Pazar, 30 Ocak 2011 13:03

Tunus, Mısır ve bizim darbeciler...

Bin Ali ve Hüsnü Mübarek’in elinde İhvanı Müslimin hareketine yönelik senaryolar mutlaka vardı, fakat direniş dini gerekçelerle başlamadığı için senaryolar işlemedi. Ve olaylar bir şey daha öğretti...

2004’lü yıllarda Balyoz planlarının uygulanamamasının  gerekçeleri şimdi daha iyi ortaya çıkıyor “Erat  faktörü”.

Dünya sosyolojik değişimin sonuçlarını görüyor. 1910’lu yıllarda dünyanın gelişen yapısında özgürlük ve refah talebine “özgürlük ve modernlik” cevabını veren ittihat ve terakki kadroları cevap verdi Cumhuriyeti kurdu.

1980’li yıllarda Turgut Özal’ın serbest piyasa ekonomisi ile model Türkiye’yi ortaya çıkarması demirperde ülkelerinde özgürlük, onurlu yaşama ve refah taleplerinin çıtasını yükseltti.  Glasnost ve Perestroika hareketleri ile açıklık yolu ile yeniden yapılanma başladı.

2010’lu yıllarda Ortadoğu coğrafyasında özgürlük, onurlu yaşama ve refah talepleri yükselmişti. Türkiye gibi bir model vardı. Demokrasinin en iyi yönetim yöntemi olduğu darbelere rağmen halkın rızasına dayalı yönetimlerin başarılı olabileceği İslam dünyasınca görüldü.

Fakat Ortadoğu ülkelerinde Türkiye’deki gibi “Aktif Sabır ve Yüksek Bilgelik” tavsiye eden, şiddeti reddeden kanaat önderleri yoktu.

Bu nedenle patlama noktasına gelen direnişler oluyor diktalar sertleşiyordu. Ancak toplumsal basınç artık dikta dinlemedi. Tunus’ta 23 gün süren direniş sonu çok güvendiği Fransa’nın yüz çevirmesi sonucu Bin Ali dönemi bitti. Mübarek direniyor henüz beşinci gündeyiz. ABD şimdiden sattı bile.

Halkın gücüne değil dış odakların gücüne ve siyasi hilelere güvenerek iktidarların süremeyeceğini görmek aşikar oldu. Libya’da Kaddafi daha milli ve halkını tok tutan bir lider o bile korku içinde.

Makyavelli  “Bir iktidar ancak halkın sevgi ve güvenini alırsa iktidarı devam ettirir” demekteydi.

Tunus ve Mısır güvenlik devletleri idi. Çok güçlü polis ve asker yapısı diktatörlerin emrindeydi.

Her iki ülkede de asker  ve polis silahsız halka ateş açmakta isteksiz davrandı. Gençler tanklar üzerinde poz verdiler.

İşte burda bizim darbecilerin elini kolunu bağlayan durum ortaya çıktı. Bilindiği gibi 1997’de EMASYA çerçevesinde Refah partisinin kapatılma kararı ilan edileceği günün gecesi EMASYA birlikleri hazır kıta durumuna geçtiler. Maltepe Zırhlı Tugay Komutanı Silahçıoğlu bütün birliğe” Sultanbeyli’de  yürüyüş yapan bütün sakallılara ateş edilecek” emri veriyor, bir er itiraz ediyor “önce sana ateş ederim komutanım” ve sessizlik…

Balyoz planları işte bunun için uygulanamadı “Erat faktörü”.

JİTEM kurucusu E. Albay Arif Doğan’ın Mehmet Ali Birand’la röportajını izledik. Açıkça faili meçhuller dahil “JİTEM uygulamalarının Genelkurmay’ın bilgisi dahilinde olduğunu ve halen JİTEM’in var olduğunu donmuş durumda beklediğini “ söylüyor.

BBP Başkanı Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmeden önce  F-16’larca taciz edildiği Bilirkişi raporlarında belirtildi.

2003’te rektörlerin “Ordu Göreve”  yürüyüşlerinde Hava Kuvvetlerinin uçaklarının uçuş yaptığı unutulmadı.

2007’de Cumhuriyet mitinglerinde askeri birliklerden servislerle insan taşındığını hepimiz biliyoruz.

Halen yargıda olan Balyoz darbe oyunu iddianamesi incelendiğinde senaryonun şöyle olduğu görülüyor . “İzmit ve Adapazarı’nda 50-60 kişinin öleceği irticai iki kalkışma başlayacak. Bu kalkışmadan hareketle bütün Türkiye’de operasyon yapmak gerekmektedir. Askerin halkın muhtemel tepkisinin bastırabilmesi ve mukavemetin oluşmaması için eşzamanlı Yunanistan’a savaş ilan edilecek. Gerekçe olarak da Ege hava sahası uçuşlarında Türk jetinin düşürülmesi gösterilecek. Böylece halka karşı ateş açmak zorunda kalacak erler itiraz edemeyecekler. Türk-Yunan savaşı gibi bir gerekçe herşeyi yaptırabilir.”

O tarihlerde İstanbul Üniversitesi rektörü Kemal Alemdaroğlu’nu durup duruken “Yunanistanla savaşalım 100 bin kişi feda olsun” sözünü söylemesini  hatırlayalım.

Allah bu millete ”Erat faktörü” nedeniyle  yardım etmiş ki kirli senaryolar uygulamaya geçememişti. Türk toplumunun sağduyusu da darbe planın başlatacak zemini oluşturmamıştı.

Bugün Ortadoğu halkı ve aydınları Gandi gibi  hareket etmeliler.

Bin Ali ve Hüsnü Mübarek’in elinde İhvanı Müslimin hareketine yönelik senaryolar mutlaka vardı, fakat direniş dini gerekçelerle başlamadığı için senaryolar işlemedi. Sivil ve şiddetsiz direnişlerle günümüzde diktatörlükler yıkabilirler bu anlayış unutmamalı.

Bu olaylar bir şey daha öğretti, İran ile 1979’da başlayan irtica paranoyası temelsizmiş. Direnişlerin arka planında “Özgürlük, refah ve onurlu yaşama talebi”  varmış.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Son Düzenlenme Cuma, 04 Şubat 2011 15:19
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki EYÜP KARA Çarşamba, 02 Şubat 2011 13:41 yazan EYÜP KARA

    Darbeler yada ihtilaller; bu ülke 1923 kuruluş tarihi, alt zeminini kazarsak biraz daha aşağılara gitmektedir. Bu gün Tunus, Mısır gibi ülkelerin haksızlığa, adalet çarkının dönmeyişliğine olan tepkisi HALK tarafından yapılıyor ve orduda sinema seyircisi gibi izliyor evet hakların ve adaletin arayışı bu şekilde olması gerekmektedir. Bu DEMOKRASİ anlayışının bir parçasıdır. (Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.)

    Gelgelim ülkemizde meydana gelen darbe ve ihtilaller yeşil gömlekliler tarfından yapılmıştır. Bu bir demokrasi anlayşı ile bağdaşması imkansızın üstünde bir uygulamadır. Bu ülke 1923 tarihinden bu yana hep belirli bir zümre tarafından yönetilmiş, yasama onlar taraıfından yapıldı, yargı onlar tarafından uygulamaya sokuldu keza yürütmede onların elinin altın hiç gitmedi. Sonrasında ise halk hep uyutuldu. Uyanmak isteyen varsada çekiçle örsde dövüldü. Bu ülke haksızlığın kol gezdiği, adaletsizliğin kolaşan ettiği bir ülkedir. SAYGILARIMLA

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...