Salı, 26 Kasım 2019 09:47

Mustafa Kemal’i harcayanlar seni de harcar Muharrem ağa

31 Mart yerel seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ciddi bir ivme yakaladı. Bu başarılı eko-politik hava kimi analistçilerce, AK Parti tabanının tepkisinden kaynaklandığına, kimilerince de CHP’nin bir stratejisine bağlandı. Lakin her halükarda CHP, İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere ülkenin en önemli şehirlerini ve yatırımlarını yönetme hakkı eline geçirdi.

Belediye seçimlerinde yakalanan sinerji, kendi içerisinde bir ekonomik pastayı ortaya çıkarıyor. Hem CHP dinozorlarınca, hem seçim ittifakı yaptığı İyi Parti, HDP ve Saadet Partileri tarafından da paylaşılmak isteniyor. Üzerine genel merkez-yerel merkez çekişmesini eklediğinizde ortalık toz duman. Bir de yaklaşan kurultay ve delege seçimlerinin ‘mezhepsel’ nedenlerle belirlendiğini eklediğimizde, CHP’de iç savaş kaçınılmaz oluyor.

Birkaç gündür Sözcü gazetesi köşe yazarı Rahmi Turan’ın köşesinde “Beştepe’ye giden CHP’li” şeklinde bir yazı kaleme alarak, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iftara atarak, Erdoğan’ın CHP’yi dizayn ettiğini yazmıştı. Rahmi Turan, daha sonra bu CHP’linin Muharrem İnce olduğunu açıkladı. Ancak Erdoğan ve İnce’nin güçlü vurgularla bu iddiaları ret etmesinden sonra Rahmi Turan geri vites yaparak, yanıldığını açıklayıp, haber kaynağını açıklamak zorunda kaldı. 

İftira ve yalanlar silsilesi, Rahmi Turan’ın haber kaynağı olan Talat Atilla’nın ismini paylaşmasıyla devam etti. Talat Atilla da, Turan ile haberi paylaşmadan önce haberi Kemal Kılıçdaroğlu’na “bir şekilde” doğrulattığını savundu…

Korku, yalan, iftira ve entrikalarla dolu Bizans oyunları, CHP’de devam edecek gibi gözüküyor…

Buraya kadar ne anladınız bilmiyorum ama tepeden aşağıya yozlaşmışlık, entrikacılık, yalancılık ve iftiracılığın neredeyse sıradanlaştığı bir ana muhalefet partisinden, yani iktidara aday bir partiden bahsediyoruz. Asıl marazi olan ise; bu çürümüşlüğün CHP içinde olağanmış gibi kabullenilmesi ve reaksiyon verilmemesiydi. Atatürk’ün partisine hiç yakışmıyor doğrusu.

Oysa Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar ulaşan ve en yakın rakibi olan Muharrrem İnce’yi ekarte etmeye yönelik bu iftiraların ve komplonun ortaya çıkmasından sonra Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesi gerekirdi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, seçim yenilgileri nedeniyle CHP’ye ciddi bir kumpas düzenlendiğini söyledi. İzmir’de konuşan Kılıçdaroğlu, “Türkiye gündeminin başka yerlere çekilmeye çalışıldığını» savundu. “Erdoğan, ‘Ben cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, sen genel başkanlığını ortaya koyabiliyor musun?’ diyor. Erdoğan’a sesleniyorum, sen istersen cumhurbaşkanlığını koy ya da koyma. Seninle her ortamda tartışmaya hazırım” dedi.

Açıkçası bu konunun Erdoğan’la ne alakası var anlaşılır gibi değil. Sanki Erdoğan ‘Kılıçdaroğlu’na ‘’FOX TV’ye çık, bu ismi biliyorum’’ açıklamasını yap’ mı demiş? Hayır. Erdoğan, bu tartışmada Kılıçdaroğlu’nun ‘cankurtaran simidi’ durumuna getirilmek isteniyor.

Yani Kılıçdaroğlu’nun sağa-sola yalpalaması, açığa çıkan entrikadan ötürü ‘istifa etmeyeceğinden’ bu skandalı Erdoğan’a bahane/fatura etmesinden kaynaklanıyor.

Oysa CHP, geleneği biraz da böyle. Yani CHP, ‘Bizans Sarayı’ gibi entrika, ihanet, yalan-dolan ve darbelerle anılıyor.

Hatırlayın, CHP’nin son Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bir kaset kumpası sonucu, Deniz Baykal’ın yerine geldi. Seçilmişti, demiyorum dikkatinizi çekeriz. Atandı.

Yine Deniz Baykal-Mustafa Sarıgül başkanlık yarışı, bahsettikleri gibi ’demokratik’ bir ortamda değil de; yolsuzluk, rüşvet ve aday kayırmacılık gibi bir havada geçmişti.

CHP’nin içerisindeki çürümüşlüğü, Atatürk dönemine kadar götürebiliriz. CHP, Türkiye’nin kurucusu Atatürk’e bile katlanamamıştır. İnönü’nün, Atatürk’ün ölüm dönemine kadar araları iyi değildi.

1960’ların sonu, 70’lerin başında CHP’de Ortanın Solu ideolojisine karşı çıkan ağır toplar Turhan Feyzioğlu ve Kemal Satır; CHP’den kopuyor ve ayrı partiler kuruyor, sonra da yok olup gidiyor.1940’ların sonunda Menderes ve Bayar, CHP ile yol ayrımına geliyor.

70’lerin ikinci yarısından sonra Mülkiye Cuntası CHP’de ciddi bir baskı oluşturuyor. Mülkiye Cuntası ve karşı bloklarla birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet Hizip Partisi’ne dönüşüyor.

Yine tarihe atıf yapacak olursak, Bülent Ecevit-İsmet İnönü, Ecevit-Baykal arasındaki koltuk savaşı da yine demokratik nedenlerden daha çok ‘hizipçilik’ kavgalarıyla anılmıştı.

Sonuç olarak CHP’nin bugün Türkiye’de açtığı tartışmalar, entrikalar ve hizipçilik tarihten gelen bir kurumsal kültürüdür. Kurucu Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’e bile arkadan iş çevirmekle mahir CHP için tarih tekerrürden ibarettir. Kılıçdaroğlu’nun istifa etmeyeceğini bildiğimizden, kurultay öncesi mezhep temelli gerilimin devam edeceğini öngörüyoruz. Bu bağlamda Londra fatihi(!!!) Ekrem İmamoğlu’nun da bu işlere girmekten kendini alamayacağını düşünerek, tartışmaların odağında olacağı şüphe götürmeyen bir gerçektir. Vesselam.

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...