Perşembe, 08 Mayıs 2008 00:22

Hiç kimse oyunu almadığı kişiyi, yönetme hakkına sahip değildir.

Demokrasinin odak noktasında sağduyu vardır

Türkiye'nin Tanzimat'tan bu yana yaşadığı ekonomik, siyasal ve kültürel krizlerin kaynağında, dayatmacı kesimlerle demokratik kesimlerin, zaman zaman darbelerle sonuçlanan çatışması vardır. İki kesim arasında askeri darbelerle sürdürülen çatışma, son on yılda hukukla yapılan bir çatışmaya dönüşmüştür. Anadolu'daki demokratik güçlerle dayatmacı güçlerin hesaplaşmasında uygulanan yöntemlerdeki farklılıklar, Türkiye'nin demokrasi kültüründeki gelişmeyi göstermektedir.

Türk ve İslam dünyasında dayatmacı yönetimlere karşı demokratik yönetimleri savunmak, yaşı, eğitimi ve işi ne olursa olsun, herkesin vazgeçilmez görevidir. Demokratik yönetimlerin gücü, bütün boyutlarıyla hayatın odak noktasına dayatmayı değil, sağduyu yerleştirmelerinden kaynaklanır. Sağduyulu her seçmen, erdemli yöneticiyi erdemsiz yöneticiden ayıracak birikim ve deneyime sahiptir. O bin bilse bile, bir bilene sormayı bilir. Sağduyunun sesi, seçmen çoğunluğunun sesidir.

Dayatmacı yönetimler, çoğunluğa karşı azınlığın, demokratik yönetimler ise, azınlığa karşı çoğunluluğun haklarını korurlar. Dayatmacı yönetimler azınlığın, demokratik yönetimler de çoğun sesidirler. Çoğunluk dayatmada değil, sağduyuda birleşir. İnsanlar arasındaki farklılıklar, beslendikleri kültür, aldıkları eğitim ve yaşadıkları çevreden beslenirler. Dayatmacı yönetimler, insanlar arasındaki farklılıkları azaltırken, demokratik yönetimler çoğaltırlar.

Dayatmacı yönetimlerin gücü, herkesin aynı düşünmesine, demokratik yönetimlerin gücü ise, herkesin farklı düşünmesine dayanır. Bunun için, dayatmacı yönetimlerde tekkültürlülük, demokratik yönetimlerde de çokkültürlülük özendirilir. Dayatmacı yönetimler, tek liderden, tek kitaptan ve tek düşünceden beslenirken, demokratik yönetimler çok liderden, çok kitaptan ve çok düşünceden beslenirler. Birinde bir insan hayatı hiçbir şeydir, diğerinde bir insan hayatı herşeydir.

Kendilerini üstün görenler demokratik yönetimleri değil, dayatmacı yönetimleri tercih ederler. Bu yüzden, dayatmacı yönetimlerde üstünlerin hukuku, demokratik yönetimlerde hukukun üstünlüğü geçerlidir. Dayatmacılar, sıradan seçmenlerin oylarıyla, yöneticilerin seçilmesini, kendilerini herkesten daha üstün görenlere karşı kurulmuş en büyük tuzak olarak görürler. Onlar kendileri gibi düşünmeyenlerin, kendileri gibi yaşamaya hakları olmadığına inanırlar.

Demokratik yönetimlerde üretim kalıplarının benzerliğinden daha çok tüketim kalıplarının benzerliğine bakılır. Evrensel hukuk ve genel ahlak ilkelerine dayanan tüketimle oluşan hayatın benzerliği, herkesin her konuda aynı düşünmesini gerektirmez. Herkesin düşüncesi kendisine olduğu gibi, herkes kendi düşüncesinin hesabını da kendisi verir.

Demokrasi hayatı düzenleyen değerlerin değil, onu koruyan ilkelerin koruyucusudur. Hayatı yaşanır kılan değerlerin kaynağı kutsal kültürdür.

“Bir insan bir oydur” diyen demokratik kültürün güvencesi, “Bir insan herşeydir” diyen kutsal kültürdür.

Hiç kimse oyunu almadığı kişiyi, yönetme hakkına sahip değildir.

Son Düzenlenme Perşembe, 08 Mayıs 2008 00:22
Nazif Gürdoğan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...