Cuma, 22 Mayıs 2015 11:57

Mursi Misali Müslüman Olmak..

Hayat, mücadele üzerine kurulmuş.

En başında varlığın tamamı hayatta kalmak için mücadele ediyor. Ya insan! İnsanın mücadelesi çok daha fazla.

İnsan, en başta nefsi ile mücadele içinde. Tabii bilincinde ise. Geçinebilmek için mücadele ediyor. İnsan olmak için, insanlık için mücadele ediyor. Zalimse zulmünü, kâfirse küfrünü devam ettirmek için mücadele ediyor. Mü’minse Allah’ın rızasını kazanmak, rıza ve emir üzere yürümek için mücadele ediyor. Şeytanla ve askerleri ile mücadele ediyor.

Hayat bir Müslüman için kısaca, İman ve mücadelesi, davası, sevdası üzerine kurulmuş. Peki, bu mücadele nasıl olmalı? Cevap hazır! “Allah’ımızın emrettiği gibi ve Resulullah (SAV)’in tatbik ettiği gibi.” Hangi İslami guruba, cemaate STK’na sorsanız bu cevabı verirler. Tabii akla gelen ikinci soru? “Niye birbirinize benzemiyorsunuz?” Cevaplar; “Kur’an-ı Kerim’de okumuyor musun peygamber kıssalarını hepsi farklı metodlar uygulamış.” Eeee! “Sonra Peygamberimiz (SAV) dememiş mi, “Benim ashabım gökyüzündeki yıldızlar gibidir. Hangisine yapışsanız bana ulaşırsınız.” Başka; “Âlimlerimin ihtilafı rahmettir.” dememiş mi Peygamberimiz?”

Sosyal anlamda ve Allah Resulü (SAV)’in öğrettiği organize olunmuş mücadele anlamında meseleleri anlamaya çalışalım. Vakit namazlarında dahi bizi cemaat olmaya adeta zorlayan dinimizi düşünün. İki kişi yolda yürürken dahi biriniz Lider yönetici olsun diye hep örgütlü ve sistemli mücadeleye yönlendirilen Müslüman duruşunu düşünün. Bir de yukarıda söylenenleri.

Çelişki var gibi görünüyor değil mi? Hayır!

Peygamber kıssalarında tevhid-i bütünlük vardır. Mü’minler gerek özel hayatlarında gerek cemiyette orada yaşananlara gösterilen helal tepkileri verirler.

Sahabenin yıldızlığı çoklukla şahsi hayata dönüktür. Kaç sahabe Lider oldu, yönetici oldu? Sahabeye de ismet ve emanet sıfatlarını vermek ne kadar doğru? Dinimiz birileri tarafından hem de cahil, Kuran ve sünnet bilgisi olmayan olsa bile bunu şahsi menfaatleri ya da dış odakların emri ile sulandıranlar tarafından ne hale getirildi? Müslümanların enerjileri sürekli harcanıyor, birbiri ile kavga ettirilerek ahiretleri mahvediliyor. En kötüsü de İman, mücadele ve cihad sulandırılarak içi boşaltılıyor. Alimlerin ihtilafından kasıt ise münakaşaya dönüşmeden münazara ederek en doğrusuna istişare ederek beraber karar vermek ve tatbik etmek üzeredir. Yani İcma-i ümmetteki söz söyleme hürriyeti.. ancak çıkacak karara uyulacak.

Kendisine idam hükmü okunan Mısır’lı Muhammed Mursi’yi izledim. Savunmasının tamamına yakını ayet-i kerimelerdi. Birçok şeyi yeniden düşünmeme neden oldu. Soru şu; “Kim doğrusunu yapıyor?” Her türlü zorluktan “Müslümanlar zarar görmesin!” bahanesi ile kaçan, kıvıran, kıvırmayı öğreten, bu halleri ile İslam’ı ve İmanımızı sulandıranlar mı yoksa zulüm ve küfrün karşısında ferasetle duranlar mı?

Yıllarca talebe yetişsin, nesiller kurtulsun diye sistemin, Demirel’in vs. baskılarına ve aldatmalarına sabır gösterildi. 28 Şubatta baskının en rezili uygulanırken Paşalara “Emredin!” dendi. Sonuç! “Canım çok büyük.” Büyük olan ne? Görünürdeki İmanı sulandırılmış, gönülleri bulandırılmış, dava diye başka şeylerin gönüllerine sokulduğu insan kalabalığı mı sonuç? Diğer yanda toplumun İslami yaşantısını kolaylaştıracak birçok yasak kalkmış, kolaylıklar gelmiş, gelmeye devam ediyor. Her semte İHL açılmış. Hangisi daha büyük sonuç acaba?

Son 12 yılda kadrolaştığınız kadar son 300 yılda kadrolaşabildiniz mi? Bunlar gerçek sonuçlar değil mi?

Mursi’ye verilen İdam kararına karşı sessiz kalanlar utanmazdır, ferasetsizdir, izzetsizdir. Gereğini yapamayanlar sorumsuzdur, istismar edip menfaat devşirenler ahlaksızdır. Evet, bu tür olaylar hicret gibi, Bedir ve Uhud Meydanı’na çıkmak gibi ayrışma noktalarıdır. “Ben de Müslüman’ım ama canım tatlı, rahatım iyi, ben Uhud Meydanı’na çıkmam.” “Sen ne yaparsın?” “Ben kitap yazarım, sohbet ederim, bakın müşrik ve Yahudi’lerin, İslam Düşmanlarının kalplerini İslam’a ısındırıyorum.” Güzel gibi görünen bu ve benzeri duruşlar, Müslümanları yavşatmakta ve yaptıklarının doğru olduğunu benimsetmektedir. Yani bozuk yaşantısını İslamlaştırmak derdine düşmüş olanlar kabul görmektedir.

21. yüzyılda Mursi gibi Uhud Meydanı’na çıkabilmektir doğrusu. Doğrusu İslam’ı sulandırıp bir yığın hamaset cümleleri ile beyni ve gönlü doldurup hareketsiz ve izzetsiz bırakmak değildir.

Mursi mühendistir. Yüksek eğitimini ve doktorasını ABD’nde yapmıştır. Çiftçi ve köy çocuğudur. Ama ABD’nde kalmamış, ülkesine dönmüş, zehirli bal ile aldatılmadığı gibi, o balı gencecik yaşında O’na sunanların yanıltmalarına kanmadığı gibi, bilakis ülkesine dönmüş, İslami Mücadelenin içinde yerini almıştır. Mursi gibi bir insanın yanında yer almayıp, insanlık suçu işleyen darbeci ve katillerin yanında yer alan sözde İslamcılara ve Ezher’in alçalmış öğretim üyelerine yazıklar olsun.

Mursi dilerim İslam Dünyası’nda yeni bir uyanışa ve dirence vesile olur. Ne mutlu Nebevi Mücadeleyi Mursi misali anlayanlara, idrak edenlere. Ne mutlu Mursi gibi “EMRE” olup, Rehberimiz (SAV)’in izinden gidenlere…

 

(E) Yb. Halil MERT
Strateji ve Yönetim Uzmanı

Son Düzenlenme Cuma, 22 Mayıs 2015 12:04
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...