Salı, 20 Mayıs 2014 13:36

YALNIZLAŞAN NESİL

Sen ben ve hepimiz, gittiğiniz her yerde akıllı cihazın sayesinde sanal alem seninle, ondan ayrı kalamıyorsun ve sen ona bağımlı hale gelmişsin. Bu öyle bir hal almış ki, o olmadan kendini çok eksik hissediyorsun, bunalıma giriyorsun, her an ona göz atmak istiyorsun, olan bitenden haberdar olmak istiyorsun.

 

Sanal âlem, senin içindeki hayali özgür dünyanı yansıtan bir araç haline gelmiş durumda ve bu seni yaşaman gereken özlerinden uzaklaştırıyor. İnsanlarla karşılıklı rahat iletişim kuramaz hale gelmişsin. Sokakta yürürken sağına soluna bakmaya cesaret edemiyorsun, öz güvenin gitmiş durumda. 

 

Sanal âlem sayfasında kendini özgür hissediyorsun ama kafeste gibi yaşıyorsun; farkında değilsin. Ekranda istediğin her surete rahatlıkla bakar hale gelmişsin ve bu durum seni köreltiyor nefis ve şeytana alet ediyor. Onları sevindirmekten başka bir şey yapmıyorsun. 

 

Sanal âlemde binlerce takipçin ve binlerce arkadaşın olabilir, yine de yalnızsın ve tek başınasın. Sanal âlemdeki dostlukların, arkadaşlıkların ya da kardeşliklerin ne kadar gerçekçi olabilir? Asıl gerçek normal hayattaki iletişimindir. Etrafında ne kadar arkadaşın ve kardeş diyebileceğin insan varsa o kadar yalnız değilsin demektir. Sanal âlemde aylarca ortada olmasan kim senin halini hatırını sorar, oysa gerçek hayat böyle değildir.

 

Biliyor musun sanal âleme bağlı kalmak gafletin bir diğer adıdır. Hep ona bağlı kalmak bir gaflettir. Gaflet ise insanı gerçeklerden uzaklaştırır ve sanal âlem seni yaşaman gereken gerçeklerden uzaklaştırıyor, seni hayatın özünden uzaklaştırıyor ve donuk bir hayat sunuyor sana. Aktif olduğunu mu düşünüyorsun, aslında çevrimdışısın, kalıplaşmışsın. Çünkü hep ona bağlısın. 

 

Bir rüya gibi yaşıyorsun farkında mısın? Çünkü hep sanal âlemdesin. Hayatı sanal olmayan bir şekilde yaşamaya bak. Kafanı kaldır ve hayatı idrak etmeye çalış. Zaman hızla akıp gidiyor, yaşaman gereken gerçekler geride kalıyor ve sen sanal âlemle yatıp kalkıyorsun. Arkadaşlarına oradan bakıyor ve oradan konuşuyorsun. Hayır, konuşmuyorsun aslında, konuşan parmakların ve dinleyen gözlerin olmuş. 

 

Evet, sanal âlem adeta çağımızın hastalığı haline gelmiş durumda. Parkta oturan gençlere bakıyorsun, ellerinde akıllı telefonlar ve beyinleri oranın içinde…

Yan yana oturmuşlar ama her biri başka bir âlemde. Diller sükût etmiş, konuşmalar unutulmuş, karşılıklı iletişim bitmiş.

Otobüs durağında bekleyenler, dolmuşlara binenler, yolda yürüyenler... Bakıyorsunuz ellerinde akıllı telefonlar ve bulundukları ortam kalabalık olmasına rağmen yapayalnızlar. Kimse birbiriyle konuşmuyor, sanal âlemde gelen cevaplara gülümsüyor, ya da kaşlarını çatıyorlar. Beğenilere seviniyor, beğeni olmadı mı üzülüyor, karamsarlığa kapılıyor, içine kapanıyor. 

 

Ne tuhaf değil mi? Yüz ifadelerimiz de gerçeklikten uzaklaşmış, çünkü onları sanal âlemde sanal olarak kullanıyoruz. Çokça şeyler alıp götürmüş bizden bu sanal dünya. Örneğin kalabalık bir ortamda birine bir şey sorduğumuzda neredeyse tuhaf karşılanacak hale gelmiş durumdayız.

 

Çocuklar, gençler, öğrenciler buldukları boş vakitlerin çoğunda sanal âlemin kollarına kendilerini bırakıyorlar. Parklarda sadece minikler aileleri ile birlikte. Gençlerin ellerinden akılı telefonlar düşmüyor, yanlarındaki arkadaşlarına gülümserken bile sanaldan gülümseme gönderiyorlar. Çocukların bile özgürce sanal âlem sayfalarında dolaştığı ve karşılarına çıkan uygunsuz içerikler ile zihinlerinin kirletildiği özgür bir yaşamın adı olmuş durumda.

 

Uyanık olmamız lazım. Nefis ve şeytanın gizli planları çoktur. Sanal âlemi kullanırken sanal olduğunun farkında olmak çok önemli. Onu kısıtlı ve bilinçli kullanmazsak, sanal âlemde donuk ve sükût etmiş bir hayatımız olacak. 

 

Bırakalım şu sanal âlemi, başımızı kaldırıp etrafımıza bakalım. Arkadaşlarımızla sanal âlemde buluşmak yerine karşılıklı buluşmaları tercih edelim. Tebessümleri karşılıklı yapalım, merhabaları el sıkışarak yapalım. Başımızı akıllı cihazdan kaldırıp tefekkür ile çevremize bakalım. Bağlarda, bahçelerde, tefekkür seyrine çıkalım. Allah’ın yarattığı şu âlemi tebessümane taharri edelim…

 

Zamanın Bedi’sinin yaptığı gibi aczimizi, fakrımızı anlayıp şefkat kollarımızı açarak ilk önce kendi fıtri yaratılışımıza, sonra çevremize, kâinata tefekküri olarak bakalım olmaz mı? Ekranların içinde kaybolmayalım. Akıllı sandığımız cihazlar bizden akıllı değil.

 

Son olarak şunları eklemek istiyorum; sanal âlemde sanal arkadaşlıklar ile belki farkına varmadan çok özel şeylerini paylaşıyor olabilirsin. Her anını fotoğraflar ile paylaşmak ne derece doğru? Bu tıpkı neye benziyor biliyor musunuz? Sokakta yürürken ailevi meselelerini ilan etmeye benziyor. Sanal âlem sokak olsa neyse diyeceğim ama bir bakmışsın tüm dünyaya ilan edilmişsiniz.

 

Şimdi şöyle düşünelim, sen, ellerinde ailevi fotoğraflar ile sokakları gezerken onları sokak duvarlarına billboardlara yapıştırır mısın? Peki, sanal âlemin kanallarının caddelerden ve sokaklardan bir farkı var mı acaba? 

 

Hiç bir şahsı hedef almadan şunu da belirtmek istiyorum; paylaşımlarda, mesajlarda kardeşim, ablam, abim diyerek gerçekte bu saf duygulardan uzak çokça kişilik var. Herkes için söylemiyorum; bakarsın dinden, kitaptan, imandan ahiretten bahseder ama öte yandan böyle bir kişilikten uzaktır. Aslında böyleleri kişilik bozuklukları yaşıyorlardır, kendi egolarını tatmin etme peşindedirler. Bilemezsin, anlayamazsın, çünkü sanal âlem gerçeklerden uzaktır. 

 

Peki, ne yapmamız gerekiyor, nasıl hareket etmeliyiz?

 

Tavsiye olarak şöyle ifade edebilirim ki; bilgi alacağımız insanları, herkesle sanki uzun yıllardan beri arkadaşmışız gibi sırlarımızı anlatmamalıyız.

Karşındaki bayan kimliğine bürünmüş ama arka profilde gerçekte erkektir, ya da tam tersi. Mademki sanal âlemi kullanıyoruz, önümüze gelen her kişi ile içli dışlı olmamalıyız. Sanal âlem yani sosyal medya hayatımızın vazgeçilmezi olmamalıdır.

 

Zira sanal âlem bilinmeyen gizli tehlikelerle doludur ve hayatımızı önüne almış gidiyor, yeni nesil elimizin altından kaybolup gidiyor!

 

TEHLİKENİN FARKINDA MIYIZ?!!!

Son Düzenlenme Çarşamba, 21 Mayıs 2014 13:22
Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...