Cumartesi, 30 Mart 2013 13:50

SİYASİ SORUMLULUK VE AHLAK

Halkımız 1960’lardan bu yana siyasi lâfazanlık, kavga ve terörden yoruldu. DP’den sonra kısmen Özal’lı yıllar sonrasında yine krizler, istikrarsızlıklar. Akabinde AKPARTİ Yönetiminde koalisyonsuz karar veren bir irade. Başında Ergenekoncular, darbeciler, işbirlikçiler etkin. Hükümet Danıştay saldırısı ile yeni bir 28 Şubat operasyonuna kurban edilecek. Ama kahraman bir polis katil avukatı yakalıyor. Oyunlar bozuluyor.

Ordu zihin olarak kışlasına çekiliyor. Uzay Gurup Komutanlığı kuruluyor. Nihayet kendi işini iyi yapan bir Genel Kurmay Başkanı var. TÜBİTAK, ASELSAN, MKE gibi savunma sanayine dönük çalışan teknoloji yuvaları hükümetin ödeneklerini arttırmasıyla, Milli Tankımız ALTAY’ı, helikopterimiz ATAK’ı, keşif uydusu GÖKTÜRK 2’yi, İHA’nı, roket sistemlerini, FIRTINA Obüsünü vb. yerli savunma sistemleri hayata geçiyor. Bu arada Gn. Kur. Bşk.ı bizzat operasyon yönetmeye gidiyor. Terör yuvaları çökertiliyor. Zayiat azalıyor. Muhalefet ne gam! Onlar “Ordu göreve!” mitinglerinde kaldı. Ordu tam da şimdi görevini yapıyor. Ülkeyi savunmak, Halkın iradesi ile tecelli eden TBMM’nin içinden çıkmış Hükümete itaat. Tıpkı MEB gibi.

Halkımız İttihatçıların faşist, yeni bir Türk Irkı yaratma projesine karşı hep kendi pasif tedbirlerini alarak bu günlere gelmiş. Menderes, Erbakan Hocam, Özal ve Erdoğan gibi yerli siyasilerle kendine dönme mücadelesi vermiş. İlk kez aldatmalara, yaratılan korkulara karşı uyanık ve dikkatli.

Başbakan siyasi bir risk alıyor. Terörist başını barış ve huzur sürecinin içine sokuyor. Halkımızın ekseri bu sağduyuyu destekledi hamdolsun. Ancak gerginlik, kan ve cehaletten beslenenler bundan çok rahatsızlar. Apo’nun bildirisi Türk, Kürt kimseyi rahatsız etmedi, tam tersi tüm Ortadoğu ve Ortaasya halklarına ki çoğu Türk, tamamı Müslüman olan bu toplumları kucaklayan, Misak-ı Milli’yi telaffuz eden, Lozan’ın parçalayıcılığını reddeden bir bildiri.

Muhalefet toplumu yine germe çabasında. “Öl de ölelim, Vur de vuralım!” Kimi vuruyoruz? Kim bizi vuruyor. Deniyor ki; “Devlet bahçeli olsun.” Cevap şu olmalıydı. “Gelin O bahçeye hep birlikte bir daha ayrık otu da ayrılık ta sokmayalım.”

Ne zamana kadar tehdit, aşağılama ve inkâr? Kürt diyor ki; “Ben Kürdüm. Senin Kürt kardeşinim. Beni böyle kabul ettin bin yıldır. Ben senin iman kardeşinim.” Sen “Yok, sen Kürt değilsin, Türk’sün!” diyorsun. Ama Türk Dünyası haritalarında İran Kürt’ünü göstermiyor, Yakut boyunu gösteriyorsun. Özetle Kürt’ü “Yok” sayıyorsun.

Aradan çok değil 20-30 yıl geçecek, Türkiye, “Güçlü ve Büyük Türkiye” olacak. Çocuklarımız huzur ve barışa emek verenleri anacak.

Peki, Misak-ı Milli’yi telaffuz etmesi gereken Apo’mu olmalıydı? Milliyetçi geçinenler, Cumhuriyeti malı zannedenler.. Nerdesiniz? Söylenenlerin sizce hiç mi doğru yanı yok? Yarın Şanlı Bayrağımızı Nevruz’lar dâhil sallayacak Kürt’e ne söyleyip te oy isteyeceksiniz?

Siyasiler akıllarına ve ağızlarına geleni söyleyemezler. Onları dinleyen insanların hepsi belli bilinç düzeyinde değil ki. Provokasyon ve şiddetin sebebi olanlar o kanda kendi evlatlarını boğan vampirler gibidir. Bu huzur süreci, Ortadoğu’ya huzur getirecek, Ortaasya’ya yöneliş, topyekûn Anadolu’nun bölgesini kucaklamasını ve etkin olmasını sağlayacaktır. Dolayısı ile siyasiler feraset ve sorumluluk duygusuyla davranmalı ve konuşmalıdır.

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « SUSMAN GÜZELDİ ENGEL (Lİ) SİZ YUSUF »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...