Çarşamba, 29 Mayıs 2013 14:26

TERÖRÜN MALİYETİ! SULHUN TEMETTÜSÜ…

         

         

        Ekonomistler, barış süreci ve sonrası tesis edilecek sulhun temettüsünü (getirisini) şimdiden konuşmaya başladılar bile. Barışın temettüsü’ deyimini iktisatçılar savaştan barışa geçildiğinde elde edilecek ekonomik faydalar için kullanır.

        Ülkemizin yetiştirdiği çok değerli akademisyen ve siyasetçi Sn. Prof.Dr.Numan KURTULMUŞ geçenlerde;Artık barışın temettüsünü konuşacağız. Yıllardır terörün maliyetini konuştuk. En mütevazi hesaplamaya göre terör nedeniyle 300-350 milyar dolarlık mali kaybımız oldu. Alternatif maliyetler de düşünülürse hesap 1 trilyona çıkıyor.”dedi

        Bu rakamlar Sn.Başbakan tarafından da zikredildiği için doğruluğu kuşku götürmüyor.Doğrusu bu kadar büyük bir kaynağın terör için sarf edilmiş olması ülkemiz adına üzücüdür.

         Tabi ki bu rakamların karşılığında kim bilir kaç tane GAP , kaç tane DAP ve bir o kadar bölgesel projeler,barajlar,yollar ,hava ve deniz limanları inşa edilir,binlerce, yüzbinlerce insanımıza iş ve istihdam imkanları oluşturulur,gelir adaletsizliğini ortadan kaldıracak ve refahı tabana yayacak tedbirler alınırdı. Bunlarla ilgili hesap kitapları yapmak  ekonomistlerin işi, tedbirleri hayata geçirmek ise siyaset kurumunun vazifesidir.

        Bence asıl konuşulması gereken husus ,terörün maliyeti neden bu kadar  yüksek olmuştur? Acaba, terörle mücadele ediyoruz diyerek doğru eksene oturtulmamış bir strateji mi takip edildi?

        Yanlış strateji sonucu ülke kaynakları (insan ve para) heder mi edildi ?

        Yoksa oyun içinde başka bir oyun mu sergilendi ? Buna bakılmalıdır.

        Doğrusu bu soruların bendeki cevabı evettir.1983 sonrası hortlatılan etnik temelli PKK terörü ile mücadelede genel stratejimiz; TSK başrolde olduğu halde, düzenli birliklerle  mücadele etmekti.

        Siyaset kurumu ise sorunun çözümü için ortada yoktu bile. İşi tamamen TSK’ya taşere etmişti.

        Terörle mücadelede, TSK’nın düzenli birliklerinin kullanılması son derece hatalı olmuştur; çünkü ordular terörle mücadeleye göre dizayn edilmemiştir. Eğer terör örgütleri ülkeyi rahatsız eden sivrisineklerse, ordular balyoza benzer. Balyozun ağırlığı nispetinde ,sivrisineği yakalamak o kadar zordur. Sineğin konduğu her yere  balyozu hızla kaldırıp indirecek, fakat hem sineği öldüremeyeceksiniz hemde duvarları yıkıp dökmüş olacaksınız.Üstelik sizde sivrisinek kovalayacak, yani terörle mücadele edecek hal kalmamış olacaktır.

       Balyozu, kaldırıp indirmeden dolayı incinen, kırılan, ya da çıkan uzuvlarınız da cabasıdır. Bu nedenle terör örgütleri, orduların terörle mücadelenin içinde olmasına bayılırlar. Çünkü, tam da dişlerine göre bir hedeftir. Havada sallanan balyozun tepelerine inme olasılığı sıfıra yakındır. Onlar balyozu değil, onu tutan eli ısırırlar. Elin sahibi sinirlendikçe daha sert ve kontrolsüz saldırmaya, dolayısıyla kendisini perişan etmeye başlar.

      Oysa sivrisineğe karşı doğru mücadele aracı balyoz değil, sinekliktir, sinek kovucu tablettir veya sinek ilacıdır. Bunlar hem daha hafiftir eli yormaz, hem de daha esnek ve çevreye zararı daha azdır.

      Yapılması gereken ,üstün hareket kabiliyeti olan ve üstün teknolojik silah ve techizata sahip unsurların hem psikolojik harekatta ,hem de operasyonel taktik harekatta kullanılmasıdır…

      Sonuç olarak; terörle mücadelede düzenli birliklerin kullanılması mücadeleyi etkisiz kılmış, zayiatın çok olmasına, TSK’nın yıpranmasına ve güçlü imajının zedelenmesine sebep olmuştur, konvansiyonel harp silah , araç ve gereçlerinin etkili ve yerinde kullanılmaması ise maliyetin bugünkü rakamlara ulaşmasına sebep olmuştur. Bir savaş uçağının bir sortilik uçuşunun tahmini maliyeti 30-40 bin dolar seviyesindedir. Bu para ile küçük ölçekli bir sağlık merkezinin kabası inşa edilebilir. 

       Doğru ve hızlı istihbarat ,küçük fakat etkin profesyonel unsurlar, alan hakimiyeti esaslı mücadele daha başarılı sonuç alınmasını sağlayacaktı. Fakat yakın tarihe kadar bu yapılmadı. Ülkemizin kaynakları israf edildi…

      ABD ‘nin Irak ve Afganistan işgali alternatif maliyetlerle birlikte 6 trilyon doları bulduğu ifade ediliyor.

      ABD iki ülkeyi işgal etmek için bu kadar kaynak sarf etmişken biz kendi ülkemizin iç güvenliği için 1 trilyon dolar harcamışız.

     Yukarıda bahsettiğimiz askeri stratejinin yanında izlenmesi gereken bütüncül politikalarla ; demokratikleşme, ekonomik ve sosyal restorasyon projeleri , eğitim, sağlık, alt ve üst yapı projelerinin hayata geçirilmesi daha erken mümkün olsaydı terör bu denli yıkıcı ve yüksek maliyetli olmayacaktı.

   

 

 

    Gelelim sulhun temettüsüne;

     Giden gitmiştir. Önümüze bakmalıyız. Barış ve kardeşlik ortamında el ele tutuşarak bütün yaralarımızı sarıp dertlerimize kalıcı dermanlar bulacağız.

     Barışın adı bile yetti. İnsanlar daha önce adını anamadıkları dağ başlarında geziler düzenleyip piknikler yapıyorlar, akarsularımızda raftingler düzenleniyor. Bölgeye gitmekten korkan insanlar bölgenin turistik yerlerine geziler düzenliyor. İş adamlarımız yatırım için fizibilite çalışmaları yapıyor. Daha önce dışarı çıkmaya korkan halk geç saatlere kadar çarşı pazarlarda alış veriş yapıyor.   

     Devlet ihale bedellerine terör nedeniyle ilave edilen risk payı artık ilave edilmeyecek , daha düşük bedellerle ihalelere çıkılacak.

     Hükümetin başlattığı cazip şartlardaki teşvik atağı bütün sektörlere canlılık getirecek.

     Terör nedeniyle ekilemeyen araziler yeniden ekilecek.

      Doğu ve güneydoğudaki bu üretim ve istihdam artışı ülkenin bütçesine de olumlu katkıda bulunacak.

     Askeri harcamalara tevdi edilen kaynaklar ülkenin ihtiyaçlarına tevcih edilecek.      

      Barışın etkisi sınırlarımızı da aşacak. Merkezi yönetimle sorunlu olan Kuzey Irak bölgesel yönetiminin daha şimdiden Türkiye’ye yanaşmaya çalıştığını görüyoruz; siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel bağlar tesis etmek için çabaladıklarına şahit oluyoruz. Türkiye ile daha ileri boyutta işbirliğine gideceklerini ifade ediyorlar. Bu da sınır ticaretimizin ve Kuzey Irak bölgesindeki ekonomik faaliyetlerimizin artmasına neden olacaktır.

      Doğrusu sulhun en önemli temettüsü candır. Canlar yanmayacak. Kardeş kanı dökülmeyecek arkası zaten gelir. İnşaAllah…

       Hacı Bektaş-ı Veli ne güzel söylemiş;

“Gelin canlar bir olalım, iri olalım, diri olalım”

 

      Nejat ÖZDEN

      29.05.2013

     

    

Son Düzenlenme Çarşamba, 29 Mayıs 2013 15:04
Nejat ÖZDEN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...