Salı, 09 Ağustos 2016 13:16

Savcıların ve Komutanların Dikkatine...

Gizlilik kamuda bir çok alanda önemli ve gereklidir. Peki, personel özlük haklarını bile takip edemez hale geliyorsa?.. Bu gizlilik değil, arka planında bir art niyet var demektir.

Öncelikle, kimse kusura bakmasın ama FETÖ’cü namussuzların aşama aşama yaptığı pisliklere gerek sivil yönetim, gerek bürokrasi, gerek sıralı komutanlar adeta çanak tutmuş. Hepimiz desteklemiş, göz yummuş belki de korkmuşuz. Bilemiyorum…

Geçmişte insanlar müracaat edecek mercii bulamamış, BİMER’e yazmıştı. Ne mi oldu? Şikayet ve ihbar ettiği askeri savcı ifadesini almaya geldi.

Muvazzaf subaylar gözünü karartıp medyaya açıklama yaptı, MİT’ndan, emniyetten tanıdıklarına durumu ilettiler. Ne oldu? Kendisi askeri savcının karşınsa çıktı. Adamın dedikleri ve anlattıkları doğru tabii. Askeri savcı adamı psikiyatr kliniğine gönderdi, “Deli!” deyip dosyayı kapatmak için. Oysa beyanlarda isimleri geçen subayları darbe gecesi halk köprüden, sokaktan topladı ve polise teslim etti.

Şimdi, hala böyle mi devam edecek korku ve endişesi devam ediyor.

KARA-NET VB. SİSTEMLER SAVCILARA AÇILMALI..

TSK’nde personelin gizlilik dereceli olmayan atama yerlerini görebildiği, kendi bilgilerini görebildiği bir kapalı devre sistem var. Bu sistem soruşturma savcılarına açılmalı. Onlar da kim nerede görebilmeli.

Geçmişte subaylara aldıkları sicillerin birkaç maddesi tebliğ edilirdi. Ayrıca subaylar devreleri içindeki sıralarını görebilirlerdi. Şu an itibari ile personel sicil sıralamasını göremiyor. Neden? Sebebi açık. Pis işlerini, haksızlıklarını saklamak için.. Soruyoruz şimdi sıralı komutanlara, tüm bunlar oluyorken siz ne halt ediyordunuz? Derhal sistem geçmişteki gibi, özlük haklarının takip edilebileceği şeffaflığa döndürülmeli. Ayrıca atılan FETÖ’cü subayların verdiği siciller, ödüller ve cezalar da değerlendirilmeli, gerekirse iptal edilmelidir.

İfadesi alınan subayların ifadeleri, güvenilir savcı, polis ve askeri kişilerden seçilmiş bir heyet ya da heyetlerce incelenmeli, sonuçları değerlendirilirken gereksiz hüsnü zan ile hareket edilmeden gereği yapılmalı, bilgi kaybına meydan verilmemelidir. Özellikle itiraf niteliğinde olan ifadeler için mutlaka gizlilik kaydı olmalıdır. Gerekirse kurumlarına dahi ifadeler ulaşmamalı, yeni bir arşiv oluşturulmalıdır.

Yakalanan kurmay subaylara başta olmak üzere akademi sınavına kimlerle birlikte çalıştırıldıkları, çalıştıran personel, soruları veren “üst abi” vb. kesinlikle sorulmalıdır. Bunlara doğru ve tam cevap vermeyenlerle ilgili işlem suçlu olarak yapılmalıdır.

Şahsı hem Yüksek Lisans yapmış, hem akademiye gitmiş ya da KOMKARSU bitirmiş tüm personel soruşturmaya alınmalıdır. Akademi sınavları son 15 yılda öyle bir hale getirilmiştir ki bir sorunun cevabını tüm kitap ve talimnameleri önüne koy yine bulamıyorsun. Kazanabilenler kesinlikle FETÖ’cüler. Kanıtı da ortada. 15 Temmuz Kalkışması adeta bir kurmay kalkışmasıydı. Düşünün timler bile ya kurmay subaylardan ya da Harp Akademisi kursiyerlerinden oluşuyordu. Bu arada öldürülen Tuğg. Semih Terzi’nin birliğinden toplu olarak akademiyi kazananlar bile bu işin dışındaki komutanların dikkatini nasıl çekmez?

Güvenilir bir İHBAR HATTI kurulmalıdır. Bu hatta ihbar yapanlar kendi bilgilerini tam vermeli, ihbar yapanlar otomatik olarak Gizli tanık ve İtirafçı olarak değerlendirilmelidir. Geçmişte BİMER’e yapılan müracaatlerın hiçbir gizliliği yoktu. Yine böyle olursa.. Düşünün personelin eşi BİMER’e yazı yazıyor, bunun için personel ceza alıyor. Böyle bir şikayet ve müracaat hattı olur mu?

Darbenin halk nezdinde de birkaç temel sonucu var. Biri, her Allah, kitap diyen vatansever değil. Demek ki Vatanseverliğin temel ölçütü dindarlık ya da simsarlığı değilmiş. Tam tersi devlete sahip çıkmak için Atatürkçü ye da pazarlayıcısı olmak gerekmiyormuş.

“Hayr bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde de hayr vardır.” sırrınca darbe kalkışması bir çok hayra vesile olmuştur. Yeni dönemde insanlar pantolonundaki secde izinden dolayı yargılanmamalı, karısının kıyafeti ölçü olmamalı, içki içiyor diye de hain ilan edilmemelidir. Atamalarda liyakat ve ehliyet aranmalıdır. Üst seviye atamalarda ise, liyakat ve ehliyetin yanında güvenilirlik aranmalı, kefalet ve referans sistemi getirilmelidir. Geçmişte siyasilerin kapıları aşındırılarak getirilen kadrolar için aynı siyasiler imza ile kefil ve referans olurlar mıydı acaba?

Halkımızın feraseti siyasiler ve devlet ricalince heba ve israf edilmemelidir. Allah (CC)’ımızın merhameti, ümmetin duası heba edilmemelidir.

Son Düzenlenme Cuma, 30 Eylül 2016 09:32
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...