Çarşamba, 30 Kasım 2016 00:13

Mezhep/Tarikat, İdeoloji Bataklığında Ortadoğu

İslam Dünyasında zalime ne lazım? İşbirlikçi ve haine ne lazım? Fitneci ve menfaatçi soysuzlara ne lazım? Çok basit! Bir fetvacı yetiyor tüm işlerini halletmeye…

İslam tarihindeki kötü örnekler farklı mı? Hayır!

Büyük Âlim İmam-ı Azam, fetva makamını reddettiği için zulüm görmedi mi?

İyi örnek olarak anlattığımız, kendisinin fetvalarla defnini isteyen Kanuni’nin bu örneği sizce de düşündürücü değil mi?

Hilafet bile fetva ile kalktı.

Son iki yüzyılda fetvanın gücünü ve çok kolay elde edildiğini gördü emperyalizm. İttihad-ı İslam emri en kolay fetva ile yok ediliyor. Buluyorsun bir Kalkancı, bir Kesnizani, bir Fetö.. O istediğiniz fetvayı veriyor. Bir zamanlar başörtüsü ve Sütçü İmam hikâyesi ile kitleleri ateşlerken, başka bir zamanda da “Başörtüsü teferruattır.” diyor. Dün Haçlıların alçaklıklarını anlatıp etrafına masum insanları toplarken, bu gün “Haçlılar iyidir, medenidir, namusunuza, dininize, medeniyetinize saygılıdırlar.” diyor. Alçakça gözümüzün içine baka baka. O haine inananlar da, tedbir yapıyor, arkasında büyük İslami hedefler saklı diye avunuyorlar.

Sebep… Edille-i Şerriye yok. Allah’ın Kitabı Kur’an yok, Peygamberimiz (SAV)’in uygulamaları yok.. Âlimlerin İcması zaten yoktu. Sünnilerde kıyas, Şiilerde akıl eden de kalmadığına göre meydan DEAŞ’a, Haşti Şabi’ye, El-Kaide’ye, Kalkancı’ya, Fetö’ye kaldı.

FETÖ başta olmak üzere, Türkiye’de tüm cemaat ve tarikatların, meşrep ve mekteplerin kendilerine has İslami! Kitapları var. Bunları kim inceliyor? Var mı duyanınız? Meğer Fetö’nün kitapları sapıklıkla doluymuş. Hadi behhh!... Şimdi mi fark ettiniz? Bu da ihanet ve hainlik değil mi?

Irak ve İslam Dünyası’nı emperyalizm Sosyal bir laboratuara dönüştürdü. Müslümanları da kobay (denek) olarak kullanıyor.

IŞİD, Sünni görünümlü diye Irak’taki Sünni birçok kesim zulümlerine göz yumdu. Düşünün Telafer 400.000 nüfuslu bir Türkmen kentiydi. Yarısı Şii yarısı Sünni. Sünniler akrabaları ve dindaşları Şii’lerin Güney Irak’a kaçışını seyretti. Bazı radikal Sünniler IŞİD’le beraber köyleri basmaya gitti. Tabii emperyalizmin istediği tam da buydu. Bölgede kalıcı düşmanlık, kan ve gözyaşı.

İran, emperyalizmin yarattığı bu zulüm ve pisliği çok iyi kullandı, Şii’leri mezhepçilikte yaparak eğitti, örgütledi siyasette, sosyal alanlarda ve ordu da… Yetmedi. Şimdi artık Haşti Şabi Irak Ordusu’na dâhil edildi.

Güney Irak’a sürülen ve kaçan Şii’ler şimdi Haşti Şabi militanı olarak geri dönüyorlar.

Irak’tan Türkiye’ye gelip yardım isteyenler hala mezhepçilik üzerine kurguluyorlar gelecek tasavvurlarını.

Türk Milleti, geçmişte mezhepçilik yapmadı. Mezhepçilik yapan Safavi’ye engel oldu. Son Halife Cihad-ı Ekber Çağrısını tüm Müslümanlara yaptı. Şii ulema da katıldı davete. Cumhurbaşkanımız Haykırdı kaç kez “Ben ne Sünniyim ne de Şii. Ben Müslümanım.” dediği davete ne İran’lı mollalar, ne de S. Arabistan’lı Ulemalar icabet etmedi. Manzara budur ve İslam Dünyası’na anlatılmalıdır. Bu arada Irak’ta İttihad-ı İslam’ı savunan Şii Âlimlerde, Sünni Âlimlerde tasfiye edildiler.

Biz mezhepçilik yapamayız, karşısındayız. Bizim İran’da hem dindaşlarımız var Şii, hem de gözünü ve gönlünü Türkiye’ye çevirmiş soydaşlarımız. Biz coğrafyayı geçmişte olduğu gibi bir arada tutmanın çarelerini düşünmek zorundayız. Mezhepçilik ve Mikromilliyetçilik bölgenin en büyük düşmanıdır, istismar alanıdır. Bölgede körüklenen mezhepçilik ateş gibi çevre ülkelere de sıçratılacak bir tehdittir. Türkiye’miz geçmişte bunun hedefi ve mağduru edilmiştir.

Türkiye, bölgenin ümididir. Medeniyet Coğrafyasında uygulanan Psikolojik harp ve harekâta karşı aynı sahada mücadele etmelidir. İran devrim Muhafızları Şii Milisleri eğitip yetiştiriyorsa, İngiliz, ABD ve İsrail’li uzmanlar IŞİD’i başımıza bela ediyorlarsa, Haçlı İttifakı PKK’yı yetiştiriyorsa, Türk Ordusu’nun Özel Kuvvetleri de bölgeyi ayrıştırmadan bir arada tutacak, İttihad-ı İslam’ı ve medeniyetimizin köklerini savunacak insanları hem fikri, hem İslami hem siyasi hem de askeri açıdan örgütlemek ve yetiştirmek zorundadır. Peki, Özel Kuvvetler’in tek başına bu imkân ve kabiliyeti var mıdır? Hayır! Öyle ise.. Diyanet, Milli Eğitim ve MİT personeli ile timler takviye edilecektir.

Gerek yurtiçinde gerek yurtdışında Psikolojik Harp/harekât faaliyetleri bizzat MGK direktifleri ile yönlendirilmeli ve hükümetçe yönetilmelidir. Temel ölçü de bin yıldır bu toprakları bir arada tutan, Haçlı Seferlerine “DUR!” diyen manevi genlerimizdir. Milletimizin özünde bunun var olduğu darbe girişiminde görülmüştür. Çevre coğrafyamızın bize özleminden, koynunda sakladığı mazinin hatırası albayrağımızdan bellidir.

Güçlü ve Büyük Türkiye, bölge barışının, bölgedeki büyük birliğin, dirilişin ve huzurun teminatı olacaktır. Emperyalist ve zalim dünyaya direnişin öncüsü de Büyük Türkiye olacaktır. Bu irade gündemde tutulmalı ve kor gibi yayılmalıdır.

Son Düzenlenme Çarşamba, 30 Kasım 2016 08:53
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...