Perşembe, 28 Aralık 2017 11:06

Söz’ün bittiği yerdeyim.…

Bazen yazmak sancılı olur, sanki yürekten dikenli teller çekilircesine çıkar kelimeler... Acı yürekte harlanıp, yoğrulup, önce kendini yakar, sonra kâğıda dökülen cümlelerle vicdanı olan yürekleri… Keşke yeryüzünde kavrulmuş yürekler ve insafa gelmiş vicdanlar fazla olsaydı, belki de yazmaya gerek kalmazdı. Bazen de bilemezsiniz ne yazacağınızı. Bir yanda zulmün pençesindeki insanlar, katledilen çocuklar ve kadınlar, diğer yanda ise sadece görüntüde insanlık. Öyle çok sancılarımız var ki; işte Kudüs ve mahzun bekleyişinde Ayasofya.

Acıyı yazmak, en acı anlardır... Ya acıyı yaşayanların hali nicedir? Hangi yazılanlar zulmü bize tam olarak tarif edebilmiş ki? Bunları yazarken, zulmün göbeğinde olup da milletinin selameti için her acıya sabretmiş, çareler için mücadele vermiş Hz. Üstadımız aklıma geliyor... Kendisi zindanlarda amma himmeti daima milleti için ayakta idi. “Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir.” Ve sonra himmet yönünden fakir düşmüş; Arabistan ve Mısır yönetimi aklıma geliyor. İstişareden, Müslümanlar için konuşmaktan, tedbir almaktan kaçınan zavallılık…

Fakir ve zalim Amerika, Suriye’de tek bir çocuğun karnını doyurmamış, yüzünü güldürmemiştir. Bir tek insana iyilik elini uzatmamıştır. Artistik görüntüler yada propaganda amaçlı yapmacık bir-iki iyilik yapma görüntüsü vermişlerdir... Gerçekte ise Rusya ile beraber Esed’in zulmüne ortak oldular... İşte bu hakikatleri görmeyen, milyonlarca misafir ağırlayan devletimiz için iftihar etmeyen içimizdeki insanlara da acilen insaf dilemek lazım!

Yeryüzü Müslümanlara ve mazlumlara zindan edilirken, eldeki kalemden, tuşlardan alevler yükseliyor… Hangi tuşla başlamalı meramı anlatmaya? Hangi satırlar soğutur yüreği? Bu durumlarda; ruhumun romanı yıldızları seyre dalmak, okumak istiyorum. Kirli şehirlerin, kirli seması buna da fırsat vermiyor. Hayaller imdada yetişiyor; yıldızları, gülen çocukları, adaletin gerçek temel olduğu yarınları getiriyor önümüze. Ve Nurların huzur veren limanına sığınış… Biraz nefes almak, yepyeni umutlarla duaların kanadına tutunup, yükselmek, bütün ahları işiten gerçek Bir’in-Allah’ın varlığını bilmek merhem oluyor… Elbet bir gün hesap sorulacak tesellisi olmasa idi; ruhumuz çıldıracak, kafeslere konulacaktık...

Bir yerlerde lapa lapa kar yağar; bir yerlerde ise lapa lapa hüzün... Kar mı üşütür, yoksa hüzün dolu ana yüreği mi? Arakan çok uzaklarda sahipsiz üşümekte… Filistin hep hüzünlü… İhtilafların, tezgâhların, taassupların kirli eli Müslümanları didik didik etmiş ve bölmüş. Uzun engellerden dolayı bir araya gelmek, birlikte adım atmak, tek ses olmak, tek karar olmak elimizden alınmış. İhtilafın, siyasetin, meşrebin gözünü çıkarıp, İslam kardeşliği ruhunu iki milyara yakın bedene giydirmek lazım. Çare bulmak için birlik olup, oturup birlikte tek ses konuşmak lazım. Geleceğe şuurlu istişareler ile adım atmak lazım. Her yönden bu bize çok lazım! Meşveretin ruhu Allah için konuşmaktır, ben yerine biz olabilmektir. İşte bunu gerçekten tesis edebilsek, Müslüman olarak, görüntüde değil, gerçek manada sık sık bir araya gelsek, ne küffarın eli, ne de dili bu kadar uzardı! Aynı sesi haykırsaydık; dinlemek zorunda ve oturmak zorunda kalacaklardı...

Kötülüğe karşı kalben buğz etmekten dil cesaretine geçen ve inşallah eli de devreye sokacak olan Erdoğan’a dualar ile destek veren samimi Müslümanlardan ve Nur talebelerinden de Allah razı olsun.

Çare: Başta Hz. Kur’an ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sesine kulak vermek ve itaat etmek. Hakikatleri haykıran İslam’ın şuurlu evlatlarını dinlemek ve yüz yıllık büyük çığlık olan Bediüzzaman’ın reçetelerini ciddiye almaktır!.. Üstad’ın bir asır önce, Şam’da Âlemi İslam’a o muazzam haykırışı ve hakikatleri ortaya koyuşu eğer dinlenilseydi; Ortadoğu’ya ne siyonist İsrail girebilirdi, ne de haçlı alçakları… Geç de olsa Bediüzzaman’ın Şam’daki imanlı haykırışı şimdi yükselen bir sesmiş gibi dikkate alınmalı. Son olarak; Ayasofya topuz gibi zalim küffarın tepesine indirilmeli!

Selâm olsun; yüreğinde sevgi olanlara… Selam olsun;makelemi taharri ile okuyan kardeşlerime… Selâm olsun; imanla dolu, geleceğe ümidini kaybetmemiş, İslam’ın zaferlerini dört gözle bekleyen şuurlu kardeşlerim ve dostlara.…

Son Düzenlenme Perşembe, 28 Aralık 2017 12:01
Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...