Salı, 02 Ekim 2018 12:36

Küresel Aktörlerin Kucağındaki Tetikçi Örgütler

Heval(!) ve yoldaşlar(!) ile ortaya çıkan yandaş STK’larla başlayıp dağlarda biten hayaller, ülkemiz uzun yıllardır küresel aktörler tarafından saldırılara maruz bırakılmasına sebep olmuştur. Son otuz, kırk yılımız sol marjinal örgütlerin kan ve şiddetle toplumu germeye çalışmasıyla geçti. Jeostratejik açıdan ‘’Hilal Projesi’’ diye adlandırdığımız yeni gelişmeler dünyada önem arz etiği gibi geleceğimizi de şekillendirecektir.

Ülkemizin gelecek planlaması kapsamında yapacağı bütün yatırımların bir şekilde engellenmesi adına batı uzun yıllardır taktiksel olarak Türkiye’yi oyalamaktadır. Büyük oyun kurucular Türkiye’ye rol verilmemesi adına uzlaşmaya gitmişlerdir. 

Gelelim Türkiye karşıtı engellere… 

Bu engeller dört ayaktan oluşur; siyaset ayağı, STK ayağı, marjinal örgüt yapılanmaları, ekonomik şantajlar…

Siyaset ayağında politize yapılanma masum olarak gösterilse de ne yazık ki bazı para baronları siyaseti istedikleri gibi yönetmektedir. Bunun açık örneklerini 1980’lerde ve 2000-2018 yılları arasında görebilirsiniz. Para baronlarının daha etkin olarak tanımak isterseniz bir gecede mecliste aldırılan karalarla il ve ilçe sınırlarını değiştirtip baronlara kendini satan siyasetçileri görebiliriz. Bazı politikacıların küresel baronlara karşı dirençleri olmadığı gibi aynı politikacılar tarafından her türlü ihanete de maruz bırakıldık.

STK’lar… STK’larımız her türlü ihaneti açık seçik yapıyor, daha da ileri gidebiliyorlar. Yakın zamanda birçok STK’nın açıklamalarını gördünüz. ‘’Terörle mücadeleyi kaldırınız’’ diyen STK’lar, batı çıkarlarına uygun olmayan yatırımların durdurulması, prestijli projelerden vazgeçilmesi, her türlü yıkım ve yağmaya göz yumulması, onu da bırakın bu ülkenin haydut diye tanımlanması için ellerinden geleni yapıyor. Ne yazık ki bunca alçak ve şeref yoksunu STK’larımız da varmış. Aslında bunların kimlerin çocukları olduğu belli. Bunun yanında tabi ki vatansever, onurlu, ülkesinin menfaatini düşünen önemli STK’larımızın da olduğunu biliyoruz. Bu tanımlanan STK’ların para karşılığında büyük baronların birer köpeği olduğunu unutmayalım.

Terör olayları ile birlikte Türkiye maddi ve manevi kayıplar vermekte ve bu kayıplar ülkenin gündemine yansıyarak kamuoyunu büyük bir ruhsal yıkıma uğratmaktadır. Dünya üzerinde hiçbir toplum bu denli acı kayıplar karşısında ruhsal dengesini sağlıklı tutamaz. ‘’Terörün’’ bedelinin Türkiye’deki travmatik etkisinin kolay silinecek bir durum olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak bu ülkeden beslenip yıllarca baronların organizesi altında olan kimi sözde özgürlük hareketleri, maşa olduğunu anlamak istemeyen, etnisiteye dayalı birer mankafalardır. Şiddetten beslenmeye bağlılardır. 

PKK, YPG, MLKP, MKP, DHKP/C, PŞK, PDK/Bakur, Kudüs Ordusu, Hilafet Devleti (HD), onlarca terör örgütü… Saymakla bitmez. Buna benzer 80’e yakın örgüt olduğu istihbarat raporlarına geçmiştir. Bunca ihanetin ve direncin bu aziz milleti yıkmaya gücü yetmediği gibi küresel baronların büyük paralar karşılığında tutuğu tetikçi örgütler olmaktan ileriye de gidememişlerdir.  

Son yılarda AK Parti’nin elde etiği bütün kazanımları tehdit olarak algılayan batı ve baronlarının, Türkiye’nin kendi bölgesinde aktör olma yolundaki girişim ve çıkışlarını, çıkarlarına ters düştüğü için onaylamadığını anlıyoruz. Özellikle İsrail eksenli güvenlik politikaları açısından Türkiye’nin gelişmelere fazla müdahil olması, İsrail’in geleceği açısından Türkiye’yi tehdit olarak görmesine sebebiyet veriyor. Türkiye’nin dış politikada aktif siyaset sergilemesinin küresel güçler tarafından Türkiye’nin önünün kesilmesi gibi bir yol haritasında birleştiğini görmekteyiz. FETÖ’nün de bunun bir parçası olarak kullanıldığıysa aşikâr. 

Son zamanlarda yapılan ekonomik saldırılarla Türkiye’deki varlıkların yabancılar üzerinden ipotek edildiğini görüyoruz. Bu ekonomik saldırıların FETÖ, ABD ve İngiliz saldırıları olduğuna dair şüphelerimiz ise bu noktada kesinleşiyor. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz saldırılarının son perdesi olarak nitelendirebileceğimiz bu ekonomik saldırıların asıl amacı net olmakla beraber, perde arkasında çok amaçlı bir saldırıdır. Bölgesinde ve İslam coğrafyasında etkin siyaset yürüten Türkiye’nin bu saldırılara daha etkin, daha dirençli çözüm bulması gerekir.

Girmiş olduğumuz bu süreç kalkınma, ulusal gelişim ve üretimin verimsel olarak artmasını, kurumlarda köklü değişikliklerin meydana gelmesini, ekonomik ve toplumsal yapının yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir. Halkın değer yargılarında, dünya görüşünde ve davranış kalıplarında meydana gelen değişmeleri de içeren çok geniş kapsamlı bir süreçteyiz. 

“Dünya tarihinde, terörden en fazla etkilenen, jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik açılardan önemli bir konuma sahip olan Türkiye, yıllarca topraklarında yaşanan terör olayları, istikrarsızlıklar, üretimin artırılmasına yönelik yatırımlara ağırlık verilememesi ve bütçesinin önemli bir bölümünün terör olaylarının önlenmesi amacıyla harcanması sonucunda kalkınmasını tamamlayamamıştır.’’ Bunca saldırıya rağmen bu zamana kadar çökmeyen bir ülkenin bundan sonra da inşallah dostunu ve düşmanını herkes görecektir.

...

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sabri-balaman/kuresel-aktorlerin-kucagindaki-tetikci-orgutler-25977.html

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...