Salı, 26 Kasım 2019 09:43

Toplumu Büyük Düşünmeye Zorlama

Ülkemin son yüzyılına baktığımızda hep Büyük Düşünen İnsanlar çözüm ve öncü olmaya çalışmışlar. Bu insanların yazdıkları okundu. Şiirleri söylendi. Destanları dinlendi.

Baktığınızda bu büyük düşünceli adamlar yazan ve hitab eden kişilerdi.

“Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!...

Allahın selâmı üzerine olsun...” diye biten bir Gençliğe Hitabe düşünün..

1920 yılında kaleme alınan “Ey Türk! Kendine gel! Atam hakan yiğit, zâbitleri âlim, askerleri doğru sözlü imişler.” diyen bir dimağ düşünün.

“…..

Sen, Oğuz Ata'nın has milleti, sen!

Sen, son Peygamberin has ümmeti, sen!

O seni boğmadan, boğ zilleti sen! ...

Uyan! Ey Türk oğlu! Uyumak nene?

Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!

…..” diyen satırlardaki hedef ve gayeyi düşünün.

“…..

Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;

Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,

Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.

…….” Azim ve kararlılığını görün.

Cumhurbaşkanımız böyle bir şiiri okuduğu için mahkûm olmadı mı?

“…..

Elimde tüfenk, gönlümde iman,

Dileğim ikidir: Din ile vatan...

Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,

Sultan'a imdad eyle Yarabbi!

Ömrünü müzdad eyle Yarabbi!

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

…..”

Hitler bile diyor ya: “Toplumları edipler değil, hatipler yürütür.”  Hatipler ne söylerse halkımız ardından yürür peki?

Bu gün siyaset kurumu toplumdaki mevcut hal tarzları ve gelecek tasavvurumuzun tesisi için yegâne meşru zemin olarak karşımızdadır. Ancak siyaset, toplumun reyi ile belirlenmektedir.

Maalesef, siyaset günlük çekişmelerle toplumun karşısına çıkmaktadır. Toplum yersiz ve seviyesiz polemiklerden sıkılmıştır. Hatırlayın en son CHP’nin çıkardığı “Saraya giden CHP’li” konusunu. Milletin istikbali ve büyük geleceğinden yana tavır koymayan, Milli Güvenlik ve Beka gibi kaygılar taşımayan, üretmemiz, teknolojiye sahip olmamız için emek vermeyen, Milletin İman, töre ve edebine karşı olanlar esasında bu gün ve geleceğimizi sağlıklı düşünmemize bile engel olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

İhanet cephesinin düşmanlığı, içimizdeki menfaatperest ve kaba adamların aldatmaları, soldan, sağdan her zeminin içine sızmış ihanet ve işbirlikçi çevreler yüzünden tıkanıyoruz. Hareket edemez hale getiriliyoruz zaman zaman..

“Yeniden diriliş, uyanış, toplumu Milletimizin Büyük geleceğine yönlendirme manasında neler yapılmalı?” Bu soruya hepimiz cevap aramalıyız. Japon Mucizesi diyenler var. Çanakkale Ruhu diyenler var. Kuvay-ı Milliye Azmi diyenler var. Ne peki?

Siyaset çevresinde yapılanan mücadele gurupları “1994 Ruhu” dediler. 1994 Ruhu, Aziz Milletimizin ezilmişliği, Başörtüsü zulmü ve 28 Şubat Süreci ile ayyuka çıkan aşağılanmışlığına karşı bir diklenme etrafında şekillenmişti. Ayrıca bu halden Müspet siyaset kadar zalimlerle sinsice işbirliği yapan FETÖ ve yandaşları da çok iyi yaralandılar.

En son yerel seçimler sürecinde, özellikle büyük şehirlerde muhalefet iktidar çevrelerine yakın idraksiz adamlardan kaynaklanan hiçbir polemiğe girmediler. Hatta CHP ve radikal laik kesimler özellikle İstanbul Belediye Başkan Adayı’nın iktidarı kopya çeken aynı vaatlerine destek dahi oldular. Düşünün selamlık haremlik havuzlardan tesislerde içi yasağına varana kadar.

Bizim yeni şeyler söylememiz gerek.

2023 Ruhu, 2053, 2071 Hedefleri somutlaştırılmalıdır. Büyük geleceğimize dair yeni şeyler söylenmelidir. Recep Tayyip ERDOĞAN ismi şu anda en fonksiyonel Milli Güç Unsurlarımızdan biridir. Düşünün Dünya Türklüğü ve İslam Ümmeti’nin, Dünyanın tüm mazlum halklarının tanıdığı bir Türk Devlet Adamı ve Toplum Lideridir. Kendisinin sağlığında (Allah sağlık ve uzun ömür versin.) çok şey yapmasına destek olunmalı ve kendisine bangır bangır çok şey söyletilmelidir. Yakın danışmanları artık “Ey CEHAPE, Ey Kılıçdaroğlu…” nevinden cümle kurmaması için ne gerekirse yapmalıdırlar.

Sosyal Medya daha etkin kullanılmalıdır.

Türkiye’de Milli Cephemizi güçlendirecek tüm söylemler, sözler, şarkılar, marşlar, programlar ne varsa Arapça başta olmak üzere, İngilizce, Rusça ve diğer Türk Lehçelerine çevrilerek yayınlanmalıdır.

 

Suriye’de ABD ve Rusya karşısındaki net duruşumuz Türkiye’ye müzahir kesimlerin güvenini ve sayısını arttırmıştır. Bu gün bize husumet besleyen ümmet coğrafyasındaki iktidarlar ve despotların en büyük korkusu bilin ki Recep Tayyip ERDOĞAN ve Türk Milleti’ne güvenen kendi halklarıdır.

Kazakistan Gezimden bir anımı paylaşmak istiyorum. Kazak bir kardeşim dedi ki: “Türkiye artık ne ABD, ne Rusya kimsenin karşısında eğilmiyor. AB’nin kapısında beklemiyor. Türk Dünyasının, BİR MİLLET, ALTI DEVLET demelerini sağladı. Şimdi Kazakistan’a Çin saldırsa ben ailemi Türkiye’ye bırakırım. Kesinlikle Türkiye onlara bakar. Ben döner Kazakistan’ım için savaşırım. Eminim benimle Türkiye’den binlerce kardeşim gelir ve Kazakistan için savaşır.” Bu düşüncenin oluşmasında Cumhurbaşkanımızın büyük payı var.

Bölücülük, Cemaatçilik, Mezhepçilik, Unsuriyetçilik, Siyasi kamplaşma, Ötekileştirme en büyük düşmanımızdır. 15 Temmuz Rüzgârı hala güçlüdür. O büyük vicdan yanımızda ve törpülenmeden toplumun tüm kesimlerine ulaşılmalıdır.

Yarın için söyleyeceklerimiz, şekillendirmemiz gereken hedeflerle mümkündür.

Basit, anlaşılır ve yalın sözlerle, uygulamalarla yola çıkılmalıdır. Çocuklarımızın tamamını üniversiteye yönlendirerek sadece işsizlik oranını azaltıyoruz. Ancak 23 yaşına kadar onları aylak bırakıyoruz. Almanya gibi erken yaşta meslek edinmeye yönlendirmeliyiz. Başarılı ve üreten işadamlarımızın çoğu küçük yaşta meslek sahibi olan, üreten kişiler. Bu gün ebeveynleri ile aynı siyasi kanaati taşımayan, aynı yerde durmayan çocuklarla yarının ve geleceğin Türkiye’sini nasıl kuracağız?

İçimizdeki adaletsiz, tarafgir ve seviyesiz menfaat ilişkilerine girmiş adamları deşifre etmeli ve dışlamalıyız. Bunu yaparken onların farklı örgütlenmelerle bizim oy ve kanaatlerimizi çalmalarına da meşru zeminde fırsat vermemeliyiz.

Milletimizin fert fert şuurlanması tek çözümdür. Buna katkı sağlamak için esasında devletimizin en büyük eksiği, Psikolojik Harp/Harekât’ı hükümet seviyesine koordine ve dizayn edecek, yönlendirecek tepe teşkilatının olmamasıdır.

Gelin hep birlikte aynı safta duran omuzdaşlar olarak ayıp aramadan “Safımızı nasıl tekâmül ettiririz, nasıl çoğaltırız, nasıl her anlamda güçlendiririz, geleceğimizi nasıl hazırlamalıyız?” sorusuna birlikte cevap arayalım.  

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...