Çarşamba, 17 Nisan 2013 14:53

ÇÖZÜM SÜRECİNDE ASKERİN ROLÜ

Terör belasını ülkemizin başına saran ezeli düşmanlarımız, içimizdeki işbirlikçi hainler ve kurulan oyunlara sadece malzeme olan aymazların çözüm sürecinde de olumsuz gayretlerini sürdürmeleri en doğal durumdur.

Geçmiş dönemlerde devletin ; en temel insan haklarını yok sayması, kimlikleri inkar etmesi, ırkçılığa varan kafatasçı bir yaklaşımla Türklüğü dayatması, ülke geneline şamil olarak uyguladığı çağdışı laiklik yaklaşımıyla İslam inancının birleştirici rolünü tahrip etmesi, dış güçlerin yeni T.C’ ne biçtiği elbiseden bağımsız olmayan bir süreç olmakla birlikte, kurulan terör oyununun en önemli temel ve besleyici etkenlerinden olmuştur.

Yaşadıklarını ve gördüklerini “vazgeçilmez gerçekler “ ve “değiştirilemez hükümler” olarak algılayan ve bu şekilde şartlandırılmış Cumhuriyet neslinin, son dönemde yaşanan alışılmışa aykırı gelişmeleri doğru algılayıp özümseyebilmesi için zamana ihtiyaç olduğu kesin.

Ülkeyi yönetenlerin; bırakın ülke sorunlarına vakıf ve sahip olmayı, makamının izzetine sahip olmaktan aciz kalmalarına alışık olan bir halkın, devlet adamlarının küresel oyuncuların oyuncağı olmadığı gibi oyun kuran liderlik seviyesine evirilmesini kavramasının da zaman alacağı bir gerçektir.

Irkçı ve ulusalcı çizgide örgütlenmiş, varlığını terörün devamına borçlu olmakla birlikte çatışma döneminin asıl müsebbibi olanların, bu sorunun çözümüne olumlu yaklaşmaları zaten beklenemez.

Vatandaşın durumu böyle iken, bu otuz yıllık süreçte yürütülen sözde terörle mücadelede görev alan, bu yönde alışkanlıklar ve inançlar edinen devlet görevlileri ve özellikle güvenlik mensupları ve askerlerin durumu bu açıdan çok daha vahimdir.

Kuruluş dönemini bir yana bırakırsak, doksan yıllık Cumhuriyetin altmış yılında etkin olan darbelerin muharrik unsuru TSK olduğu gibi, bu dönemlerde zuhur eden yanlış uygulamaların ana aktörü de TSK olmuştur.1960’dan itibaren oluşturulan “Askeri Vesayet” düzeniyle, ordu adeta devletin sahibi konumuna getirilmiştir. Bu dönemde sivil inisiyatif yok denecek kadar azdır. Devletin sahibi olan asker, sivillerin oluşturduğu hükümetlerin kontrolünde değil, hükümetler askerin kontrolü altında olmuştur.

Demokratik sistemin yasalarına dayanarak demokrasiyi katleden ve bunu alışkanlık haline getirenTSK, doğal olarak kendi içinde oluşan illegal yapılanmalara da engel olamamış, hatta yanlış teamüller bu yapılanmaların temel nedeni olmuştur. Varlığını ve marifetlerini herkesin bildiği ve fakat TSK’nın hala  itiraf etme cesaretini bile gösteremediği ;Batı Çalışma Gurubu (BÇG), Ergenekon, JİTEM gibi illegal yapılanmalar devlet yönetiminde ve terörle mücadele sürecinde büyük tahribatlara neden olmuşlardır.

Artık, “askeri vesayet” döneminden Milli İrade dönemine geçildiğinin işaretlerini gördüğümüz günümüzde yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı askeri bürokrasinin takınacağı tavır normalleşmenin sağlanması için ortaya konulan gayretlerin başarısı için büyük önemi haizdir.

Terör sorununun çözümü için yıllardan sonra bugün ortaya çıkan cesur irade aslında bu değişimin en bariz tezahürüdür. Her kesimden halkın büyük çoğunluğu dökülen kanın akıtılan gözyaşının bir an önce durdurulmasından yanadır. Askeri vesayetin boyunduruğundan kurtulmuş  siyasi yapı ve Milli iradeyi temsil eden bir hükümetin varlığı, halkın içinde zaten var olan bu beklenti ve özlemin hayata geçirilmesinin  yolunu açmıştır.

Genelkurmay Başkanlığının  da yeni döneme uyumda olumlu işaretler verdiği gözlemlenmektedir. Ancak, çözüm sürecinde Silahlı Kuvvetlere ve unsurlarına düşen görev kritik önem taşımaktadır. Otuz yıllık terörle mücadele sürecinde askeri çözüm vazgeçilmez yöntem görüldüğü ve siyasilerce inisiyatif askere havale edildiği için, toplumda Silahlı Kuvvetlerin sorunun tek muhatabı olduğu algısı oluşmuştur. Bölgede görev yapan bazı ordu mensuplarının yanlış uygulamaları ve kurumsal hatalar bölge halkının duygu ve düşüncelerinde olumsuz kanaatlerin yerleşmesine neden olmuştur. Güvenin tesisi ve bölge halkının kazanılması için bu olumsuzlukların giderilmesinde görev yine Silahlı Kuvvetlere düşmektedir. Ordumuzun, tüm halkın ordusu olduğu, halkımızın değer yargıları, gelenekleri ve inançlarıyla barışık , ülke savunması ve güvenliği için halkın hizmetinde olduğu yönünde ciddi imaj çalışması gereklidir.

Terör unsurlarının ülkeyi terk etme sürecinde ortaya çıkacak bir çatışma, barut fıçısındaki kıvılcım etkisiyle tüm çabaları yok edecek, hatta ülkeyi çok daha tehlikeli bir girdaba sokabilecektir. En uçtaki nefere kadar bu konuda sıfır hata ile davranmanın tedbirini alırken, doğabilecek her türlü olumsuz girişime karşı da hazırlıklı olunmalıdır. İçeriden ve dışarıdan süreci sabote etmek isteyenlerin gücünü ve yapabileceklerini göz ardı etmemek elzemdir. Örneğin dönüş yolundaki PKK mensuplarına yapılacak her saldırı öncelikle Silahlı Kuvvetlere mal edilecek, gerçek ortaya çıkana kadar şer güçler amacına erişmiş olacaktır. Yani bir anlamda  ülkeyi terk ederken teröristlerin güvenliğinden de  sorumlu olma durumu kaçınılmaz bir gerçektir. Aynı şekilde güvenlik birimlerimize yapılacak muhtemel bir saldırı da terör örgütüne mal edilerek çatışma ortamı oluşturulmak istenecektir.

Ergenekon ve benzeri yapılarla birlikte PKK içinden zuhur etme ihtimali olan çatlak sesler,  Suriye, İran, İsrail ve Türkiye’nin önünü açacak bu sorundan kurtulmasını istemeyen diğer güçlerin ortaya koyabileceği her türlü girişime karşı azami derecede müteyakkız olmaya mecburuz.

Sürecin salimen sonuçlanmasını temenni edip bu yöndeki gayretleri azami derecede ortaya koyarken, Silahlı Kuvvetlerimiz  de terör sorununun çözümü için üzerine düşenleri yapmakla birlikte;  her zaman  terörle mücadeleyi en etkin şekilde yürütme azim iradesine  sahip olduğunu  göstermeye devam etmelidir.

Olumsuz gayret içinde olan tüm çevrelere rağmen, başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüm halkımızın, devletin ilgili kurumlarının, güvenlik güçlerimizin ve Silahlı Kuvvetlerimizin, her türlü riski göze alarak Başbakan’ın takdire şayan  bir iradeyle ortaya koyduğu çözüm sürecinde üzerlerine düşenleri en iyi şekilde yapacaklarına  ve millet olarak bunu başarabileceğimize inancımız tamdır.

Son Düzenlenme Çarşamba, 17 Nisan 2013 15:01
Mustafa Hacımustafaoğulları

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...