Pazar, 11 Mayıs 2008 21:04

ZAMAN TÜNELİNDEN BEDR' E

ZAMAN TÜNELİNDEN BEDR’E

Son yüzyılda özellikle olmak üzere, emperyalizm ve Siyonizm tamamen kol kola girmiş ve Müslümanları hedef yerine yerleştirmiştir. Evet, hadis-i şerif bir kez daha tecelli etmiştir, etmektedir. “KÜFÜR TEK MİLLETTİR.” Allah (C.C.) de yüce kitabında; “Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan sakınma haliniz müstesnadır. Allah size kendisinden korkmanızı emrediyor. Nihâyet dönüş Allah’adır. (Âli İmrân, 3/28) Ey iman edenler! Sizden olmayanı dost edinmeyin. Onlar sizi şaşırtmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Size âyetlerimizi açıkladık, eğer düşünürseniz." (Âli İmrân, 3/118) buyurmuştur.

Peki, öyle de neden İslam tek cephe olamamaktadır?

Bunun değişik sebepleri vardır elbette… Ben bunların başında gelen sebepleri;

1.   Şer’i delillerin başında da ifade edilen kitabın ve sünnetin doğru anlaşılmaması,

2.   Şahsi menfaatlerin ümmet ve toplum menfaatlerinin önüne geçmesi,

3.   Cihad ruhunun kaybedilmesi ve Cihad bilgisinin ilmihallerden bile çıkartılması,

4.   Müslümanların feraset ve milli ahlaklarını kaybetmesi gibi daha çoğaltabileceğimiz sebeplere bağlıyorum.

Bir büyüğüme kendimce çetrefilli olduğunu zannettiğim bir mesele sormuştum. O’da bana; “Kalın kafanı ince işlere yorman güzel.” dedikten sonra, sakın ayrıntıda da boğulup; “Okyanusları geçip, derelerde boğulma.” demişti. Ben de yani? diye sordum…

Yani? Basit bir yöntemi var bunun dedi bana… Zaman tünelinden Bedr meydanına ışınlandın… Hani Hazreti Ali’nin amcası Hamza ile omuz omuza çıktıkları er meydanına. Zahiren manzara şu; bir tarafta devrin en müşekkel ordusu. En iyi teçhizatlar, silahlar, atlar, en güzel kadınlar ve mallar da arkalarında… Karşılarında da üstünde yok, sırtında yok, yaşlısı ve çocuğu ile, 313 gariban… Gülümüz (S.A.V) ile 314 kişiler.[1] Kâfirler 1000 küsur.[2] Ordulardaki askerler birbirine akraba ayrıca. Misal mi? Peygamberimizin damadı ve amcaları bile var müşriklerin arasında.. Ya da, baba bir tarafta, oğul diğer tarafta, kardeşlerden biri bu tarafta, diğeri kâfirlerle… İşte böyle iki orduyu görüyorsun. Orta yerindesin olayın ve seni iki ordu da görüyor. Ne yaparsın, nasıl davranırsın?

Yapabileceğimiz dört hareket tarzı var. İlk bakışla değerlendirmenizi yapıp; eğer derseniz ki; “Şu ordu, diğerinden çok güçlü, dört katı büyük. Malları var, güzel kadınları var. Bunlarla olayım, rahat ve mutlu yaşayayım, hem şu baldırı çıplaklar burada yok olacaklar, bunlar bu süper güçle baş edebilirler mi? Hiç Ebu Cehil’in güçlü ordusuna karşı gelinir mi? Ben onlara katılayım, hem onlar beni paraya boğar. Mutlu yaşarım bundan sonra.” deyip müşriklere katıldınız. O zaman siz KÂFİRSİNİZ.[3]

Bir diğer davranış şekli ise; bakıyorsunuz. Haklıdan haberdarsınız. Ama elleriniz cebinizde, bir zibidi edası ile “Haklı olan kazansın!” deyip seyre dalıyorsunuz, sonucu bekliyorsunuz. MÜNAFIKSINIZ.

Bitmedi, haklıdan haberdarsınız, O zahiren güçsüz olan ordunun başındakine inanıyorsunuz, ama olduğunuz yerden ve O mazlum orduya destek olmadan, “Yarabbi, Habibini (S.A.V) utandırma!” diyorsunuz. Öyleyse siz FÂSIKSINIZ.[4]

Sizi kurtaracak bir hareket tarzınız var. O da gidip zahiren gariban olan, zavallı olan, ancak, Allah’a dayamış sırtını ve tevekkülle meydan yerine çıkmış, 314 inanmış adamla olup, 315’inci adam olmak… Tıpkı, Malazgirt meydanına kefenle çıkan Muhammed Alparslan gibi. Tıpkı Çanakkale’de Koca Seyid gibi. Tereddütsüz katılıp, kardeşlerine destek olmak, sonucunda gelecek en kötü şeyin yani ölümün, aslında ŞEHİDLİK gibi bir mükâfat olduğuna iman edip, daima o bilinçle yaşamak…

Ölçü.. Bedr. Yine mezhebi farklı olan bir İslam ülkesinin cumhurbaşkanından gıybetle bahsediyordu bir kardeşim. Sordum O kardeşe, “Bu zat, Bedr’de olsaydı, Resululluh’la (S.A.V) olur muydu, olmaz mıydı?” diye. “Olurdu.” dedi. O zaman neden suizan edilir ki?

Günümüzde “asrın Ebu Cehillerinden korkarak hareket edenler”, “o gün farklı bu gün farklı” diyenler, “o zamanlar geçti biz sahabemiyiz ki” diyenler… Siyasette ezilmeyelim diye 40 yıl kadar “Müslüman kızın örtüsüne bile dayanamadığını ifade eden” birilerine destek olanlar, bu adamları Nurlandıranlar şimdi Soros devrimleri, Evanjelik Haçlı-Siyonist ittifakının taarruzlarına karşı Bedr Cephesini oluşturarak üzerlerine düşeni yapmalıdırlar. Bu gün Filistin’de siyonizmin pençesinde mücadele eden kardeşlerinin acısını paylaşmak zorundalar. Hem de; “Hiç biriniz kendiniz için arzuladığınızı, mü'min kardeşi için de arzulamadıkça iman etmiş olmaz" (Buhârî, İman, 81; Müslim, İman, 71).” Hadis-i Şerifinde emredildiği gibi.

Sözün özü, “Müslümanlar için her gün Bedr günüdür.” O gün peygamberimizin (S.A.V) ettiği duayı lütfen hatırlayınız da sevgililer sevgilisinin neler yaşadığını daha iyi anlayınız. Dolayısı ile dünyada cenneti hedefleyen bir Müslüman bir süre sonra Allah esirgesin imanını kaybeder.

Konuyu toparlarsak, Bedr ölçüsü, sosyal, kişisel, siyasi, stratejik her meselede temel ölçüdür. Meselelerin hallinde tavrı ve tarzı belirleme ihtiyacı duyan Müslüman için, ferasetini muhafaza etmek isteyen, helale haramla gidilmez diyen Müslüman için Bedr mihenktir.

                                                                       Hali MERT

                                                                       (E) Topçu Yarbay

                                                                       Strateji veUluslararası İlişkiler Uzmanı



[1] (Konumuzla alakalı olmayan bir bilgi ama TSK’nin ve Osmanlı Ordusunun general sayısını, Hz. Musa’nın özel yetiştirdiği komandolarının sayısını, Talut’a imtihan ırmağında uyan hasbi askerlerinin sayısını öğrenelim inşaallah.)

[3] Kafir, İslâm'ı inkâr eden, nimete nankörlük eden, uzak kalan, kaçınan, örten kimse. "Kefere" fiilinin ism-i fâili. Terim olarak, imanı olmayan kimseye verilen isimdir. Kalbinde imanı olmadığı halde, dışa karşı mü'min görünene "münâfık", Müslümanlığından sonra dinden dönene "mürted" denir. İki ve daha çok ilâh olduğunu söyleyen, Allah'a başkasını ortak koşan kimseye "müşrik", Yahudilik veya Hıristiyanlık dinine bağlı olanlara "kitabî" veya "ehl-i kitap" adı verilir. (et-Teftazâni, Şerhu'l-Makâsıd, İstanbul, t.y. II, 268 vd.).

 

[4] "Andolsun ki biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fâsıklardan başkası inkâr etmez" (el-Bakara, 2/99); "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler fâsıkların tâ kendileridirler" (el-Mâide, 5/47); "İşte Rab olmaya en lâyık olan Rabbinin şu sözü (azâbı) küfür ve inat içinde olan o fâsıklar için öyle sâbit olmuştur. Gerçekten onlar iman etmezler" (Yûnus, 10/33); "Eğer Allah'a, Peygamberine ve ona indirilene iman ediyor olsalardı, onları (kâfir ve müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fâsık (Allah'ın emrinden ve imandan çıkmış) kimselerdir'' (el-Mâide, 5/81).

 

 

Son Düzenlenme Pazar, 11 Mayıs 2008 21:16
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...