Salı, 17 Mart 2015 08:40

MARKS VE KOMUNİSTLER “ALLAH!” DESEYDİ?

                                                   Totaliter rejimlerin ortak iddiası şudur; Cenneti dünyada kurmak. Dolayısı ile din en büyük düşmanlarıdır. Çağdaş dünyada Totaliter sistemleri, Komünizm ve Faşizm temsil etmektedir. Komünizm, “Din afyondur.” demiş ve her türlü dini duruş, öğreti ve hayat tarzını düşman ilan etmiştir.

Faşizm ise, dini dönüştürmeye kendi sübjektif ve ırkçı paganizmi ile dinleri bir araya getirmeye çalışarak dini yozlaştırmıştır. Bunu yaparken de din adamlarını kullanmıştır. Bizde, hilafetin kaldırılması, İtalya’da Papalığın bağımsızlığı örneklerdir.

Geçmişte Batı sömürdüğü topraklara giderken Papazlarını, misyonerlerini işgal orduları ile göndermişler, bizzat papazlar marifeti ile işgal edilen topraklarda, kütüphaneler ve ülkelerin medeniyet değerleri yok edilmiştir. Eski çağın ilmi çalışmaları da Avrupa’nın karanlık yıllarında şeytanlıkla özdeşleştirilmişti.

Bilimsel gelişmelerin, din ve din adamları yanında oldukları zaman toplumlar adeta uçmuşlardır. Ham yobaz, kaba softalar etkinleşince toplum da ilim de bilgi de harcanmıştır.

Diktatörlükler ise, bir yandan kendileri adına fetva verecek sahtekâr din adamları oluştururken diğer yandan yularlarını tutan emperyalistlerin emrinde dini akımlar, cemaatler ve mezhepler oluşturmaktan kaçınmamışlardır. Bu yönü ile Vehhabilik, Selefilik ve Suudilerin ilişkisi, bunun İngiltere tarafından dizayn ve tasarlanması, günümüzde İhvan’a karşı darbe yaptırılan Sisi’nin Mısır’lı Selefi’lerce adeta Peygamber ilan edilmesi, Sisi’nin özellikle Filistin’e karşı İsrail’e yandaş politikalar üretmesi aslında kafalarda oluşacak bir çok soruyu cevaplamaktadır.

Orta Asya Türk Devletlerinde ise, ciddi manada bir Selefi endişesi oluşmuş durumda. Metodoloji olarak, gerek sosyal hayatı zorlaması gerek teröre başvurmaları nedeni ile Selefi korku bizdeki 28 Şubat Süreci gibi, bölgede devlet adamlarını İslam’ı halisane yaşamaya çalışanlara karşı da dikkatli olmaya zorluyor. Bu da İslami yaşantıyı, eğitim çabalarını, toplumun İslami hayata evirilmesini geciktiriyor ve zorluyor. Hâsılı, dinimizin yayılıp yaşanması zorlaştırılıyor. Hem de din adına mücadele verildiği düşünülerek. Tüm bu manzara üzerinde düşünülmeye değer.

Doğu Bloğu denince aklımıza SSCB geliyor. Yani komünist Rusya. Düşünün Çarlık Orduları, Osmanlı’nın da güçsüz düştüğü süreçte tüm Türk Dünyası’nı işgal ediyor. Çok kanlı mücadeleler oluyor. Katliamlar oluyor. Akabinde Komünizm. İslam olanların bir kısmı, komünizmin prensipleri ile İslam’ın emirleri, Türk Milletinin Ahlakı örtüşüyor diyorlar ki, bunların başında Sultan Galiyev geliyor. Ancak komunizm önce dini, sonra geleneksel yaşam biçimlerinin tamamını hedef haline getirip sürgünler ve katliamlar yapıyor.

Tabii komünist sistemin olumsuzluklarının yanında olumlu yanları da yok değil. Fakirlikte de olsa kapsamlı bir eşitlik sağlanmış. Kapitalist Sistemlerle kıyaslanmayacak bir Sosyal Adalet Üstünlüğü var. Şehirler kocaman yollarla planlanmış, apartmanlara boğulmamış. Her yerde geniş alanlı ve ferah parklar var.

Komünizmden sonra SSCB’nin ordusu dâhil nasıl yağmalandığını çok iyi hatırlıyoruz. Ben Kırklareli’nde Bölük Komutanıydım. Gürcü ve Azeri’lerin Düzce Pazarına getirdikleri Subay Harita çantalarını çok ucuz bulup satın almış ve Bölüğümdeki personele dağıtmıştım. Diyorlar ki, komünizm yıkılınca fabrikalarda çalışan Ruslar gitti, fabrikalar kapandı, şehirlerin sosyal yapıları değişti. Her türlü ahlaksızlık yoklukla beraber bir anda arttı. Rusya’daki fabrikalar da kapandı aslında o dönemde.

Peki, komünizmin sorunu neydi? Din insanların vicdanının yanına “ALLAH KORKUSU ve SEVGİSİ İLE HELAL ve HARAM” kavramlarını adeta jandarma olarak koyar. O jandarma olmazsa, sistemin totaliter baskısı da kalkınca insanlar azar ve içlerindeki maddi hırsla hareket etmeye başlarlar. Rüşvet, kara para vb. hayatın belirleyicisi haline gelir. Şu anda kardeş ülkelerde de benzer sorunlar var. Daha da kötüsü Rusya dâhil kapitalizme geçişle kazanılan kara ve haksız paralar İngiliz, ABD ve Alman bankalarına aktarılıyor. Aynı ülkelerde emlak vb. yatırılıyor.

Şimdi düşünüyorum, Marks ve Komünistler “ALLAH” deselerdi gerçekten İslam’ın Ruhunda olan Sosyal Adaleti bilip inceleyebilselerdi, Yesrib’i Medine yapan O Rehber’i ve Kur’an-ı Kerim’i anlayabilselerdi ya da anlamaya çalışsalardı, en iyi olasılıkla düşman olmasalardı!....

Şimdilerde yağmalanan o geniş caddelerin kenarlarındaki geniş kaldırımlarla ferahlatılmış şehirleri camilerle ve minarelerle süsleyebilselerdi!

Bu manada ideolojik kavgasını sürdüren Marksistler çok düşünmeli. Tabii Müslüman Âlimlerde… Yeni yüzyıllara sevgi, huzur ve adalet götürme iddiasında olan bu asrın Münevver Müslümanları emperyalizmin ve kapitalizmin vicdansız çarkları altında ezilen İnanmış Müslümanları gelecek yüzyıllara nasıl taşıyacaklarının kaygısı içinde davranırken ayrıca sosyal nizamın nasıl olması gerektiğine de ciddi kafa yormalılar. “Allah” diyecek yeni komünistleri ve anti-kapitalist Müslümanları da Ülkemden uzak diyarlarda, Hoca Ahmed Yesevi Atamın yurdunda tebessümle hatırladım.

Tüm insanlığa “Gelin Medine’de, Kur’an’ın adil, Önderimiz (SAV)’in sevgi ve merhamet ikliminde buluşalım.” diye haykıracağız. Muhammedi bir duruşla, Yesevice bir sesle. Asrın Yunus’ları, Hacı Bektaş’ları, Sultan Alparslan’ları, Fatih’leri, Selahaddin’leri olacağız yeniden. 

(E) Yb. Halil MERT
Strateji ve Yönetim Uzmanı

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...