Perşembe, 11 Mayıs 2017 09:16

Oltaya Takılanlar ve Atam Elden Gidiyor Nutukları

Yine almış başını gidiyor Atatürkçülük ve “Atam sen kalk ben yatam” nutukları. Türkiye’nin en kritik dönemlerinde yöneticilik yapmış ve her ne kadar başarı var ise kendinden menkul M. Kamal’ı eleştirmek büyük bir suç sayılıyor. Yıllar önce söylenmiş sözler sanki bugün söylenmiş gibi hepsi bir araya getirilerek yeni bir linç kampanyası başlamış durumda. En akıllı dediğimiz insanlar ve siyasetçiler dahi zokayı yutmuş durumdalar. İşin kötüsü yaptıkları hatanın farkında bile değiller.

Çünkü her ne zaman başları sıkışsa dört elle sarıldıkları “Kamalizm” sihirli bir değnek gibi bütün engelleri aşıyor. Örneğin CHP’de yeni bir iç mücadele başladı mı yeniden eski tezgahlar kurulur ve neredeyse aynı nakaratlar söylenmeye başlar. “Atama şöyle dedin, yok bunu kastettin” diye olmadık suçlar icat edip işlerini yoluna koyarlar.

Böyle başa böyle traş. Yıllarca yattığı derin uykudan uyanamayan adamlara elbette böyle muamele edeceksin. Bu yüzden CHP’li siyasetçilere söyleyecek bir söz bulamıyorum. Onlar layığı ne ise öyle yapıyorlar. İtiraz edenlere ise cevapları hazırdır. İrtica hortladı, mürteciler Atamıza saldırıyor, gericiler M. Kamal’a hakaret etti. Fakat benim devlet yöneticilerine sormak istediğim önemli sorular var. Niçin bu tuzaklara düşüp memleketin ocağına incir ağacı dikmiş kişilere hesap sormuyorsun?

Hem de bu aynı nakaratlar artık kabak tadı vermedi mi yahu! Bir ülkenin kaderine etki eden çok önemli kararları alan ve emrivakileri kabullenmeyenler için “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” diyen bir siyasi lideri, eleştiremeyecek isek, kimi eleştireceğiz?

Sayın Başbakan Yıldırım bu linç kampanyasında geri kalmıyor. Yıldırım, yandaş kanal adını verdikleri bir televizyonda yayınlanan bir eleştiri için “Atatürk’e hakaret edilmesini ve buna benzer girişimleri şiddetle kınıyorum. Hukuken yapılması gerekenler ne varsa bunlar yapılacaktır” diyerek ne yapmaya çalışıyor acaba? Bu faşistlere şirin görünerek iyi bir iş yaptığını mı zannediyor?

Başta başbakan olmak üzere bütün siyasetçiler şunu iyi bilsin ki öyle gürültüye pabuç bırakan tiplerden değiliz Elhamdülüillah. Sen önce Meclis araştırma raporunda adı geçen ve ne zaman başları sıkışsa “Atatürkçülük elden gidiyor” nutukları atan şu bankacı general ve amirallerden hesap sor bakalım. Sizin ihmallerinizden yararlanıp memleketin içine kurşun suyu döktüler, görmez misiniz? Hala kimse bunlara hesap soramıyor, ne acı değil mi?

Ne zaman başları sıkışsa aynı nakaratları ortaya döküp aradan sıyrılıveriyorlar. Peki, yöneticiler, size ne oluyor? Neden sazan gibi oltaya atlayıp yıllar önce söylenmiş ve söyledikleri sözler yüzünden ceza almış insanları, sanki yeni olarak söylemiş gibi suçlayıp kınamak neyin nesidir?

Önce aşağıda ifşa ettiğim Meclis Raporlarının gereğini yapınız. Çünkü bu faşist generaller darbe yaptıkları yetmiyormuş gibi memleketi soyup soğana çevirdiler. Yetmedi darbe yapıp yiğit insanlarımızı şehit ettiler. Bunlar olmasa FETÖ darbe yapmağa cesaret edebilir miydi? Hiçbir kimse 29 Şubatçılardan ne hesap sordu ne de üzerlerine gitti. Bana sakın yıllarca sürüp gitmekte olan 28 Şubat davasını anlatmasın. Burada birkaç tane Batı Çalışma Örgütü mensubu yargılanıyor. Müdahil olduğum için çok iyi biliyorum. Asıl suçlulara hiç dokunulmadı bile. Darbenin elebaşı olan medya yöneticileri, sendikacılar, yargı mensupları, akademisyenler ve siyasetçilerin hiç birisinden hesap sorulmadı. Olan zavallı milletimize oldu…

Yoksa sizin gücünüz birkaç tane basın emekçisi yazar ve araştırmacılara  mı yetiyor? Asarım! Keserim! Oyarım! Demek sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

28 Şubat 1997 darbesi ile ilgili olarak kurulan. Meclis Araştırması Komisyonu Raporunda bu dönemde bankaların yönetim kurullarında üst düzey yöneticilik (danışmanlık da dâhil) yapmış olan asker kökenli kişilerin listesi nedense gözden kaçırılmış ve kamuoyundan gizlenmiştir. Biz yine de bunu deşifre edelim ve ilgililerin konu üzerine gitmesi için çaba gösterelim. Zira halkı soyanlar serbestçe dolaşabiliyor halleri ve keyifleri yerinde, buna mukabil mağdur edilen on binlerce insan haklarını alamayıp iade-i itibarlarına kavuşabilmiş değil.

“Atatürkçülük” nutukları sayesinde bankaları hortumlayarak memleketi katrilyonlarca lira zarara uğratan bu faşist generaller aynı yöntemleri kullanmaktan bıkmadılar. Yöneticilerimiz de aynı tuzağa düşmekten hiç vazgeçmediler. Hâlbuki bir Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz. Bu ne büyük hatadır, anlayan beri gelsin…

Bu general ve amiraller medya sahipleri ile derin bağlantıları ve yukarıda anlatmaya çalıştığımız “Atatürkçülük” nutukları sayesinde daima üste çıkmayı başarmış ve yapılan fenalıkları gizlemeyi başarmışlardır. İşte 28 Şubat döneminde söz konusu bankalarda görev yapmış olan asker kökenli personel ve görev dönemlerine ilişkin bilgiler şöyledir:

1. (Emekli Orgeneral) Hüsnü ÇELENKLER (Halkbank Danışma Kurulu Üyesi) (1990-1991)

2. Metin AKPINAR (Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı) (1996-1999)

3. (Emekli Orgeneral) A. Doğan BAYAZIT (Kentbank) (1996-1999)

4. (Emekli Oramiral) Ö. Feyzi AYSUN (Bayındırbank) (1991-1993)

5. (Emekli Orgeneral) Sabri YİRMİBEŞOĞLU (Bayındırbank) (1996)

6. (Emekli Koramiral) Çetin ERSARI (İnterbank) (1996-1999)

7. (Emekli Orgeneral) Teoman KOMAN (İnterbank) (1997-1999)

8. (Emekli Koramiral) Işık BİREN (Egebank) (1989-1991)

9. (Emekli Oramiral) H. Vural BAYAZIT (Etibank) (1999-2000)

10. (Emekli Orgeneral) M. Muhittin FİSUNOĞLU (Sümerbank) (1998-1999)

11. (Emekli Oramiral) Zahit ATAKAN (Impexbank) (1989-1991)

12. (Emekli Koramiral) Ekmel TOTRAKAN (Etibank) (1997-Özelleştirme öncesi)

13. (Emekli Korgeneral) Alaettin GÜVEN (Etibank) (1998-Özelleştirme öncesi)

14. G. Aydın AKSAN (Etibank) (1994)

Bunlar sadece bilinenler. Ya bilmediklerimiz? Ya üstü örtülüp sefahet ve işret alemlerinde yenilenler, ve tüyü bitmedik yetimlerin hakkı ne olacak?

1980'lerde dönemin Başbakanı Turgut Özal, Türkiye ekonomisini ithal ikamesi modelinden ihracat önderliğinde büyüme modelini devam ettirmeye çalışınca faşist statüko tarafından dikkati çekilmiş suikasta uğrayarak şehit edilmişti. Ayrıca 28 Şubat döneminin Başbakanı Erbakan'ın KİT'ler için bir finansman havuzu kurması bu yağmacıları bir hayli kızdırmış devleti söğüşleyemedikleri için çok fena bozulmuşlardı. Arkasından da darbe geldi tabii...

Şu anda varlık fonu olarak yapılmaya çalışılan da buna benzer bir çalışma olsa gerektir. Yani finansman açığı olan KİT'lerin ihtiyacı, finansman fazlası olanlardan karşılanacak. Dışarıdan veya özel bankalardan borçlanılmayacak. İşte bu modelin hayata geçirileceğinin duyulması banka sermayedarlarının ve faizcilerin dikkatinden kaçmamıştır. Çünkü bu modelle yüksek faizle ve hiçbir risk almadan para satmanın getirdiği kazanç artık son bulacak.

İşte 28 Şubat 1997 darbesi ile bu büyük yağmaya yeniden devam edilmiştir. 1997'de Hazine'nin faiz ödemeleri 2.2 katrilyon lira tutarken 28 Şubat'ta Erbakan'ın devrilmesinin ardından 1998'de 6.1 katrilyona,1999'da 10.7 katrilyona, 2000'de 20.4 katrilyona ve 2001'de de 41 katrilyona yükselmiştir. Böylece 2001 krizinin önemli nedenlerinden birinin 28 Şubat müdahalesi olduğu da kolaylıkla söylenebilir.

28 Şubat sürecinden günümüze kadar bakıldığında Türkiye'nin bu süreçten ekonomik olarak payına düşen zarar Meclis Araştırma Komisyonunun raporunda şu şekilde yer almıştır:

“Kamu kesiminin faiz harcamalarının gayri safi milli hasılaya oranının değişmediğini kabul ettiğimizde 1997-2007 periyodunda yaklaşık 119 milyar ABD doları fazladan faiz giderlerine harcama yapıldığı görülmektedir”.

İşte şimdi zurnanın “zırt” dediği noktada sorumuzu sorup yazımıza son verelim. Başları sıkışınca hemen “Atatürk” nakaratlarına başlayan bu faşist yağmacıların sözlerine daha ne kadar zaman aldanacaksınız? Ülkemize milyarlarca dolar zarar veren bu haramzadelerden hesap sorulmayacak mı? “Adalet” kavramı sadece parti amblemi olarak mı kalacak?

Son Düzenlenme Perşembe, 11 Mayıs 2017 09:37
Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...