Cuma, 12 Aralık 2014 14:18

MEVLANA VE BEDİÜZZAMAN TAHLİLİ……

Mevlana’nın babası“Sultan ül ülema
BahattinVeled’di. Anası ise türbesi Karaman’da bulunan Mader Sultan’dı.

Bediüzzaman bir köylü ailesinden geliyordu, babası Sofu Mirza anası ise Nuriye hanımdı. Anası Nuriye Hanım’ın kucağında camdan dışarıyı seyrederken ileri yaşlardaki kâinat seyirlerini yapar ve gözü onlardan manalar çıkarırdı.Bediüzzaman daha buluğ çağından önce kimsenin şemsiyesi altına girmemiş, hayatının daha o yaşlarda hesabını kendi kendine yapan, medreselerdeki eğitim sistemini eleştiren, hocalarına başkaldıran, ama bir şeyler yapmak isteyen, kısa sürede bütün sıralı eğitimi aşıp beklenmedik bir noktaya gelen bir şahsiyettir.

Kur’ana bağlılık iki büyüğün de temel hareket noktası idi.Mevlana der ki;Men bende-i Kur’anem eğer candaremMen hak-i reh-i Muhammed Muhtarem

Bediüzzaman da hem Kur’an ‘a hizmet eden hem de onun için“Kur’anımız yer yüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem” diyecek kadar Kur’an’ın davasını savunuyordu. Bu Kur’an sevgisinden farklı bir durumdu, kişisel anlamda kişi Kur’an’ı okur ve onunla amel edebilir ama bu söz de Kur’an’ın davasını dava edinmek vardır.

DÜNYEVİ MAKAMLARDAN UZAK;İkisi de dünyanın en büyük makamlar ve mevkilerinden uzak ve o mevkileri işgal edenlerden daha büyük itibara sahiptiler.Mevlevilik padişahları da cazibesine almış, büyük sanatçılara mekteplik etmişti.

Bediüzzaman’ın eserleri de her sınıf insanı cazibesine kaptırmıştı.Yaşadığı süre içinde başta Osmanlı padişahları, daha sonra meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerinde her devrin siyasi iktidarlarını ve reislerini etkilemiş, yerine göre  mücadele etmiş, yerine göre onlara siyasi anlamda makul fikirler vermiştir.

Her iki imamda  gelenek ve töreye, usül ve erkana çok bağlı idiler.Her iki insan da İslamiyet’e taze bir yorum getirmişlerdir. Bu yorum devirlerinin ve yaşanılan olumsuzluklara göre şekilleniyordu.dolayısıyla devrinin İnsanlarının ilgisini çekmişler ve onları  büyülemişlerdir.

İKİ BÜYÜK OKYANUS;Bu iki büyük insanı anlatmak iki okyanusun arasında kalmak gibi zor bir şey.Mevlana şule-i Şems ile akıl almaz ve zaten aklı hiçe sayan çılgınlıkların doruğundaki göz cisimlerine dönmüştü, Mevlevilik bu cazibenin etrafında oluşmaya başlayacaktı.Bahattin Veled bulunduğu bölgede çekilmez, alimler onu kıskanır, o da göç etmek ister.Aile önce haca daha sonra Diyar-ı Rum’a doğru hareket ederler.

Yollarındaki Nişabur’dan ayrılırken bir büyük veli “ Subhanallah bir derya bir ırmağın peşine düşmüş gidiyor” der. Irmak Sultan Bahaattin ve Deniz de Mevlana’dır.Nişabur, Bağdat, Kabe , Ravza, Şam, Halep, Malatya , Erzincan , Sivas, Kayseri , Niğde, Larende(karaman) a gelirler.

Bediüzzaman da Van, İstanbul, Ankara, Kostruma, Avusturya , Rusya , Almanya , Erzurum , Pasinler, Trabzon ,Burdur, Isparta , Şam, Selanik gibi şehirlerde yaşamış, insanları tanımış,portrelerini çizmiş , dünya görüşlerini anlamış velhasıl büyük bir yenilik ve değişim hareketinin sahibi elbette değiştireceği cemiyeti bir camın arkasından göremezdi.

ESAS HEDEF TEVHİD,Mevlana da Bediüzzaman da öğretilerinin önemli teması olarak tevhidi görürler. Mevlana” Allah’a kıyas ve akıl yolu ile değil, gönül ve aşk yolu ile varılır” der. Mevlana’nın muhatabı kalptir, çünkü o dönemde hitap daha çok kalbedir, akıl materyalizm, nihilizm, inkârcı görüşler ve felsefe ile tanışmamıştır. Bu yüzden akıl sorun çıkarmaz, hitap daima kalbedir.

Bediüzzaman’ın asrı ise batı felsefesinin fena kısmı , fenden gelen fikirler, maddeci ve tabiatçı görüşler yüzünden aklın sağlıklı yorum yapamadığı bir dünya vardır. Bediüzzaman aklın almadığı hakikatleri ispatlarla, aklı ikna etmekle başarır.

AKIL KALB BERABERLİĞİ;Haşir risalesinde akıl âhireti kabul etmekte zorlanır, Bediüzzaman otuz üç pencere ile  inanmayan bir insanı inanmaya akli kıyaslar ve muhakemelerle hazırlar, bahsin sonunda akıl artık kabul eder. Ve Bediüzzaman bütün bahiste aklı ikna edip âhireti kabule getirdikten sonra yaptığından emindir ve eserinin bu konudaki fevkaladeliğini anlatır. “ Eğer haşrin gelmesini gelecek baharın gelmesi gibi kati bir surette anlamak istersen haşre dair Onuncu Söz ile Yirmidokuzuncu söze dikkat ile bak. Eğer baharın gelmesi gibi inanmaz isen gel parmağını gözüme sok” (Sözler 103)

Bütün eserlerinde aklı ikna ettikten sonra akıldan kalbe yol açar, nice nihilist ve ateistler onun ikna metodları ile ikna olmuş ve kalpleri de akıllarına boyun eğmiştir.

Her iki öğreti sahibinin hayatında da medreseler önemlidir. Mevlana’nın hocalığı yetişme yılları hep medresede geçer.

MEDRESELERİN KAPATILMASI

Bediüzzaman medreselerde başlayan eğitimini medresede yenilik yapma fikri ile değişik bir tarzda devam ettirir. Osmanlı medresesi asra intibak edemediği için yenilik yapamamıştır.

Bediüzzaman medreselerin kapatılması ile üzülür , ama Risale-i Nur Dershanelerinin talebeleri tarafından her yerde açılmasını ister,dershanelerde Risale-i Nur okunur, dostluk , arkadaşlık gibi duygular güçlenir.

Mevlevihanelerde de aynı şekilde Mevlevi adayları yetişir ve Mevlevihanenin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir şekilde eğitilir, ülkenin çeşitli yerlerine irşad için gönderilirler. Bu şekli ile iki büyük mürşid gayr-i resmi okullar tarzında insanları eğitirler. Bunların derneği , kitabı , kaydı kuyudu yoktur. Siyasi maksatları , sistemle kavga gibi hedefleri yoktur.

Mevlana da Bediüzzaman da kuruyan denizin suyunu artırarak suladığı yerleri yeşertirler. Denizin suyunu kurutanlarla kavga etmezler, denizin suyunu artırarak onun suyunu azaltanların da orada boğulmasını sağlarlar.

ALLAHA GİDEN YOLLAR; Bediüzzaman fenlerden gelen inkâr fikirlerini temizlemek için bütün ilimleri okur ve onlardan Allah’a giden yolları kapayan yorumları açar ve  Allah’ a giden yollar belirler,dar bir dünyaya sıkışmış modern dünyanın insanının akıl ruh ve kalp dünyasını geliştirir.

Hazret-i Mevlana asrı gereği böyle bir faaliyette bulunmaz.

Mevlana’nın hayatında Konya ne kadar önemli ise Bediüzzaman’ın hayatında da Isparta önemlidir. Birinin Belh ten kalkıp Konya’da karar kılması diğerinin Van’ın İsparit nahiyesinden kalkıp Isparta’da karar kılması anlamlıdır. İkisi de orta Anadolu şehridir, kaderin bu tensibinin hikmetleri nedir fazla bilinmez.

Mevlana’nın beş büyük dostu vardır. Babası Bahattin Veled, Seyyid Burhaneddin, Tebrizli Şems, Kuyumcu Selahattin, Çelebi Hüsamettin, Sultan Veled.

Bediüzzaman’ın hayatında Hulusi,Sıddık Süleyman,Hafız Tevfik,Abdullah Çavuş,Husrev,Refet ve Hafız Ali, Mehmet Feyzi,Hasan Feyzi, Abdullah Yeğin, Çalışkanlar Hanedanı , Tahiri Mutlu,Zübeyir,Sungur,Ceylan, Bayram,Hüsnü,Ahmet Feyzi, Fırıncı ve Birinci ve başkaları vardır. Bunlar onun hem arkadaşları hem de davasının en önemli ilk uzuvlarıdırlar.

Bediüzzaman’ın hayatında Abdulkadir Geylani ,İmam-ı Rabbani onun nebevi ve lahuti yolunun pusulasını tutmuşlar ve onu denetlemişlerdir yaşadığı bütün sürece, onların perde arkasındaki direktifleri ile hizmet hayatı devam etmiştir. Hazreti Ali de onun manevi hayatının bir başka pusulasıdır.

İKİ BÜYÜK İNSAN VE ANADOLU

Anadolunun mukaddes toprağını mayalamak için Allah bu iki büyük insanı orta anadoluda bu büyükmilletlertoplululuğunamanevihizmetiçinhazırlamıştır.
Bediüzzaman’ın yetişme yıllarında ve daha sonraki hizmet yıllarında gaybi bir ekibin onunla birlikte çalıştığı eserlerindeki satır aralarındaki kayıtlardan anlaşılır. Zaman zaman bu felaket ve helâket asrının adamı bir perdenin arkasında bir büyük ekibin denetimi veya gözlemi ile bulunurlar. İdraki maali bu küçük akla gerekmez , zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.

Mevlananın yetişme yılları ise, Şemsden aldığı dersle,telkinleri onun bedenine şemsi yerleştirmiş ve şems daha sonra ortadan çekilmiştir. Şemsin geniş ruhu ve heterojen dünyası Mevlana’yı klasik dünyasından yeni bir dünyaya taşımıştır. Geometrik bir insan olmaktan çıkıp denetlenemez bir ruh yapısına sahip olmuştur Şems’ten sonra Mevlana.

Mevlana din ile birlikte musiki ve sanatı da telkin dünyasına sokmuş ve dini sanat ve musiki ile birlikte hale getirmiştir. Mevleviliğin büyük tesiri bu terkipten ileri gelmiştir.

Bediüzzaman; ruhu belirleyen öğeler olarak mütalaa ve gözlem ve ibadeti getirmiştir.Kendisi de eserlerini okumuş talebelerini okumaya teşvik etmiş, eserlerinin teenni ile okunmasını teşvik etmiştir,Bediüzzaman bu dünyayı bir kitap olarak anlatır, insan gözü ile o kainat kitabını okur, mütalaa eder,

Bediüzzaman da hikâyeler anlatır, Mevlana da. Hikâyelerin farkı biri kalbi harekete geçiren diğeri de aklı daha sonra kalbi harekete geçiren hikâyelerdir.

Bediüzzaman’ın hayatı da ölümü de trajikir. Bütün bir hayat trajedinin safhaları gibidir, bunun nedeni de toplumda din büyük oranda tesirini kaybetmiş, düşmanlar büyük komiteler haline gelmiş, avam da gaflet ve ülfet ile dinin mahiyetini kaybetmiştir. Bu yüzden Bediüzzaman büyük çileler çekmiştir.

Hz. Mevlana’nın ölümü bir  İslam büyüğünün ölümüdür, hiristiyanlar ve papazlar dahi onun arkasından göz yaşı dökmüş onun engin bakış açısını yadetmişlerdir. Bugün iki meslek tarzı da dünyada hala devam etmekte, bütün dünyayı aydınlatmaktadır.

EVET”CANCAĞIZIM”ONLAR NE BAHTİYAR Kİ BU İMAMLARDAN DERS ALIP HAYATINI AHİRETE TAHVİL EDİYORLAR SAHİ KİM ONLAR..

                                                                                                                          MEHMET  KANMAZ                                                                                                                 

Son Düzenlenme Cuma, 12 Aralık 2014 14:24
Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...