Perşembe, 06 Aralık 2018 10:53

G-20 ve Fransa eylemleri tesadüf mü?

Emperyalist ülkeler, kendi egemen güçlerini ekonomi üzerinden test ederek ve başka ülkelere karşı koz olarak kullanarak yaptırım uygulayarak barbarlığa baş vuruyor. Bugün dünyada birçok devletin, insan hakları, demokrasi gibi içi boş söylemlerle dünyayı kandırarak bir iş görmediklerini biliyoruz. Ama aynı dünya devletleri, uluslararası kuruluşlar, BM veya buna benzer yapılarla hilekâr zillet misali kendisi çalıp kendisi oynayan çifte standart örgütleriyle mazlum milletlerin kanayan yarası olmaya devam ediyor. G-20 de bu kapital sistemin güç isimlerinden biridir. 

Malumunuz G-20 zirvesi öncesi Fransa’da patlak veren ‘’sarı yelekliler’’ gösterileri dünya gündemine oturdu. Hemen herkes petrol zammından kaynaklandığını ifade ediyor. Acaba öyle mi? Gelin hep birlikte bu küresel oyuncuların kirli planlarını göz önünde tutalım.

Protesto sözcüğü batı dillerine, eski Fransızca yoluyla Latinceden girmiş. Latincedeki anlamı daha çok sana, size direnç gösteriyor ve karşı geliyorum demektir. Bugün de batıda hukuk dilinde, örneğin masumiyetini ilan ederken, bu sözcük kullanılıyor. Protesto, önce itiraza sonra da gösteriye dönüşmüş etimolojik söylemdir.

Herkes “Kim bu Sarı Yelekliler?” diye profil çıkarmaya çalışıyor. Cevabı kolay değil. Çünkü homojen değiller. Altında farklı bir dinamizm yatıyor. Tetikleyici ana sebep akaryakıt zammı olsa da katılımcı profili ve öne çıkan hassasiyetler bölgelere ve semtlere göre değişebiliyor. Bugün Sarı Yelekliler’e kırsal ve taşradan şaşırtıcı oranda katılım olması nedeniyle kimileri 1789›da vergilere isyan eden köylülerle kıyaslıyor… Ancak bu büyük eylemlerin arkasından da bu uluslararası kuruluşların çıkabileceği gerçeğini de görmek gerekir. Fransa’nın AB ülkeleri ile ters düştüğü konuları incelemek lazım…

Batı, tarihte birçok protestoya şahit olmuştur. Vietnam Savaşı ABD’nin belki de en büyük hezimeti. Savaş, 1960’larda birçok protestoya ilham kaynağı oldu. Bu gösterilerin en çarpıcı görüntülerinden biri de, 17 Nisan 1965’te Washington’daki yürüyüşte, askeri muhafızların süngüsüne çiçek takan bir gencin fotoğrafıydı. 1970 Mayıs’ında Ohio’daki üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında ölen dört öğrenciden Allison Krause’un, bir önceki gün namluya çiçek takanlardan olması, gösteriye ayrı bir anlam kazandırmıştı.

Bunlara, ABD’de Martin Luther King’in başını çektiği sivil direnişi, 1963’te meydanları doldurarak yaptığı meşhur ‘‘Bir hayalim var!’’ konuşmasını, Çin, Pekin’deki Tiananmen meydanı gösterilerini, Berlin Duvarı’nın yıkılmasına yol açan protestoları da eklemek mümkün. Bunlara benzer çok eylemleri sıralayabiliriz.

Protestolar, düzenlenme amaçlarına göre farklı anlamlar kazanmış, yeri geldiğinde çok büyük ses getirmiş ve yeri geldiğinde de halkları büyük bir çıkar döngüsünün içine düşürmüştür. Bu zamana kadar düzenlenen büyük protestoların arkasında olduğu delillerle tartışılan uluslararası oluşumlara çoğumuz aşinayız. Turuncu Devrim ve Arap Baharı’nda örgütlenme noktasında ismi geçen Occupy, Otpor/Canvas gibi uluslararası oluşumlar var. ODTÜ eylemlerinde de süreci yönlendirmeye çalışan aynı gruptu. Aynı uluslararası kuruluşların Taksim eylemlerinden önce de devreye sokulduğu ve Gezi Parkı olaylarının da buradan yönetildiği biliniyor.

Türkiye’de gerçekleşen Gezi Eylemleri’nin arka planının incelendiğinde farklı uluslararası örgütlere ve şahıslara hizmet ettiğini görüyoruz. Açık Toplum Vakfı ve Kavala’nın sahibi olduğu Anadolu Kültür A.Ş isimli firma kullanılarak olayların finanse edildiği, amacın Gezi kalkışmasının tüm Türkiye›ye yaymak olduğu biliniyor. Olayla ilgili 20 şüphelinin de, Gezi Parkı olaylarını finanse eden Açık Toplum Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Osman Kavala’ya hiyerarşik bir düzen içerisinde bağlı oldukları, Açık Toplum Vakfı’na bağlı Anadolu Kültür A.Ş.›ye ait depolarda ve Garaj İstanbul’da forum ya da benzeri bahanelerle toplantılar düzenledikleri tespit edilmişti. Bir diğer şüpheli Altınay›ın Gezi Parkı olaylarını organize ettiği, yabancı ülkeler ile olan bağlantıyı sağlayarak, olay sırasında Avrupa ve dünyada kara propaganda faaliyetlerinde bulunduğu belirlenmişti. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen›in Türkiye›ye gönderdiği akademisyenlerle görüştüğü de bilinen Altınay’ın, Almanya’dan bir vakıf üzerinden Gezi sürecinde para aldığı ortaya çıkarıldı...

Ne yazık ki böyle bir düzenin içerisinde birçok ülkenin başından geçen bu protestoların, masumane bir şekilde halk tarafından başlatıldığının söylenmesi Polyannacılık olacaktır. Gezi eylemlerinde Avrupa basınında en çok eleştirilen konulardan biri olan şiddet ve Vandalizm olmuştu. Derler ya; keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, ‘’Biz çok bedel ödedik ama ancak düşmanlarımızı tanıdık.’’ Bunun Avrupa ülkelerine bir ders olması dileğiyle…

Vesselam.

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...