Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:11

KÜRT AÇILIMI VS.

KÜRT AÇILIMI VS.

Artık şu cümlelerden bıktık Milletçe. “Çok önemli bir coğrafyada yaşıyoruz. Etrafımız düşmanlarla çevrili.. Türk’ün Türk’ten başka dostu yok. vb., vs. vs.”

Doğru da ne oluyor, biz ne yapıyoruz. Son 100 yılda önce Hıristiyan tebayı, sonra Müslüman toplulukları kaybettik. Şimdi de diyecekler ki, “-Eeee İngiliz oyunu!” yahu bu adamlar Arap çöllerine Lavrens denen sapığı gönderirken eline sihirli bir değnek mi verdiler?

Biz nerede hata yapıyoruz? Her şey mükemmeldi de koca Sultan 2’nci Abdulhamid Han Selanik’e giderken emanet ettiği yurt köşeleri bu kadar kısa zamanda nasıl uçtu? Adamcağız sürüldüğü Selanik’te bile kalamadı.

Devlet, insanlığın yeryüzünde kurduğu en büyük organizasyonlarının adı. Bu organizasyonun iyi işlemesi için asgari aşağıdaki şartlar oluşturulmalı diye düşünüyorum.

1.  Devletin ideolojisi, oluşturduğu kurumlar, Milletin değerleri ile çatışmamalı, Milletin değerlerine ve gelecekten beklentilerine ideolojisi de bağlı olmalı.

2.  Devletin ideolojisi, Milletin değerlerinden süzülmüş sonuçlardan çıkartılmalı, anayasasının üzerinde Milli tarih ve Milli şuur olmalı.

3.  Devlet kurumları içinde uyum olmalı, çatışma olmamalı. Çünkü devlet kimsenin babasının malı değildir.

4.  Devletin oluşmuş gelenek ve teamülleri olmalı. Yöneticiler bu teamüllere ve yargılara bağlı olmalı.

5.  Kurumların başındaki insanlar, kamu adına iş gördüğünün bilincinde hareket etmeli, Millet, şahıslardan özel beklentiler ve korkular içine girmemeli.

6.  Devletin kurumsal yapısı içinde herkese, her seviyede Millet adına hesap sorulabilmeli, aksayan her şey, dökülen kan ve gözyaşı kesinlikle yargıya taşınabilmeli, bu yönüyle her seviyede yöneticiler, kamunun baskısını ruhunda ve üzerinde hissetmeli, bu vicdanlara bırakılmamalı.

7.  Yöneticiler meseleleri konuşurken, “Tencere dibin kara, seninki benden kara.” endişesinin dışına çıkmalı, şahsi hatalar, kamuya dönük hataların dışında değerlendirilmeli. Karşılıklı açıklar ve zafiyetler himaye edilmemeli. Böyle bir durumda savcılar derhal müdahale edip kamu adına, Necib Milletimiz adına hesap sormalı.

8.  Millet menfaati, şahsi menfaatlerin, bir zümrenin menfaatinin altında yok edilmemeli. Toplum menfaati her türlü menfaatin üzerinde tutulmalı.

9.  Mevcut yasalara herkes bağlı olmalı, hem hesap sorarken hem de hesap verirken. Unutmayalım ki; hesap sormak en önemli görevdir, gerektiğinde hesap vermekte öyle.

    Özetle, “GARDİYAN DEVLET DEĞİL, HİZMETKÂR DEVLET” olmalı. Devlet-i Aliye gibi, kendisini meydana getiren asli unsurlarla kavgalı olmamalı. Ülkemizde şu bilinmelidir. Sorun, anayasa ve rejim sorunudur. Türk’ü de Kürt’ü de ezmektedir. Müslüman milletin başörtülü kızı okuluna gidememektedir. Bir dönem Muhammed ismini koymakta bile sorun yaşadı insanımız. Meselenin özünde rejim, ekonomik sıkıntılar ve insanımızın yozlaştırılması sorunu vardır.

    Tabii birde bize Sevr’i imzalatan ezeli düşmanlarımızın taarruzları… Düşünün ülke içindeki açılımlar Avrupa başkentlerinden başlatılmaktadır. Ne onur kırıcı bir şey. Bundan Türk’te Kürt’te alınmalı, kendini aşağılanmış hissetmeli ve tepkisini göstermelidir. Tabi aynı mahfillerin bir taarruz şekilleri daha var halkımıza. Psikolojik Harp…

Milletimiz ve Coğrafyamız son üç yüz yıldır büyük bir Psikolojik Harekâtla ve taarruzla karşı karşıyadır. Psikolojik Harekâtta çok basit ve ucuz yöntemler kullanılır ki ben yalnızca birine temas etmek istiyorum şimdi. Küçümsemek ve komik duruma düşürüp aşağılamak için Abartma Yöntemi. Karikatüristlerin en fazla kullandığı yöntemdir bu. Demirel’in kafası ve dudağı kocaman çizilir, Ecevit’in burnu hakeza abartılır, Necmettin Erbakan Hocamın eline tesbih tutuşturulur vb.

Biz kimin yakasına yapışıp ya da boynuna sarılıp ısrarla; “- Biz kardeşiz.” deriz. Öz kardeşimizle aramıza büyük bir husumet girmiştir, O’nunla barışmak için. Annemiz ya iffetsizdir ya da birkaç kocalı biz yine öz kardeşimize “Biz kardeşiz.” deriz. Ya da gerçekte kardeşimiz olmayan birinden menfaatimiz vardır. Kardeşliğin önemine binaen karşımızdakini bağlamak, etki altına almak ve kullanabilmek için yarı yağcılıkla “Biz kardeşiz.” deriz. Bizim halkımız kardeşliğin gerçekte ne manaya geldiğini iyi bilen vefalı bir halktır. Dolayısı ile kendilerine habire, yerli yersiz kardeşliğini hatırlatmak böyle hafife alma, küçümseme içermektedir ki; “kardeşliğin de ehemmiyeti kalmamaktadır.”

Neden Alevi ve Kürt kökenli yurttaşlarımıza ısrarla “Biz kardeşiz.” diyoruz. Yoksa kardeşliğimizden endişe mi duyuyoruz. Bir defa Müslüman olma ciheti ile kardeşiz ki Ayetle sabit bu; "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz" (el-Hucurat 49/10). Neseb olarak ta kardeşiz. Düşünün Aleviler, istisnalar hariç, ya Türkmen’dirler ya da Zaza’dırlar. Bu iki boyda Orta Asyalıdır. Yani Türkistan’lıdır. Hoca Ahmed Yesevi’nin ocağından, Hacı Bektaş-ı Veli’nin kucağından, Şah İsmail’in (Hatayi) siyasetinden, Yunus Emre’nin terbiyesinden gelmektedirler ki, bu saydıklarım Türk’türler.

Gelelim Kürt’e! Dünya üzerine bir bakın, Türk’ün olmadığı nerede Kürt var diye. TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu bey’in açıklamaları, Hakkâri dağlarındaki -Kazakistan dağlarında da mevcut- koyun/koç motifli mezarlarda göstermiştir ki Kürt Türk’ün gardaşı, sırdaşı, evladıdır. Kürtçü televizyonlara bir bakın. Saz, davul, zurna, uzun havalara… Utanır insan.

Geçen yine bir Kürtçü sitede rastladım. Kürt Destanları da Türk Destanları gibi. Kurt var. Dağların demirini eriten Demirci Ustası var. Allah Kürt ırkçılarına ömür versin. Araştırsınlar da, Kürt’ün geçmişinde de Türk’ü kendileri bulsunlar. Bu böyle olmasa, Kürtçe’nin olmayan sayı sisteminin yerine Farsça sayan Halepçe’li Kürt kardeşim İran’a sığınırdı, Türkiye’ye değil.

Konuyu toparlarsak, dünyanın en büyük Kürt kentinin İstanbul olduğu da dikkate alındığında o zaman Kürt Kardeşler takkeyi önlerine koyacaklar ve “Biz ne yapıyoruz? Ne istiyoruz?” diyecekler. Bakın Üstad Bediuzzaman ne diyor.

Efendiler, Ben herşeyden evvel Müslümanım ve Kürdistan'da dünyaya geldim. Fakat bu Türklere hizmet ettim ve yüzde doksan dokuz menfaatli hizmetim Türklere olmuş ve en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve en sadık ve en halis kardeşlerim Türklerden çıkmış ve İslâmiyet ordularının en kahramanı Türkler olduğundan, meslek ve hizmet-i Kur'âniyem cihetiyle, her milletten ziyade Türkleri sevmek ve taraftar olmak kudsî hizmetimin muktezası olduğundan, bana Kürt diyen ve kendini milliyetperver gösteren adamların bini kadar Türk milletine hizmet ettiğimi, hakikî ve civanmert bin Türk gençlerini işhad edebilirim.[1]

Yine bir alıntı üstaddan; “Ey Türkler ve Kürtler! Acaba şimdi bir miting yapsam, sizin bin sene evvelki ecdadınızı ve iki asır sonraki evlâtlarınızı şu gürültü-hâne olan asr-ı hâzır meclisine dâvet etsem; acaba sağ tarafta saf tutan eski ecdadınız demeyecekler mi: "Hey mirasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatımız siz misiniz? Heyhât! Bizi akim bir kıyas ettiniz, bizi kısır bıraktınız. Hem de sol tarafında duran ve şehristân-ı istikbâlden gelen evlâtlarınız, sağdaki ecdatlarınızı tasdik ederek demeyecekler mi ki: "Ey tembel pederler! Siz misiniz hayatımızın suğrâ ve kübrâsı? Siz misiniz şu şanlı ecdadımızla bizi rapt eden rabıtamızın hadd-i evsatı? Heyhât! Ne kadar hakikatsiz ve karıştırıcı ve müşağabeli bir kıyas oldunuz!" İşte, ey bedevî göçerler ve ey inkılâp softaları! Manzara-i hayal üstünde gördünüz ki, şu büyük mitingte iki taraf da sizi protesto ettiler.[2]

Üstadın Kürt için söylediği aynen Alevi kardeş için de geçerlidir. Oyuna gelinmemelidir. Batının bizi parçalama planı değişmemiştir. Birinci Dünya savaşının gayesi Türk’ü yok etmek, eğer olmazsa Anadolu’da Müslüman bırakmamaktı. Tutunduk, direndik. Yurt oldu Anadolu Kalesi yeniden bizlere… Burayı tutamazsak, İslam Coğrafyası topyekün düşecek, Türkistan, Arabistan, İran, Pakistan, belki de Asya düşecek… Yurdu tutmanın da bir tek çaresi var. Birbirimize kardeşler olarak sımsıkı kenetlenmek, içimizden çıkacak hain ve aldanmışlara meydan vermemek, uyanık olmak, dış güçlerin yalan yanlış haberlerini kal’e almadan mücadele etmek.

Tüm bunların organizasyon içinde yapılabilmesinin, ilmin, kardeşliğin yayılabilmesi için yapılması gereken faaliyetlerin tümüne biz Psikolojik Harb diyoruz. Yukarıda arz olunduğu üzere Psikolojik Harb, harbin ve sosyal hayatın her anını kuşatıcı mahiyettedir. Koordinasyonunu gelişmiş ülkelerde Ordular ve İstihbarat servisleri yürütür. Başarılı olması sadece Milletin değerlerine hürmetkâr olmaya bağlıdır. 28 Şubat sürecindeki gibi saygısız ve merhametsiz temaslar sonucu Ordu ve Devlet kamu önünde, halk nezdinde ciddi manada irtifa kaybetmiştir. Şu anda da o dönemin hataları kamuoyuna fütursuzca servis edildiği için devlette ordu da ciddi zarara uğratılmaktadır.

Devlette, insanımızda meseleye Devlet-i Al’i Osman gibi bakmalı, onun devamı olduğunu, gökten zembille inmediklerini bilmelidir. Çünkü düşmanları onlara bu pencereden bakmaktadır. Unutulmamalıdır ki dünyada Kürtlerin kurdukları bir bağımsız devletleri vardır. O da Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu Lozan’la tasdik edilmiştir.

Şimdilerde tartışılan başörtüsüne verilecek özgürlük, devlet/millet bütünleşmesi için çok büyük bir fırsattır. Yücelen devlet, milletine saygı duyan devlettir, O’nu güden ve halka rağmen hareket eden diktatör devlet değil. Dolayısı ile Milleti çaresiz bırakıp yabancıların güdümüne terk etmemek gerekir. Bu büyük bir vebaldir. Yine yabancı istihbarat servislerinin oyunlarına dikkat edilmeli, alet olunmamalıdır.

Milletimiz büyüktür.

Devletimiz büyüktür.

Gelecek hedeflerimiz büyüktür.

Yurtta kardeş, Cihanda bir ve tek!...

                                               Halil MERT

                                               (E) Topçu Yarbay

                                               Strateji Uluslararası İlişkiler ve Yönetim Uzmanı

                                               www.halilmert.com.tr    

                                               www.halilmert.org 



[1] Bediuzzaman Said-i Nursi, Tarihçe-i Hayat - Eskişehir Hayatı - , s.2156

[2] Bediuzzaman Said-i Nursi, Münazarat - s.1948

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Düzenlenme Pazartesi, 24 Ağustos 2009 18:56
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...