Salı, 19 Ocak 2010 12:39

CEMAAT DURUŞLARI VE STK

CEMAAT DURUŞLARI VE STK

         Geçen hafta Muharrem ayı ile ilgili bir yazı yazmıştım. Yazımı fitne ile ilgili bir bölümle bitirmiştim. Fitneyi düşünürken yeniden konu üzerinde durmaya karar verdim.

        

         Çuvaldız bize!

         Fitne kelimesinin küfür, azgınlık, sapıklık, günah, rüsvalık, ayrılık, birisini azdırmak, delilik, iç ihtilaf ve kargaşa, kavga, kalbin bir şeyi fazlaca beğenip, ona meyletmesi, hoşuna gitmesi, bela, azap, musîbet... gibi anlamları vardır.[1] Allah Resulü (SAV) “Fitne uykudadır. Uyandırana Allah lanet etsin.” buyuruyor.

Peki,

Fitnenin sebepleri neler;

1. Cehaletin Yaygınlaşması,

2. Âlimlerin Bozulması,

3. İdarecilerin Bozulması,

4. Dini Münakaşaların Yapılması.

5. Dini hayatın zayıflaması,

6. İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmanın Terk edilmesi,

7. Adaletin Terk edilmesi.[2]

Fitnenin Belli Başlı Özellikleri ise;

1. Fitnenin Umumi Olması

2. Fitnenin Şiddetli Olması.

3. Fitnenin Çekici Olması

4. Fitnenin Yok Edici Olması

5. Fitnenin inkârcı olması: Sahâbe-i kiramdan Câbir (ra) Hz. Peygamber'in: “İnsanlar bu dine kitleler halinde girdiler, kitleler halinde çıkacaklar.” dediğini ağlayarak anlatır.[3] Acaba buradaki dinden çıkma topyekûn inkâr mıdır, yoksa kendi uydurduklarımıza din kisvesi ile sahip çıkma ile dinden çıkmak mıdır? Bu soru tüm vicdanları rahatsız ve tedirgin etmelidir.

         İsmail Ankaravi Hazretleri, ömrü boyunca, insanlara nasihat eder ve buyururdu ki: “Hazret-i Ali; “-Doğru bildiğini söylemek, susmaktan daha hayırlıdır Günahkâr insanlara günah ve haramların kötülüğünü anlatmamak, iyilik değildir.” buyurmuştur. Kötü bir işi yapanı o işten sakındırmak, ibadetlerin en faziletlisidir. Bir kimse, bilmeyen birine yol gösterse, o da onun irşadıyla hidayete erse, yol gösteren kişi de, hidayete kavuşan kimsenin sevabı ve fazileti kadar sevap kazanır. Zira Peygamber efendimiz; “Bir kimse güzel, yani İslamiyet’e uygun çığır açarsa, bu yolda bulunanların her birine verilen sevap gibi, buna da verilir. Bir kimse kötü bir çığır açarsa, bunun günahı ve bunu yapanların günahları kendisine verilir.” buyurmuştur. Dinin direği nasihattir. Bu sebeple Allahü Teâlânın kullarına nasihat etmeli ve yumuşak davranmalıdır. Eğer söz tutmazlarsa onlara yumuşaklıkla hakikati anlatmaya devam etmelidir. Nasihat edince fitne çıkma durumu varsa, bu hayırlı işten vazgeçilir Nasihati, kabul edenlere, dinleyenlere yapmak gerekir.”

         Şir’atül-İslam kitabında buyuruluyor ki: “Sözünün faydası olmayacağını ve fitne çıkmasına sebep olacağını bilen bir kimsenin, emr-i maruf yapması, nasihat etmesi vacip olmaz. Sözünün faydası olacağını, fakat fitneye sebep olacağını bilen bir kimsenin de, emr-i maruf yapması yine vacip olmaz. Fitne büyük ve tehlikeli ise, emr-i maruf yapılması haram olur. Böyle zamanda, fitneye sebep olmamak için, evinden çıkmamalıdır. Zaten emr-i marufu yumuşak yapmak vaciptir. Sertlik, her zaman fitneye sebep olur.”

         İğne dostlarımıza!

         Yukarıdaki ikazı kendime yaptıktan sonra birkaç söz de söylemek isityorum. Allah razı olsun cümlesinden ki bu hayır sahiplerinin gayretleri ile açılan yurt/kurs/pansiyon hizmetleri vesilesi ile önce dinimizi öğrendik, sonra ahkamı öğrendik, tüm bunların üzerine bir de okutulduk. Ortaokuldan itibaren, üniversiteyi bitirene kadar, hatta iş sahibi olana kadar kol kanat gerildi.

         Geçen böyle bir yurdumuza gittim. Kabaca, bakılan müzminleşmiş insanlar gördüm/görüyorum. Ya da hizmetin bir parçasıyız deyip toplantılara, hatimlere gidipte cebinde akrep varmış misali elini cebine hiç atamayan abiler, ihvan vs. görüyorum. Bu insanlar yardım toplamaya gidiyorlar ama kendileri hiç yardım yapmıyorlar. İlave aileleri hizmette hocaefendi, aşcı, şoför vs. Enteresan işler, ilişkiler… Tabii bu satırları ben ortalığa yazıyorum. Muhatabı bir cemaat ve ya şahıslar değildir. Ancak herkes kendisine bir hisse de çıkartmalıdır.

         Hiç haber izlemeyen, gazete okumayan ki camianın çıkarttığı bir sürü yayın organı var, bunlardan da haberdar olmayan, haberdar edilmeyen kalabalıklar var. Şimdi Allah Resulü (SAV)’in uygulamasını düşünüyorum. Hükümdar olacak şekilde yetiştirip Vali atadağı sahabe efendilerimizi… Şunu da düşünmeden edemiyor insan: “Acaba gizli bir güç hareket ettiğinde tutulamayacak yığınları bu yapılanmalarla pasif ve edilgen hale mi getiriyor?

         Düşünün ki, başta her söylediği haşa ayet-i kerimelerden daha çok önemsenen hoca efendiler, şeyh efendiler, efendi hazretleri, abiler vs. insanlar. Bu arada mehdi olmayı bekleyen ama Kur’an-ı kerim okumayı bile bilmeyen cahil insanlar... Diyorlar ki; “-Peygamber de ümmiydi.”      Geçen bir dostum anlattı. Bir yaşlı hacıamca demiş ki; “-Yahu Hz. Muhammed çok iyi bir insanmış ama, aaah! Bir de bizim şeyhe mürid olsaymış!” Bu fıkra gibi temenni Anadolu’da bir vilayetimizde geçiyor.

         Sonra cemaat yapılanmaları kendilerine has ritüeller oluşturuyorlar. Tüm bunları da düşünmek lazım. Ayrıca, “Müslümanlar kardeşsiniz![4]” diye emrediyor Allah. Resülullah (SAV)’de “Mü’min kardeşini kendi nefsin gibi sevmedikçe müslüman olamazsın. Müslüman olamazsan cennete giremezsin!” buyuruyor.

         Sözün Özü!

         Sözün Özü, esas cemaat o dur ki, Hz. Peygamberimiz (SAV) hayatta imiş gibi O’nun manevi imamlığının arkasında saf saf durabilmektir. İçinde bulunduğumuz cemaatlerin, hizmetlerin, siyasi hareketlerin imkânlarını istismar etmemektir. Kendi menfaatine onları kullanmak değildir esas olan. Esas olan o hizmetlere her manada aldığından çok fazlası ile katkı sağlamaktır. Burada kamu hakkı saklıdır çünkü. Ayrıca bu hizmetlerin başındaki büyükler, büyüklerimiz çok dikkatli ve sorumlu olmak durumundadırlar. Çünkü etrafımızda bunca ümmet kanı dökülürken, ülkemizde her türlü ahlaksızlık ki başında da rüşvet geliyor, yayılıyorken ve meşrulaşıyorken soruyorum size başında durulan insanların sosyal manada sorumluluklarını da artırmak gerekmez mi? Bu insanların Millete ve Ümmete de bir gün hesap vereceklerinin öğretilmesi gerekmez mi?

         Bakın bir gösterge bize. Türkiye’de sözüm ona sağ partiler % 70 oy alır, ama sağ basın, medya, kitap vb. ağırlık tam tersi % 30’dur. Sol ya da Milli Değerlere karşı kesimler her zaman toplumda daha etkindir. Neden?

         Düşünün bir, ABD Ergenekon Soruşturmalarını tersine çevirse….

         Bunlar düşünüldüğünde şu ortaya çıkıyor. Türkiye’nin en büyük STK, cemaatler olmasına rağmen bilinen bir AR-GE, araştırma şirketi, sosyal antropoloji alanında çalışan bir merkez, komplo teorileri çalışan bir topluluk bilmiyorum.

         İnsanımız ne büyük bir PSİKOLOJİK TAARRUZ altında. Ama karşı taarruzla ilgili Milli bir çalışma gurubu yok. Koordineli bir yaklaşım yok. Demek ki büyüklerimiz her şeyi çok iyi biliyorlar ki istişareye gerek duymuyorlar. İlim sahalarının bilgili insanlarının çalışma yapıp sonuçlarını teklif olarak arz etmesine gerek duymuyorlar. Tabii bu sıkıntı siyaset kurumlarında da aynı. Sonra hep beraber üzüntü ve vehme kapılıyoruz ve diyoruz ki; “-Yahu bu adamlar bu kadar ayrıntılı, uzun süreli ve sistemli planlamayı ne zaman yapmışlar, ne zamandır uyguluyorlar?” Ne demeli ozaman? Yazık bize, yazık sokaktaki mazlum Müslümanın verdiği plansız emeğe, yazık Ümmetin dökülen kanına, yazık sömürülen ve açlıktan ölen insanlığa, yazık fuhuş batağında eriyen gençliğe ve nesillere…

         Yazık!

         Tabii yazıyı okuyunca kurtardıklarımız aklımıza gelecek ve rahat uyuyacağız? Şöyle düşünün o zaman? Bu imkânlar ihanet şebekelerinin elinde olsaydı onlar daha verimli sonuç alabilirler miydi? Ya da biz Milletimizin din adına, hizmet adına verdiklerini ne kadar verimli ve etkin kullanıyoruz? Doğru yerde mi kullanıyoruz? Doğru şekilde mi kullanıyoruz? Allah halimizden ne kadar razı?

         Bana hakkınızı helal ediniz. Ama düşünmeden, sorgulamadan edemedim açıkçası…

                                                        Halil MERT

                                                        (E) Topçu Yarbay

                                                        Strateji Uluslararası İlişkiler ve Yönetim Uzmanı                                                    www.halilmert.com.tr    

                                                        www.halilmert.org 



[1] http://www.ayetler.com/data%5Ckavramlar%5Cfitne.htm

[2] Hz. PEYGAMBER (sav)’in HADİSLERİNDE FİTNE, Yrd. Doç. Dr. Ali ÇELİK, Yayınevi: Çağlayan Yayınları,  http://www.asil-turk.org/kitap-ozetleri/29896-hz-peygamber-sav8217in-hadislerinde-fitne.html

[3] a.g.e

[4] Kur’an- Kerim, Hucurat 10

 

 

 

 

 

 

Son Düzenlenme Çarşamba, 20 Ocak 2010 12:39
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...