Cuma, 18 Ocak 2008 12:06

Başsavcı psikolojik harekât mı yapıyor?

Başsavcı psikolojik harekât mı yapıyor?

 

Sayın Başsavcı, halkın bir kısmını düşman gören, Türkiye’yi dünyadan izole bir ada yapmak isteyenlerin sözcüsü gibi konuştu.

 

1960’lı yıllarda bir kolonya çıkıyordu. Adı gülistan kolonyası idi. Kolonya üzerinde “Alkolsüz” yazıyordu. Bunun üzerine kolonyayı üreten firmaya “Devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuk düzenini değiştirmek için dince kutsal sayılan şeyleri” kullanarak laikliğe aykırı davranmak, 163’ncü maddeye muhalefet etmekten dava açılmış ve konu bilirkişiye gitmişti.

O firmanın adı bir daha duyulmadı.

 

163’ncü maddenin anayasa’daki izdüşümünü kullanan Sayın Başsavcı Türkiye’yi eski açık cezaevi dönemine mi çevirmek istiyor?

 

Alkolsüz kolonya satışını bile laikliğe aykırı bulan bu düşünce ülkemizin ilerlemesine hep engel oldu.

 

İnönü’yü Demokrat parti kurtardı

Eğer İsmet Paşa yaşasaydı ve 1948’de San Fransisko kararına uyarak demokratik seçimlere geçmeseydi sonu nasıl olurdu?

 

Akıl yürütme yöntemlerinden bir tanesi de “Lojikal mukayese”dir.

Romanya’nın Çevuçeskosu veya Tito sonrası Yugoslavya örneklerini hatırlayalım.

En yumuşak geçişi yapan İspanya bile krallığı geri getirdi.

 

Eğer Türkiye Cumhuriyetimizin demokratik kazanımlarını general edası ile konuşan savcılar nedeniyle kaybedersek asıl bölünme o zaman meydana gelir.

 

Demokrasiler,  toplumsal muhalefetin ifade edilmesine fırsat verildiği çağdaş yönetimlerdir.

 

Çağdaş yönetimlerde “dini ticarete alet etmek” şeklinde bir kavram mı var?

 

Üniversiteli başörtülü kızlar eğer dini siyasete alet ediyorlarsa, okullarında kamu düzenini bozacak olaylar yapıyorlarsa yapanların yakasına yapışın.

 

Bir hırsız nedeniyle herkese kelepçe takılmaz

Türkiye’de El Kaide sempatizanı radikal gruplar yok mu? Tabii ki var. Ama radikal grupların eylemlerini maksimize ederken, psikolojik savaş yöntemleri ile pireyi deve yaparak bütün başörtülüleri suçlu ilan etmek hakim cüppesi giyen bir kişinin yapması gereken bir hareket değildir.

 

Paranoid yöneticiler “Kitlesel iç düşman” mantığı ile toplumunu potansiyel suçlu olarak algılar ve yorumlarlar. Yargı gibi kutsal görevleri ifa etme makamında olanlar kimi paranoid yöneticiler  gibi hareket etmemelidirler.

 

Toplumun demokratik tepkisine ihtiyaç var

Sayın Süleyman Demirel’in kendi  mizahi üslubu ile Sayın Başbakan için “Tayyip Bey cesur adam, cesur geri adımlar atıyor” dediğini okumuştum.

 

Bu noktadan sonra bu konuda canı yananlar demokratik tepkilerini ifade etmeliler. Geçmişteki 163’cü madde benzeri bir madde geldiğinde mevlit okunması bile baskına uğrama riskini doğurur.

 

Eğer bireyler haklarına sahip çıkmazlarsa o hakka layık değildirler demektir.

 

Sayın Başsavcı kendisini tek parti devrinin başsavcısı olduğunu zannediyorsa bir daha düşünsün.

 

İnsan  hak ve özgürlükleri kolay elde edilmemiştir. Lütfen herkes kendi hak ve özgürlüklerine sahip çıksın. Türkiye’nin  Güney Amerika yapılmasına fırsat vermemeliyiz.

 

Korkularımızı kendimiz gerçekleştiririz

 

Türk toplumunun genç kızları kutsal devlete itaat ederek inançlarından vazgeçip artık başlarını açar mı? Bu soruya evet diyecek hiçbir sosyal bilimci yok. Üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü verilmezse ne olur?

 

Birinci ihtimal, gerginlik devam eder ve daha radikal bir parti gelir.

 

İkinci ihtimal, darbe olur. Askeri irade silah zoru ile bu işi çözmeye çalışır.

 

Maltepe Tugay örneği ilginçtir.

1997’de Refah Partisi’nin kapatılma kararı açıklanırken askeri birliklere EMASYA alarmı veriliyor. Tugay Komutanı askerlere, “Sultanbeyli’ye baskına gittiğinizde yürüyüş yapan her sakallıya ateş edilecek” emri veriyor. Bunun üzerine bir er “Komutanım önce size ateş ederim” diyor. Ben bu bilginin doğru olduğuna inanıyorum.

 

Halk eskisi gibi sürü psikolojisinde değil artık, herkes hesabını ona göre yapmalı. Gizli psikoloji yasalarından birisi de “Benzer benzerini çeker” yasasıdır. Türkiye İran gibi olacak diye takıntı yapanlar, olayları bilimsel ve sosyopsikolojik değerlendirmeyenler farkında olmadan radikalleri güçlendiriyorlar ve korkularının gerçekleşmesine zemin hazırlıyorlar.

 

Korkuyla en iyi mücadele yöntemi alternatif ve güven verici projeler oluşturmaktır.

 

İki satırlık çözüm: Kamu düzenini bozacak simge tanımlaması

 

Başörtüsünü yasaklama kararı ilk defa Başbakan Bülent Ulusu’nun genelgesi ile başladı.

Kamu düzenini bozacak simgeleri genel olarak tanımlayan bir genelge sorunu çözer.

“Parti amblemleri, PKK amblemi, kıyafet biçimi” gibi tanımlamalar yapılabilir. Böylece bakanlıklarda, belediyelerde parti broşürleri bile bulundurmayacak bir uzlaşma fedakârlığı gerçekleşmiş olur.

 

MHP’nin gösterdiği milli irade paralelindeki yaklaşım yüzde 60-70 uzlaşma demektir.

Bu oran uzlaşma için yeterlidir.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan 


Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.


Son Düzenlenme Cuma, 18 Ocak 2008 12:08
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...