Cuma, 26 Nisan 2024 17:44

Silahlı Kuvvetlerde Rol model Olacak Komutanlar

Türk Silahlı Kuvvetlerine komuta etmiş Orgeneral Rüştü Erdelhun'u nazarlara sunmak istiyorum. Bu sayede özellikle askeri eğitim kurumlarında rol model olarak öğretilmesi gereken önemli bir şahsiyeti tanımış olacak ayrıca içi boşaltılmış olan demokrasi ve cumhuriyet kavramlarına açıklık getirmiş olacağımızı umuyorum.

Gündemde olan ve çok tartışılan anayasa ile birlikte demokratik hukuk devleti ilkelerine açıklık kazandırmak en önemli hususların başında gelmektedir.

Çünkü hem hükümet hem de muhalefet tarafından sık sık hamasi nutuklar çekilmekte silahlı kuvvetlerimizde bilerek veya bilmeyerek darbeci anlayışı geri getirmek isteyen bahtsız insanları görmekteyiz.

Bu meselenin iyi bir şekilde anlaşılması için orduya kumanda etmiş iki önemli kişinin tutum ve davranışlarını analiz edebiliriz.

Bu sayede ülkemizde tek partili faşist yönetimi tekrar hortlatmak isteyen darbeci anlayışı deşifre ederek demokratik hukuk devletinin asli unsurlarını gerçekleştirme imkânı vardır.

Orgeneral Fevzi Çakmak, uzun yıllar boyunca Genelkurmay Başkanlığı vazifesini sürdürmüştür. Fakat bu görevi esnasında siyasetten uzak kalması gereken ordumuzu birçok siyasi olayın içine çekerek büyük bir yanlışlığı imza atmıştır.

Siyasi düzenlemeler ve önemli devrimler yapılırken ordumuz bizzat siyasetin içine çekilmeye çalışılmıştır.

Fevzi Çakmak, demokrasi ve cumhuriyet ilkeleri yerine CHP’nin altı oku olarak ifade edilen ilkelere bağlı kalmış her on yılda bir yapılan darbelere zemin hazırlamıştır.

Askeri darbe ve halkımıza karşı uygulanan şiddetin temeline inilmesini sağlayacak bu analizler çok önemlidir.

Fevzi Çakmak’tan bir müddet sonra Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Rüştü Erdelhun ise askerlere vermiş olduğu nutuk ile cumhuriyet tarihimizin en önemli konuşmasını yaparak tarihe geçmiştir. 

Bundan önce mahkemelere konu olan ve halen de çok tartışılan CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Atatürk’e ait olduğu ifade edilen bir nutuk daha vardır. Bu iki nutuğu karşılaştırmak sureti ile silahlı kuvvetlerde rolmodel ve örnek alınması gereken komutanları incelemeye çalışalım.

Bursa Nutku olarak ifade edilen ve elimizdeki sadeleştirilmiş metinlerde şu hususlar göze çarpmaktadır.

“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük yâ da en büyük kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir’ diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘demek adalet örgütünü düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek’ diyecektir. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir’ diyecektir”.

Bu metni 27 Mayıs 1960 darbesinden sadece 12 saat önce Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'un askerlere karşı söylediği nutuk ile mukayese ederek; darbeci kalkışmaları önlemek mümkündür.

Dünyada emsali olmayan ve her 10 yılda bir gerçekleştirilen askeri darbeler ve terör olaylarının ülkemizde akıl almaz boyutlara yükselmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi bu darbeci anlayıştır.

Rüştü Erdelhun ise bu anlayışın ülkemizi içinden çıkılmaz bir darbe bataklığına düşüreceğini düşünüyordu. ABD’nin ülkemizde darbe yapacağının istihbaratını almıştı. Askerlerin siyasete karışmasının ne derece kötü sonuçlar doğuracağını görmüş ve bunun ülkemize vereceği zararları fark etmişti. Komuta kademesinde bulunan fakat darbeden sonra emekli edilen 265 general ve 5000’e yakın subay da aynı düşünceye sahipti.

Fakat içlerinde Ümit Özdağ’ın babası Yüzbaşı Muzaffer Özdağ’ın da bulunduğu ABD’nin kandırmış olduğu subaylar; vatan hainliğine eşdeğer bir darbe kararı almışlardı. ABD’nin gizli servis elemanları birçok ülkede olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde sinsi bir şekilde yuvalanmış ve halkın seçtiği iktidarı devirmenin planlarını yapmıştı. Çünkü Adnan Menderes, Batının Türkiye’de kurmak istemediği çok önemli sanayi tesislerini Sovyetler Birliği ile beraber inşa ediyordu.

Darbe hazırlığını fark eden Erdelhun, faşist cunta yapılanmasının önüne geçmek için Ankara dışından takviye kuvvet getirilmesini emreder. Fakat CHP, darbeyi desteklemektedir. Bir de hükümet içinde cuntacılarla işbirliği yapan Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes bulunmaktadır.

Samet Kuşçu isimli bir subay, cuntacı subayları ifşa etmiş fakat mahkemede 27 Mayıs darbesini yapacak bu subaylar beraat ederken; Kuşçu hapis cezasına çarptırılmıştır. Kısaca ABD ve CHP, Menderes hükümetini yargı dâhil her yönden kuşatmıştır.

Nihayet Adnan Menderes kandırılır ve takviye kuvvet getirilmesi konusu rafa kaldırılır.

Erdelhun Paşa, yine de darbeyi önleyebilmek maksadı ile 27 Mayıs’tan bir gün önce cuntacıların da aralarında olduğu subayları Genelkurmay Karargahı’nda toplar ve tarihe geçecek şu konuşmayı yapar:

“1912 Balkan Harbi’nde Silahlı Kuvvetler; İttihatçı ve İtilafçı diye ikiye bölündü. Emir komuta ve idarenin muhal (boş) olması neticesinde Osmanlı İmparatorluğu parçalandı. Bütün bu misaller askerlerin mesleklerinden gayri bilmedikleri ve rejimin kendilerine vermediği hakları zorla alarak ya aşırı milliyetperverlik ya da birden, sıfırdan yüze çıkabilmek için yaptıkları hareketlerdir. Anayasa iç hizmet kanunu ile silahlı kuvvetler, millet iradesi yetkisine verilmiştir. Parlamento ve onun icra ettiği hükümetin elindeki bir kuvvettir. Demokratik rejimlerde parlamento ve hükümet, milletin seçimi ile meydana gelir. Partiler içerisinde en çok rey alan iktidara geçer. Bugün Demokrat Parti iktidardır. Silahlı Kuvvetler parti diye değil, seçimle gelmiş bir iktidar hükümetinin emrindedir. Yarın seçimleri Halk Partisi kazanırsa ordu onun başkanına da itaat etmeye ve emirlerini yapmaya mecburdur. Seçimle gelen hangi iktidar veya partinin herhangi bir kusuru olursa onu millet takdir eder. Ve seçmez, düşürür. Kulağıma gelen bazı haberlere göre Ankara’da 60 kadar subay Sayın Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü ve Millet Meclisi’ni basarak istifalarını isteyecekmiş. Bugün Türkiye’nin en değerli malı Silahlı Kuvvetlerdir. Bunun diğer maddi ve fiziki kıymetlerinden başka hassaten itaatkârlığı, hükümet ve milletime; kanunlarına riayeti sayesinde malıdır. (Silahlı Kuvvetler’de) Kıta ile veya kıtasız, cüzi ve külli yapılacak böyle bir hareket, yukarıda Türkiye için değerli mal olarak ifade ettiğim biricik kıymetli silahlı kuvvetlerin bu değerini gaip etmesiyle (kaybetmesiyle) neticelenir. Sonra, demokrasiye ve seçime bir darbe olacak böyle bir hareketin milletin büyük ekseriyetince tutulmayacağından neticesi hüsran olur.”

Sözlerini askerlerin siyasete müdahaleleri konusunda örneklerle sürdürür: “1941’de İkinci Dünya Harbi’nde Japonlar, Amerikalılarla anlaşmaya çalışırken silahlı kuvvetlerin tazyiki ile Pearl Harbour baskını yapılarak Amerika ile harbe tutuşmuş ve neticesinde mağlup olup kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin Geminis hükümetine müdahalesi neticesinde Milli mücadelede bize karşı mağlup olmuşlardır. İtalyan ordusunun Mussolini ile faşizme kayması neticesinde silahlı kuvvetler siyasete girmiştir.”

Erdelhun, bu konuşmadan yalnızca 12 saat sonra 27 Mayıs günü gece saat 3’te tutuklanarak Harp Okulu’na götürülür. Küfürler altında hakarete uğrayarak yaka paça dövülerek askeri disiplini ayaklar altına alan cuntacı askerler tarafından aşağılanır.

Darbeci askerlerden Muzaffer Özdağ'ın Harp Okulu öğrencilerini kandırarak Genelkurmay Başkanını dövmesi tarihimize düşen kirli bir an ve lekedir. Düşünün bir Yüzbaşı, Orgenerali diğer faşistlerle beraber yaka paça tekmeleyip hastanelik ediyor. Şimdi ise Ümit Özdağ babasının çirkin davranışını övüne övüne anlatmaktan çekinmemektedir.

Birbirine tamamen zıt bu iki anlayış ve düşüncenin cesur ve kararlılıkla tartışılması devletimizin bekası için çok önemlidir.

Medeni ülkelerin hiç birisinde şiddete açık bir şekilde çağrı yapan benzeri ifadeler kabul edilemez.

Bazı yazarlar “1933 Bursa Nutku’nun içerik ve üslubuyla 1927 Gençliğe Hitabesi’nin içerik ve üslubu birebir örtüşmektedir. Her iki nutukta da gençlere seslenilmekte, Cumhuriyetin, devrimlerin korunmasının altı çizilmekte ve gençlerin direnişinden söz edilmektedir” demektedirler. Ayrıca “Galip gelmek için mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız” cümlesi CHP Başkanının diğer söylev ve demeçlerinde de geçmektedir. Bu söz ve demeçler “Amaca ulaşmak için her yol mubahtır” diye düşünen başta FETÖ Örgütü lideri Fetullah Gülen ve darbeci askerlerin ayrıca şiddet taraftarı insanların şiarı olmuştur. 

Meclis kürsüsünde söylenen “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” anlayışı birçok nutuk ve söyleve bu şekilde yansımıştır. Buna karşı ancak ciddi bir askeri eğitim ile ancak karşı konulabilir.

Yapılacak analizlerde bu tutum ve davranışlar ele alınmalı cesaretli bir şekilde tartışılmalıdır. Zira Feto ve teröristleri de aynı silahlı yöntemi kullanmaktadır. Her türlü dini ve kutsal değeri ayaklar altına almaktan çekinmeyen bu dehşetli terör örgütüne ve ABD işbirlikçisi Sabetaycılara karşı devlet ve sivil toplum örgütleri, daha çok çalışması gereklidir.

Her 10 yılda bir gerçekleştirilen çirkin darbe kalkışmalarına karşı gerekli önlemlerin alınması için Rüştü Erdelhun'un nutku ve davranışları ele alınarak akademik çalışmalar yapılmalıdır.

Her şeyden önce darbe kalkışmalarını önlemek için darbeci nutuk ve söylemler yerine Erdelhun'un tarihe geçmiş bu sözlerini hiç olmaz ise kamu kurum ve kuruluşlarının önemli noktalarına asılması zorunludur.

Darbeci kalkışmaları görmezlikten gelmek, Tuzla Piyade Okulundaki disiplinsizliklerin üstünü örtmek büyük bir hatadır.

Menderes, darbeci kalkışma esnasındaki ihmalinin hatasını idam edilerek ve şehit olarak ödemiştir. Şu anda ordumuz daha 8 yıl önce gerçekleştirilen 15 Temmuz 2016 kalkışmasını yaşamış bir ordunun travmasını yaşamaktadır.

Yöneticilerimiz başta olmak üzere üniversitelerimiz, medya ve sivil toplum örgütlerimiz yaşadığımız acı olaylardan hiçbir ders almamış gibi görünmektedir.  Genelkurmay Başkanı olarak atanacak kişilerden en önemli vasıf; bu kişilerin demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine bağlı insanlar olması gerektiği açıktır.

Tuzla Piyade Okulunda meydana gelen kalkışmanın failleri hakkında ciddi bir işlem yapılması bu açıdan çok önemlidir. En azından Askeri Ceza Kanununun gereği olarak askeri disiplin kurallarını ayaklar altına alan bazı subayların derhal cezalandırılması önemli bir hale gelmiştir.

Eğer darbeci teğmenleri koruyan komutanlar var ise bunun acilen  gereği yapılmalıdır.  Ağır disiplinsizlik olayları karşısında görevinde ihmal suçu işleyen komutanların cezalandırılması da ibret alınması açısından önemlidir.

Maalesef 63 yıl önce olduğu gibi ordumuz yine Darbeci Silahlı Kuvvetlerine benzetilmeye çalışılmaktadır.

Askeri Ceza Kanunu çok açık hükümler içermektedir.

Darbeci kalkışmalar yüzünden Türkiye en az 40 sene geriye gitmiştir. Daha kötüsü ise darbeci askerlerin kurmuş olduğu “askeri vesayet sistemi” sayesinde her on senede bir darbeler yapılması sağlanmıştır. Bu durum son olaydan anlaşıldığı üzere hala devam etmekte doğru dürüst ders alınmadığı anlaşılmaktadır.

İşte Erdelhun’un sözlerinin aksine hâlâ askeri okullarda devrimci ve darbeci ruhu ayakta tutan eğitime ve müsamerelere devam edilmektedir. Halkın seçtiği yöneticilere bağlılığı arttırmak yerine öğrenciler, faşist ruhlu 6 ok ilkelerini benimsemeye ve itaat etmeye zorlanmaktadırlar.

Umulur ki; Erdoğan hükümeti ülkemizin karşı karşıya kaldığı bu büyük tehlikeye karşı gerekli tedbirleri alır.

15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden şu ana kadar yapılan icraatlar yeterli değildir.

Halkın seçtiği siyasetçilerin yönetimine saygı duyulması için Erdelhun’un yukarıda arz ettiğim konuşmasını bütün askeri okul öğrencilerine öğretmek ve benimsetmek için çalışmalar yapılması şarttır, vesselam...

Dr. Vehbi Kara

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...