Pazartesi, 08 Aralık 2014 11:25

SİLİNEN TARİH

Yeni gelen rejimler kendilerinden önceki dönemi alkışlarla göndermezler. Alkışladıkları takdirde sormazlar mı; “O zaman neden gönderdiniz, ne işiniz var ?” diye. Elbette Osmanlıdan sonra kurulan rejim kendisinden önceki süreci yok saymak ve ihanetle suçlamak zorundaydı. Öylede oldu.

            Buraya kadar sorun yok. Peki, sorun nerede. Sorun bu neslin evlatlarında. Bunu neden böyle ifade ettiğimi ilerleyen satırlarda göreceksiniz. Şimdilerde bir Osmanlıca konusudur aldı başını gidiyor. Gerçi giden Osmanlıca mı yoksa bizim duruşumuz mu o da ayrı bir konu.

            Biri seslenmiş; “dedenin mezarını okumakta nereden çıktı. Ulan mezar taşının üzerinde dedenin adı yazıyor zaten başka ne var ki?” İşte meseleyi amacından uzaklaştırmak ancak böyle olsa gerek.

            Daha önce makalelerimde yazmıştım. Eşkıya bir köyü basar. Köyün erkeklerini öldürür kadınlarını kendisine ganimet olarak alır. Küçük yaştaki çocuklarla birlikte köyden ayrılırlar. Zaman geçer eşkıyaların kaçırdığı bu çocuklar büyür. Kendi başlarına güç kazandıkları zaman yirmi yıllık intikamı almak için harekete geçerler. O da ne eşkıyaların sonradan olma çocukları annelerinin bu evlatlarına karşı dururlar babamızı neden öldürüyorsunuz diye.

            İşte Osmanlıca’nın ve öz Türkçe harflerinin ortadan kaldırılmasının yegane sebebi bugün gelinen nokta idi aslında. Yani geçmişinden, atasından kopuk bir nesil yetiştirmekti. Böylece Ezelden beri var olan şeytani mücadelenin İslam’a galip gelmesini sağlayacaklardı.

            Cumhuriyetin ilanından sonra ortaya konulan icraata baktığımızda hep çağdaş ve müreffeh bir ülke söylemi duyarsınız. Ama ne hikmetse kendisinden tam 22 yıl sonra savaştan ve atom bombasının ezilmişliğinden çıkan Japonya dünya devi olduğu halde, bizim Türkiye bir baltaya sap olamadı. Üstelik bugün ülkenin gerçek sahibi olarak gördükleri parti uzunca bir süre tek başına iktidarda kaldığı halde bunu başaramadılar.

            O yıllarda ikinci dünya savaşına katılmamakla övünç duyan ve o dünya savaşının yıkımına maruz kalmadıklarını iddia eden bu nesil sanayileşmeyle değil, faiz bankacılığıyla övünür dururlar. İş Bankasını kurmuşlardır çünkü…

            Bu arada Eskişehir’de, Kayseri’de kurulan uçak fabrikasını kapatmış olmanın haklı gururunu yaşamayı da ihmal etmezler. Bugün dışa bağımlı olmakla suçladıkları insanların bağımlı olduklarını iddia ettikleri Amerika’dan Marshal yardımlarını alarak motor ve silah sanayiinin gelişmesini engellediklerini hiç ama hiç gündeme getirmezler.

            Çivi yazısı gibi alfabe  kullanan Japonya  ve  Çin, dünyayı sanayileşme alanında tehdit ediyor. Bizim ilerici inkılapçılarımız ise ülkeyi geriye gitmekten alıkoymaya gayret ediyorlar. Neymiş efendim Osmanlıca saray lisanı imiş, artık işlerliği yokmuş. Esasında ilk defa doğru bir söz söylüyorlar; “Osmanlıca’nın işlerliği yoktur.”

            Geleceğe dönük olarak Kur’an harflerini ve Osmanlı geleneklerini bir kenara bırakacak olursak denilebilir ki; şimdi tarihi okumak, arşivleri okumak için de Osmanlıca bir önem arz etmiyor. Takke düşmüş kel görünmüş. Daha neyi okuyacağız? Doğru!

            Ama kardeşim bizim eşkıya ile görülecek bir hesabımız var. Bizim tarihimizi silerek ecnebinin tarihini ve bakış açısını yerleştiren bu zihniyetten hesap sormak zorundayız. Belki siz haklısınız. Onların fikirleri ile büyüdünüz. Ama biz bu vatanı kanları ile sulayan ecdadımızın torunlarının küffar memleketlerde bodrum katlarda, otel odalarında ser sefil yaşamalarının ve ölümlerinin hesabını sormadan ölmeyeceğiz. İnşallah!

            On yıllarca zihinleri bulandıran ve köleleştiren bir fikir akımının karşısında mahkum edilen bu milletin geleceğini prangalardan kurtaracağız. Bu milleti dünya siyasetinden silen ve kendini avutarak dünyaya bedel olduğunu zannettiren fikir akımından kurtaracağız.

            Müslümanları biri birine düşüren, Ümmeti ırkçılıkla karşı karşıya getiren ve dünyanın dört bir yanında öldürülen Müslümanlara seyirci kalmamıza neden olan bu çeteden hesap soracağız.

            Aslında bugün problem Osmanlıca değil. AK Saray hiç değil! Problem inkılapçı zihniyetin izlerinin yavaş yavaş yok olmaya başlamasıdır. Bugün Müslümanın başından idam sehpasıyla çıkarılan sarığın yerine getirilen şapkanın unutulduğunun acısıdır, kopartılan yaygara.

            Aslında yaygara çıkarılması lazım gelen asıl şey; “Müslümanların özlerine dönüşleri” değildir. Bir zamanların devlet ricalinin kullandığı ve yeni kurulan rejimin önemli kararlarının alındığı Savarona’nın fuhuş mekanı olarak kullanılması olmalıydı. Gündem o geminin fuhuş mekanı olarak kullanılması olmalıydı.

Bakınız bu düşünce tarihten dahi ders almıyor. Hain olmakla, ihanet etmekle suçladıkları Osmanlı ricali bugün halkın gönlünde baş tacı olmuş durumda. Millet Abdulhamid Han’ın, Sultan Vahidettin’in torunlarını gönlündeki tahta çoktan oturtmuş bile. Onların mekanları hala kıymeti harbiyesini muhafaza ederken, bizzat kendileri kendi değerlerini fuhşa kurban ediyorlar.

Şimdi anladınız mı,  bu yaygara neden koparılıyor? Rejim sallanıyor devrildi devrilecek. Altında kalmaktan korkuyorlar. Yoksa Osmanlıcadan onlara ne?

 

 

                                                                                                                                  08.12.2014

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...