Salı, 21 Şubat 2017 09:28

Büyük Babanın Hikâyesi

Oğuzların Kayı Boyuna mensup olan Osmanlı, Türkiye Selçuklu hükümdarı Alâeddin Keykubat zamanında, önce Karacadağ’a ardından da Söğüt ve Domaniç yöresine Ertuğrul Gazi başkanlığında uç beyliği olarak yerleştirilmiştir. Köse dağ Savaşı’ndan sonra Kayı Boyu Anadolu’yu işgal eden İlhanlı Devleti’ne bağlanmıştır. Bu devletin zayıflamasıyla Osman Bey bağımsızlığını ilan etmiştir.

1299 yılında Osmanlı Beyliği’nin kurulduğu bu sıralarda siyasi birliğin olmadığı Balkanlar’da en kuvvetli devlet Sırp Krallığı’ydı. Bundan başka Bulgar, Macar ve Arnavut krallıkları, Eflak, Boğdan, Bosna, Hersek ve Erdel beylikleri bulunmaktaydı. Tüm bu devletlerin yanında Osmanlıların halka iyi davranarak, dinsel hoşgörüyü devlet politikası haline getirmesi, adaleti sağlaması tarihin; Büyük Baba’nın yani Osman-ı Aliye’nin doğmasına tanıklık etmesini sağlamıştır.

Gelelim acının, gözyaşının dinmediği Balkanlar’ındurumuna. Osman-ı Aliye döneminde huzur, sükûnet içinde yaşayan Balkanlar’ın bu huzuru birilerini tabi ki rahatsız etmişti ve şeytani şer rahat durmayacaktı. Şerrin ardında vesveseye kapılan Batı bundan hoşnut olmayacak ve haçlı zihniyeti ağır bastığı için kin, kan ve nefret onları esir alacaktı. Peki, bu ihtiras ve hırs nasıl bir bedel ödetecekti? Hırsın ve kirli zihniyetlerinin bedeli ağır can ve mal kayıplarıyla sonuçlandı. Ancak unutmadan ifade edelim ki Osman-ı Aliye de bunların bedellerini ağır bir şekilde ödedi ve ödemeye de devam ediyor.

Gelelim Osman-ı Aliye’den sonra tam 4 devlet kurulmuş Kafkaslara. İşin tuhaf yanı bu dört devlet Batıya nispeten daha ağır bedeller ödemiştir. Nedeni ise ayrışmalar ve mezhepsel olarak haçlıların ekmeğine yağ sürmüş olmalarıdır. Sürekli bir varlık ve yokluk arasında gidip gelmeleri de ayrı bir çıkmazdır ki ihanetlerinin bedelini de çok ağır ödemişlerdir, ödemişiz. Kardeşin kardeşkanını en çok akıttığı bölgelerden biridir bu coğrafya. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve komünizmin çöküşüyle birlikte ortaya çıkan özgürlük ortamı ve buna bağlı olarak gelişen bağımsızlık hareketleri Kafkasların tarihlerine ve kültürlerine yeniden sahip çıkmalarına ve geçmişlerini keşfetmelerine imkân sağlarken, Kafkasya’da yaşayan çeşitli etnik gruplar arasındaki çatışmaları da su yüzüne çıkarmıştır. Acı, kan ve gözyaşı devam etmektedir.

Osman-ı Aliye sonrası kan ve gözyaşının hiç dinmediği topraklara; Orta Doğu’ya baktığımız zaman ise, Osmanlı’dan sonra tam 15 devlet kurulduğunu görüyoruz. Hırs ve ihtiras duyguları bir türlü sonlanmayan bir sürü devletten bahsedebiliriz. Sadece bununla da kalmayıp nüfuslarının yarısını kaybettiler ve halen bunca acıya rağmen uslanmadılar desek yeridir. Osman-ı Aliye buyruğuna karşın en acımasız ihanet içerisinde zavallı, parçalanmış bir İslam coğrafyası bırakarak tarihlerinin en ağır bedelini ödemeye devam etmektedirler. Dahası da siyah maden (petrol) doymazlığı gözlerini kör eden ve kardeşkanı akmasına neden olan en büyük kaynak olarak devam etmektedir. Batı haçlı zihniyeti bu zavallı İslam topluluğuyla adeta top gibi oynatmaktadır. Haçlı Batı, silah ve oyuncak karşılığı İslam karşıtı çalışmalarına devam etmektedir. Sadece bu da değil, mezhepsel ayrışma, sapık türetme tarzı yaşam biçimi ile de iflah olmaları mümkün değil. Dünya savaşlarından sonra siyasi kaynaşmaların, ihtilallerin, birbirini izleyen savaşların, uluslararası çıkar çatışmalarının, ani kamp değiştirmelerin, büyük ihanetlerin, sürpriz barışmaların, zengin-fakir bölünmelerinin, dini fanatizmin en büyük odak noktasının Ortadoğu olduğunu söylemek abartılı sayılmamalıdır.

Bir de siyahi Afrika denilen bir coğrafya var ki, Osman-ı Aliye sonrası onlarca devlet burada da türemiş. Şuan bu insanların bu şartlarda yaşamaları dahi ilahi kudretin bir mucizesidir. Afrika ülkeleri, 20. YY’ın ikinci yarısında Haçlı Batı sömürgeci ülkelerden kendini kurtaramayan, çarpık, sıra dışı bir yaşam biçimi ile zavallı “kara maden” coğrafyası olarak en ağır bedeli ödemektedir. Bitmeyen savaşlar andıyla, demokratik dışı yönetimleriyle, darbeleriyle, şiddetiyle kendisinden sıkça bahsedilir. İnsanlar acımasız bir şekilde katledilir ve Haçlı Batı sömürür! Osman-ı Aliye sonrası bir türlü toparlanamayan Afrika’da yanlışlarının bedelini gün geçtikçe beterleşen bir vaziyette ödemektedir. Batı dünyası, Afrika’yı ‘‘kendi başına bırakılamayacak kadar değerli bir hazine’’ olarak görmeye devam etmektedir. Ve asla bölgeyi terk etmek istemeyecektir.

Sonuç: Belki sizleri hafızayı beşerden dolayı biraz yormuş olabilirim. Balkanlar’ın huzuru için EVET demek lazım. Kafkasların huzuru için EVET demek lazım. Ortadoğu için EVET demek lazım. Afrika kıtası için EVET demek lazım ve her şeyden önemlisi insanlık için EVET demek lazım. Güçlü bir Türkiye için EVET demek lazım. Osman-ı Aliye sonrası ancak genç bir Cumhuriyet, onca entrika, muhtıra, darbe veya başına bunca kaza gelmesi bizlere yeni bir sistemin gelmesi gerektiğinin habercisidir. Uzun lafın kısası gelecek sistemle beraber Büyük Baba’nın tarihini yeniden yazmaya hazır mısınız? Onun için evet demek lazım.

Ülkemin Aziz Milletine Selam Olsun. Dua ile Kalın.

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...