istifade edemeyen tüm TSK personelinin haklarının telafisi için hazırlamış olduğu kanun taslağını kanunlaştırmak için çalışmalarını sürdü

 

 

            f) ASDER ve müntesipleri olarak TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu ve Üyelerine verdiğimiz bilgi ve belgeler yeni Türkiye’nin temeline koyduğumuz harç hükmünde yerini aldı. Komisyon tarafından hazırlanan iki ciltten oluşan rapor gelecekteki demokratikleşme sürecinde yoldaki işaretler gibi ilgililere doğru hedefi göstermeye daima devam edecektir.

            g) Ülkemizin demokrasi tarihinde bir ilke imza atıldı. Değerli Cumhuriyet Savcılarımızca darbecilerin yargılanmaları için dava açıldı. Mahkeme süreci halen devam etmektedir. Davanın açılmasına esas teşkil eden iki ciltlik iddianame yıllarca ASDER in ve ASDER linin feryat ettiği, dile getirdiği ve kamuoyunu ve ilgilileri bilgilendirmeye çalıştığı konulardan oluşmaktadır. 1960 darbesinden bu yana ülkemizde periyodik olarak devam eden darbeci geleneğin son bulması ve vesayetçiliğin yerine milli iradenin tecellisi için bu süreçteki katkılarımız belki de ülkemiz adına yapılan çalışmaların en önemlisi olarak zikredilebilir.

            h) Açılan 28 Şubat davası soruşturması kapsamında Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlığı, Ordu Komutanlığı yapmış Generaller dâhil şüpheli görülen çok sayıda TSK mensubu tutuklanarak cezaevine kondu. Sanık sıfatıyla yargılandılar. Bu durum da ülkemizde ilkler arasındaki yerini aldı.

            Dava ile ilgili yüzlerce ASDER li müşteki sıfatıyla davaya müdahil oldular. Dün TBMM yi dahi muhatap olarak kabul etmeyen cuntacı zihniyetin müntesipleri olan gurur abidesi kişiler bugün adalet önünde haksız yere attıkları kişiler ile karşı karşıya geldiler. Böyle bir tablonun oluşumunda kaderin ASDER e ve ASDER liye yüklediği sorumluluğu ve ülkemizin nereden nereye geldiği hususunu hayal edin lütfen.

            ı) 28 Şubat sürecinde milletimizin neredeyse tamamına yakını darbeden mağdur olmuşken Ankara da görülmekte olan davaya katılım ve takipte gereken ilgi gösterilmedi. Salonlar almaz gerekçesi ile iki mahkeme salonu birleştirilmişti. Fakat bir salon dahi doldurulamadı. 28 Şubatta milletimize yapılan zulüm çabuk unutulmuştu. Salonu ASDER lilerin yanında, daha ziyade cuntacı zihniyetin taraftarları doldurmakta idi. ASDER Genel Merkezi, Şube ve Temsilciliklerine katılım konusunda nöbet yazdı ve aralıksız katılımı sağladı. Askeri gelenek devreye sokulmuştu. Konu ile ilgili diğer STK larla da görüşüldü. Avukat ve katılım hususu dile getirildi. Katılımın ve duyarlılığın artırılması için İstanbul da ve Bursa da ayrı ayrı ASDER in öncülüğünde 28 Şubat platformları oluşturuldu. Fakat bütün bunlara rağmen maalesef yine de gerekli katılımın sağlandığını söyleyemeyiz.

            Kıbrıs’ta Din İşleri Subayı olarak 1991-1993 yılları arasında görev yapmıştım. Bir Okul Müdürü “Kanlı Noel” konulu bir tiyatroyu izlemeye gelen Anneanne, anne ve torundan oluşan üç kişi ile ilgili izlenimini aktarmıştı. Kıbrıs ta zulüm görmüş ve dünkü yaşadıklarını hatırlayıp ağlamaya başlayan Anneanneyi kızı “ağlama annem ağlama, geçti o günler” diye sakinleştirmeye çalışırken, üçüncü kuşak küçük torun “ağlama anneanne ağlama, şaka bu şaka, tiyatro bu” diye kendince tesellide bulunur. İşte dünü yaşayanla, dünü bilmeyen kuşağın durumu böyledir. Unutmamak gerekir; Nimetlere sabırla ulaşılır, fakat nimetlerin muhafazası şükürle olur. Şükrün sadece dille değil, özellikle fiili dua boyutunu da unutmamak gerekir. Bu noktada özellikle dünkü yapılan zulümleri hatırlayınca ağlayan analar gibi gözyaşı dökmemek için, olayı tiyatro olarak değerlendiren kuşağı bilgilendirmenin ASDER kadar bütün duyarlı STK larımızın da vazgeçilmez görevi olduğunun asla unutulmaması gerekir. Eğer bizler bu sorumluluğumuzu yerine getirmezsek gelecekte tekrar analar ağlar. Allah bir daha bu millete o gözyaşlarını tekrar göstermesin. Dava süreci boyunca katılım fazla olsa, salonları dünün mazlumları doldursa tecelli de çok daha farklı olurdu sanırım.

            i) ASDER in yaptığı kurumsal çalışmalar, itibari statüsüne bakışı da değiştirdi. Dün düşman olarak algılanan ve hedef gösterilen bir kurum iken, ASDER bu gün başta TSK olmak üzere Devletin bütün Kurum ve Kuruluşlarına yaptığı çalışmalarla katkı sağlayan bir kuruma dönüştü. Yaptığı çalışmaları Devleti ile paylaşan ASDER, yeni Türkiye nin şekillenmesinde en etkili kurumların arasındaki yerini alacaktır.

            ASDER in yeni kurulduğu, ASDER lilerin MİT ve diğer birimlerce takip edildiği yıllardı. “Ben Disiplinsiz Değilim” kitabı piyasaya yeni çıkmıştı. Genelkurmay Başkanlığı, ASDER Genel Merkezine bir Asteğmeni görevlendirerek o kitaptan 15 TL karşılığında bir adet satın aldığında, bizim arkadaşlar konu ile ilgili ASDER in kurumsal internet sitesinde “Genelkurmayın ASDER le İlk Teması” başlıklı bir haber yapmışlardı. Kurumsal rahatsızlık vermiş olacak ki birkaç hafta sonra Genelkurmay Başkanlığınca ilgili haber hacklandı. 2000 li yıllar boyunca ASDER yılmadı, çalıştı ve doğru bildiklerini kamuoyu ile, millet ile paylaşmaya devam etti ve haklılığını anlayanlara anlattı.

            Yıllar sonra Devlet, Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU nun davası ile ilgili olarak bilirkişi heyetine, daha önce Hv.K.K. lığında görev yapmış olan ASDER li yetkililerden de çağırdı. İlgili heyet 27 Şubat 2014 de Genelkurmay Başkanlığında ve 28 Şubat 2014 tarihinde de Hv.K.K. lığında bahse konu ile ilgili inceleme yaptı. Bir dönemin 28 Şubat mağdurları yıllar sonra bir başka 28 Şubatta adaletin tecellisi için daha önceki atıldıkları Kuvvet Komutanlığına inceleme amaçlı gidiyorlardı. Bu olayın basit bir tesadüften ibaret olduğunu söyleyebilir miyiz?

            Bu olaylar TSK nın ASDER e bakışının nereden nereye geldiğini anlamamızın yanında, aynı zamanda Kurumsal olarak TSK daki değişimin de nereden nereye geldiğini bizlere anlatan somut örneklerdir.

 

GÜNÜMÜZDE VE GELECEKTE ASDER

 

            Bu gün ASDER in faaliyet sahası, ülkemizle birlikte başta İslam ülkeleri ve diğer ülkeler olmak üzere bütün insanlığa uzanmaktadır. Bu amaçla, ASDER bünyesinde yeni oluşumlara kucak açmak için “Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi” (ASSAM), “Uluslararası Savunma ve Danışmanlık Şirketi” (SADAT) ve “Uluslararası Doğa Sporları Derneği” (YUSDER) kuruldu. Adnan TANRIVERDİ Paşamızın başkanlığında yürütülen bu yeni açılımlarla birlikte ASDER in birikiminin bütün insanlığın kurtuluşu için seferber edilmesi amaçlanmıştır.

            Aynı zamanda sahip olduğumuz mesleki birikimin ışığında dünya gerçeklerini de göz önüne alarak TSK nın yeniden yapılanması yönünde çalışmalarımız devam etmektedir.

            Bu çalışmaları ilk planda;

 

  1. a.Askeri Yargının kaldırılması veya yeniden yapılandırılması ile yargıdaki çift başlılığın ortadan kaldırılması,
  2. b.Askeri Liselerin kaldırılarak modern dünya ülkelerindeki standardı yakalamak,
  3. c.Din İşleri Subaylığı müessesesini TSK nın bünyesine kurumsal olarak kazandırılmasıyla hem dünya standartlarını yakalamak hem de tarihte ilk defa Türk Ordusunda var olan böyle bir kurumsal yapıyı tekrar tesis etmek.

            Gelişen ve değişen yeni Türkiye’nin oluşumunda; Ordu ve Güvenlik konularında ülkemizin muasır medeniyetlerin de ötesinde bir yere sahip olabilmesi için çalışmalar büyük bir aşkla yürütülmektedir. Necip Fazıl KISAKÜREK in ifadesi ile “Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgâr artık ne yönden esersen es”

 

 

 

Arif ÇELENK

ASDER Bursa Şube Başkanı ve

Genel Başkan Yardımcısı 

ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...