Çarşamba, 04 Mart 2015 13:59

Ey nefsim Bugün Allah Rızası için ne yaptın…?

Artık her gün soruyorum kendime bu soruyu… Artık her gün bu soruyla tartıyorum imanımın ya da ihlasımın kuvvetini. “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor” diye haykıran Bediüzzaman’ın âli himmeti geliyor aklıma ve “bütün  dünyada ittihad-ı İslam hedefine ulaşmak gibi bir ideali bizlere hedef gösterdiğini hatırlıyorum sonra… Sonra nasıl muvaffak olacağız o yüksek hedeflerde?

Bugünlerde milletvekili aday adayı olmak için çırpınanlara bakıyorum, bizi ziyaret edenlere bakıyorum, gönderdikleri mesajlara bakıyorum. Bunların yüzde kaçı acaba Allah rızasını en öne aldı? ”Nefer gibi vatan için çalışacağım”diyen acaba şu anda bulunduğu görev ve makamda Allah rızası için ne kadar ter döktü? Teşkilata ne kadar zaman ayırdı..? %95’i mv.olamayacağını bildiği halde “neden aday adayı oldu” acaba? Gerçekten merak ediyorum, mv.adayı olamayınca veya seçimden sonra adaylığını basamak olarak kullandığı ve istediği makamı alamayınca da şu anki gibi kendi ülkesine ve partisine aynı heyacanla hizmet edecek mi? yoksa 4 yıl o partinin kapısının önünden bile geçmeyecek mi? inanın merak ediyorum ve diyorum ki,  bir yerlerde çok fazla düşündüğümüzü ama sadece himmetimizin pervazlanması gereken yerde, daha çokça dünyevi ücretlerin hayalini kurduğumuzu anlıyorum…! Ve üzülüyorum değer mi dünyevi makamlar için, kıymetli zamanımızı heder etmeye…..

Asıl gaye rıza-yı ilahi olmalı her zaman. Muvaffak olma hülyaları ise hayallerimizi işgal etmemeli artık. Sonucun ne olacağını fazlaca düşünmeden ve hatta tasarlamadan, hedefe yani sadece rıza-yı ilahi amacına kenetlenmeliyiz tüm gücümüz ve sabrımızla.

Başarısızlık gibi görünen bütün o dünyevi sadmeleri tebessümlerle karşılamalı ve melekut cihetindeki rıza-yı ilahi okşamalarını tahayyül etmeliyiz her defasında. Bu samimi ihlası, manevi makamları  bile gerçek gaye olarak kabul etmeyen, bu ihlaslı niyeti  kazandığımızda bir bakmışız ki; Ayasofya ibadete açılmış, Arakan kurtulmuş, Suriye huzura ermiş ve tüm dünyada büyük bir İslam Birliği kurulmuş olacak. Ve bizler o zaman, elimizdeki sancakları gökyüzüyle buluştururken hala o temel endişeyi dillendirmeliyiz öz benliğimizde:

  • Acaba Rabbim razı oldu mu benim bu amellerimden?
  • Acaba Rabbimin cemaliyle müşerref olabilecek miyim ahirette?

Bugünkü kemiyetimize yani çokluğumuza rağmen, bugünkü görece siyasi başarılarımıza rağmen, asr-ı saadet dönemine ağıtlar yakışımızın sırrı da bu menfaatçilik hastalığımızda saklı aslında.  Bu hastalıktan kurtulmak için her türlü dünyevi makamı “Refik’ul Âla” uğruna reddeden Peygamberimizin “ihlas”ını örnek almalıyız önce

Sonra; Celaleddin Harzemşah, Fatih Sultan Mehmed Han,  Mevlana hz.leri ve Bediüzzaman Hazretleri gibi… madde-mana sultanlarının ihlaslarını yudumlamalıyız her fırsatta. Sonra açıyorum İhlas Risalesini ve okumaya başlıyorum tüm ihlas fukaralığımla:

"Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir."

Önce buradan başlamalıyız diyorum. Nefsime, hocalara, yazarlara, şairlere, siyasilere, dava adamlarına, önce “ihlas” tan başlamalıyız diyorum sessizce. Asıl başarı budur çünkü. Küçük bir kainat  olan benliğimizdeki  bu cihad-ı ekberi  kazanırsak eğer, dünyanın ne kadar da küçük olduğunu anlayacağız hemen…İhlasımızın küçüklüğünde ya da yokluğunda…Tekrar soruyorum usulca kendime Tekrar tekrar soruyorum….Bugün Allah rızası için ne yaptın?

                                                                                                                        MEHMET KANMAZ

 

Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...