Perşembe, 08 Şubat 2018 09:57

Lozan Büyük Bir Hezimettir

Kanal İstanbul güzergâhı ve inşaatı belli oldu. 2018 yılında ihalesi yapılarak ilk kazma vurulacak. Lozan’da kaybettiğimiz İstanbul ve Çanakkale Boğazlarındaki egemenlik haklarımızı bu sayede geri alma çabalarımızdan bir tanesi işte bu büyük projedir.

Yıllar önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Lozan hezimettir" sözleriyle başlayan tartışma bugün başka bir aşamaya geldi. Yakında Lozan’da yürütülen mücadelede nasıl tongaya düşürüldüğümüz belgeleri ile açıklanacak. İsmet İnönü ve onu yönlendiren Kamâl Atatürk’ün bu konuda yaptığı icraatlar masaya yatırılacak.

Neredeyse tüm şartları aleyhimizde olan ve Sevr anlaşması öne sürülerek “Ölümü gösterip sıtmaya razı olmaya” benzeyen bu anlaşma hakkında düşünmek gerekiyor. Yunan, Fransız ve Ermeni Savaşlarında başarılı olduğumuz ve zaferle çıktığımız halde nasıl oldu da Lozan’da büyük bir hezimetle karşılaştık? Bu sorunun cevabı çok can yakıcıdır.

Batı Trakya, Musul-Kerkük, Kıbrıs, 12 Ada-Rodos, Boğazlar hepsi Lozan’da kaybedilmiştir. Sayılan bu yerlerin dışında da kayıplarımız vardır. Lakin hala sorun yaşadığımız bu bölgeleri dile getirelim. Tarihçiler ve özellikle de resmi tarih yazarları belki utanır da bunlar hakkında daha geniş bilgiler sunar.

Lozan hezimetine geçmeden önce niçin Hamidiye Kahramanı Rauf Bey değil de İsmet İnönü Türkiye’yi temsilen baş üye olarak bu konferansa katılmıştır? Bu sorunun cevabını verelim.

Rauf Orbay, İngilizceyi çok iyi konuşabilen, uluslararası ilişkileri iyi bilen, diplomasi uzmanı olduğu gibi Heyet-i Temsiliye Reisi Ünvanı (Yani Türkiye Başbakanı)  olan yurt dışında itibarlı bir insandı. Sadece Türkiye’de değil uluslararası kamuoyunda da takdir ediliyor başarıları dillere destan bir gemi komutanı olarak kendisinden söz ediliyordu. Konferansa gitmeye de talipti zira Mondros Mütarekesini imzaladığı için çok üzgün olup bu sayede yapılan haksızlığı önleyeceğini düşünüyor vatanına karşı kendini borçlu hissediyordu.

Fakat Meclis Başkanı Mustafa Kamal, Rauf Beyden rahatsızdı. Çünkü Rauf, kimsenin keyfi emirlerini dinlemiyor doğru bildiğinden asla şaşmıyordu. Buna mukabil İsmet İnönü, kendisinin verdiği her emri harfiyen uyguluyor ve sözünün dışına çıkmıyordu.

İngilizler, M. Kamâl ile anlaşmanın yolunu bulmuşlar öncelikle Halifeliğin kaldırılmasını istiyorlardı. Zira 1. Dünya Savaşında Hintli Müslümanlar, İngiliz Ordusunda Müslümanlarla savaşmamak için isyan çıkarmışlardı. Ne yapıp edip halifelik kaldırılmalıydı. Zaten Halifeliğin kaldırıldığı günün hemen ertesinde yani bir gün sonra İngiliz Meclisi Lozan Anlaşmasını onaylamıştı. 

Asıl mesele M. Kamâl ile halledilmiş şimdi daha fazla ne alırız hesaplarına başlanmıştı. Bunun için Rauf Bey’i istemediler. Zira bu konuda Rauf, bütün planları boşa çıkartabilirdi. Bu yüzden İsmet gibi silik birisinin seçilmesini istediler. Bundan sonrası ise tam bir tiyatro idi. İngilizler Lozan’da istedikleri her şeyi aldılar. Buna mukabil vermek istemedikleri bütün bölgeleri de muhafaza ettiler. Peki, nasıl oldu bu iş? Madde madde sayalım:

Batı Trakya: Halkı Müslüman olan bu bölge savaştan önce Bulgar sınırları içerisindeydi.  Burada bağımsız bir Türk devleti kurulmuştu. Fakat hiçbir dönemde burada egemenlik kuramamış olan Yunanistan’a bırakıldı.

Kıbrıs: Osmanlı devleti tarafından İngilizlere kiralanmıştı. Yani tapusu Osmanlının mirasçısı olan bizdeydi. Lakin Duyun-u Umumiye borçları mirasçı olarak bize bırakıldığı halde Kıbrıs İngilizlere bırakıldı.

Musul-Kerkük: Diğer bölgeler gibi Misak-ı Milli sınırları içerisinde olan bu bölge, Mondros Ateşkes anlaşması imzalandığında hala Osmanlı toprakları içerisindeydi. Lakin ateşkese rağmen İngilizler bölgeyi işgal ederek fiili durum meydana getirmişlerdi. Bu bölgeyi Lozan’da alamayan İngilizler kurnazlık yaparak önce ikili anlaşmaya, sonra da kendi hâkimiyetleri altında olan Milletler Cemiyetine taşıyarak bağırta bağırta Musul ve Kerkük’e el koydular. İşin daha kötüsü Türkiye’yi bu şekilde ahmak yerine koymuş üstüne üstlük dalga geçmişlerdi.

12 Ada ve Rodos:  Trablusgarp (Libya) savaşları esnasında işgal edilen bu adalar savaşın sonucunda imza edilen Uşi Anlaşması gereğince Osmanlı Devletine iade edilecekti. Fakat bu anlaşma maddesi dahi uygulanamadı. Hâlbuki en kolay madde buydu. Adalar İtalyan işgaline bırakıldı. Nitekim yıllar sonra İtalyanlar ve Almanlar çekilirken adaları Türkiye’ye vermek istediler. Fakat İsmet baştaydı ve vatanın küçülmesi için çok gayret gösteriyordu. 12 Ada, Rodos ve Meis’i Yunanlılar işgal etti.

Ege adaları: Midilli başta olmak üzere boğaz önü adaları Türkiye’ye verilmesi gerekiyordu. Burada çeşitli kepazelikler sonunda bir kısım adaların Türkiye’ye verilmesi kabul edilmiş olduğu halde Lozan heyeti tarafından unutularak Yunanlılara bırakıldı.

Boğazlar: İstanbul ve Çanakkale boğazı askerden arındırılarak serbest bölge haline getirildi. Kısaca Türkiye, boğazlardaki egemenlik haklarının neredeyse tamamını bu şekilde Lozan’da kaybetmişti.  1936 senesinde Sovyetler Birliği devreye girerek “limanlarım her türlü tehdide açık” diyerek yeni bir düzenleme istedi de bu sayede Montrö Anlaşması ile bazı egemenlik haklarımızı geri aldık. Hala bu anlaşma yürürlüktedir.

Suriye-Halep: İstiklal savaşında her türlü yardımı yapan ve ahalisinin büyük bir kısmı Türk olan bu topraklar Fransız egemenliğine bırakıldı. Nihayet 1938 yılında İskenderun Sancağı oylama yapılarak Türkiye’ye bağlandı.

Boğazlar ve Hatay nedeni ile Lozan Anlaşması iki defa delinmiştir. Hatta Boğazlar Tüzüğünün onaylanarak yürürlüğe girmesi, üçüncü kez Lozan’ın değişmesi demektir. Lakin aynı anayasanın değişmez hatta değiştirilmesi teklif edilemez ilkeleri gibi absürt ve anlamsız bir anlayış burada da söz konusudur. Bu yobazlığın en ileri derecesi olan kafa yapısını kınıyorum. Yahu Allah’ın emri mi? Niçin değiştirilemesin?

Lozan anlaşmasının toprak parçalarındaki egemenlik hakları ile ilgili bölümleri bu şekildedir. Batum ve daha nice toprak parçası ile ilgili haklarımız terk edilmiş olup bir hicran yarası olarak kalmıştır. Hala Lozan için “zafer” diyenler ya su katılmamış ahmaktır ya da kasıtlı olarak tarihimizi çarpıtmaya çalışan kurnaz İslam düşmanlarıdır. Yahu toprak parçaları ile ilgili bölümler bu kadar açık ve net bir biçimde elimizden alınmış ve millet olarak bizi aşağılayan devletlere karşı hala Lozan’ı övüp hayran kalmanın anlamı nedir?

Diğer maddeler çok mu iyi. Hayır, Sevr Anlaşmasının maddeleri nasılsa bunlar da kelimesi kelimesine hatta virgülüne kadar aynıdır. Birkaç madde dışında Sevr anlaşmasını büyük ölçüde kabul ettirmişlerdir. Yazıklar olsun…

Şimdi Boğazlar ve Suriye konusunda kaybettiklerimizi 100 yıl geçtikten sonra geri almaya çalışıyoruz. Boğazlardan geçişte artık eskiden olduğu gibi beleş geçmek olmayacak. Kanal İstanbul sayesinde Boğazlar Türkiye’nin tam egemenliği altına alınacaktır.

Suriye’de ise İdlib’e geçen yıl girmiştik. Şimdi de Afrin’e girerek bölgedeki PKK’lıların temizliğini sürdürüyoruz. Nihayetinde Esed rejimi ile birlikte İngiliz ve Fransızların Lozan’da elimizden aldığı vatan topraklarının bir kısmına da kavuşmuş olacağız. Ebette barış huzur ve sükunet sağlandıktan sonra bölge halkı kararını verecektir. İster Hatay gibi anavatanları olan Türkiye’ye katılırlar. İsterlerse Suriye devleti olarak yollarına devam ederler. Bu o bölgede yaşayan halkın tercihine göre olacaktır, vesselam…

Dr.Vehbi Kara

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...