Uyarı

JUser: :_load: 84 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
JUser: :_load: 86 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Pazartesi, 24 Kasım 2008 02:05

Çarşaf, Üniforma ve Stalin'in Tavuğu

Çarşaf, Üniforma ve Stalin’in Tavuğu

Stalin’e atfedilen bir tavuk hikayesi vardır. Stalin düşmanlarını nasıl yönettiğini anlatmak için meclisi topluyor. Bir tavuk getirtiyor. Hava soğuk, tavuk kontrol edilemiyor. Tavuğun bütün tüylerini zevkle kendi elleri ile yoluyor ve hayvanı korumasız yapıyor. Sonra tavuğu serbest bırakıyor, ateşe giden tavuk sıcaktan kaçıyor, açık kapıya yöneliyor, dışarının soğuğundan canı yanıyor, ortada çaresiz kalıyor biraz önce tüylerini yolan Stalin’in ayaklarına sığınıyor.

 

Stalin “İşte bu insanlar bundan anlar” diyor. Heykellerini ve devasa askeri resmi geçitleri bu amaçla kullanıyor. Kızılordu korkusu ile kıyafeti bahane edip insanları idam ederek korkusunu devam ettiriyor, sistemini canlı tutuyor.

 

CHP Genel Başkanı’nın çarşaflılara parti rozeti takması ile başörtülülerin telörgü arkasında sindirilmesi neden Türkiye’nin gündemini bu kadar meşgul ediyor? Sosyopsikolojik kökeni nedir?

 

Kıyafetle ilgili ayrımcılığın devam etmesi Stalinist nefret ve korumasız tavuk korkusunun varlığı ile çok yakından ilgilidir.

 

Yakın zamana kadar korkular siyasette hissettirmeden kullanılıyordu.Kontrolu kaybeden yerli Stalinistler içlerindeki korkuyu nefret şeklinde yaşamaya başladılar.

 

Cumhuriyetin başlangıcında kışkırtmalarla oluşturulan isyanlar nedeniyle İstiklal Mahkemeleri kuruldu. İstiklal mahkemelerinin kuruluş amacına uymadığı halde şapka için binlerce insan idam edildi.

 

Toplumsal bilinçaltına bu korkular kazındı. Fakat modernizmi biçimsel olarak yorumlayan zihniyet bugün iflas etti.

 

İletişim ve bilgi çağında insanlar özgürlüğü tattılar. Bu arada da tüyleri çıktı. Çünkü ruhları ölmemişti.

 

Fakat ona o zulmü yapan yerli Stalin’ler şekil olarak var ama ruh olarak öldüler. İşte Sayın Deniz Baykal’ın zorunlu olarak yaptığı ‘Çarşaf açılımı’na bu diktatör ve totaliter yerli çağdaş tiranlar itiraz ediyorlar ve anlamıyorlar. Dogmatizmleri nedeniyle anlamayacaklar da.

 

Ecevit’in başladığı nokta da bu idi. ‘İnanca saygılı Laiklik’. Eğer Türk solu 1973 ve 1977’deki halkla bütünleşmeyi arzu ediyorsa başka çaresi yoktur.

 

Resmi ideolojiden ve jandarmadan korkan doğulular, dindarlar, Alevi ve Kürt kökenliler artık korktukları kurulu düzenin bacaklarına sığınmıyorlar. Yerli Stalinlere hayır diyebiliyorlar. Gerçek solcular gibi onlarda haklarını arayabiliyorlar, tercihlerini demokratik tepki şeklinde gösterebiliyorlar.

 

Kıyafetle ilgili böyle aşırı yüklü duygular İslamofobisi olan modernistlerin orantısız tepkilerini açıklıyor. Çarşaflı birisini gördüğünde 220 voltluk elektrik akımına tutulmuş gibi nefret hisseden kişi kolaylıkla nefret suçu işler.

 

Çarşaflı kişilerde de ‘Benim tercihim budur’ duruşu olmadığı için İslamofobi ve nefret tepkisi devam ediyordu.

 

Çünkü dindar insanlarda saygı zannettikleri bir Jandarma ve Üniforma korkusu vardı. Bu korku nedeniyle ‘Ululemre itaat farzdır’ diyerek zalimliğe göz yumuyorlardı. Nefislerine mi, Ululemre mi itaat ettiklerini kendilerine sormalılar?

 

İnsanoğlunun güç elinde olduğunda zalim olma zaafı vardır. Canavarlar aç oldukları zaman canavarlaşırlar. İnsansal canavarlar ise gözleri doymadığı için güçsüz ve korkak birini gördüklerinde hemen canavarlaşırlar.

 

Erzincan Askeri Hastanesi’nde görevdeyken 1988’de Üçüncü Ordu Komutanı Ordu karargâhına sauna yaptırdı. O tarihlerde sauna alışkanlığı hiç yoktu. Hatta askeri helikopteri Munzur dağına gönderip sofrasına alabalık getirttiğini biliyorduk. Halen Fenerbahçe Orduevinde Emekli Generaller kapısında duran asker hizmetliye maydanoz aldırıyorlar. Bu konular artık gazetelerde yazılabiliyor.

 

Soru sorulan İletişim Daire Başkanı General ise Stalin’in tavuğu gibi kaçıyor ve cevap veremiyor. Ah şu askeri ihaleler bir şeffaflaşsa işte o zaman hâkimiyetin millette olduğunu anlayacağız.

 

Sayın asker ve sivil diktatörler artık topluma mühendislik yapamazsınız!..

Çünkü çağdaş sistemlerde mühendisliği toplum devlete yapıyor. Serbest fikir piyasası hem toplumu hem de devleti şekillendiriyor. İster kabul edin ister kabul etmeyin zaman bunu emrediyor.

 

Kimse kendisini Türkiye’nin ağası sanmasın!

 

Çok şükür Türkiye normalleşiyor, ümidi ayakta tutacak çok şey oluyor.

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

 

 

Son Düzenlenme Pazartesi, 24 Kasım 2008 02:43
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki gurcanonat Salı, 25 Kasım 2008 15:49 yazan gurcanonat

    Hocam; benim bir iddiam var; bu memlekette başörtüsü yasağını ancak C.H.P. kaldırabilir. Çünkü, C.H.P. rejimin partisidir! Birileri tarafından layusel kabul edilmektedir! Onun dışındaki bütün partiler C.H.P.ye alternatif olarak, adeta ona muhalif (yani rejime muhalif) olarak kurulan partiler olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, C.H.P.nin dışında hangi parti başörtüsü hakkında br kanun teklifi getirse rejime yani laikliğe muhalefetten derhal kapatma davası açılacaktır. C.H.P. de bunu çok iyi bilmektedir. Bu psikoloji ile de gayet rahat davranmaktadır. O'na herşey serbest, herşey meşrudur! Alman vakıflarından tut, başörtüsüne kadar. Diğer partiler de adeta bunun farkında ve kompleksinde olarak, kendilerini hiç bir zaman rahat hissetmemişlerdir. Her ne kadar, çok partili hayata geçildiği günden itibaren halkın teveccühü sürekli kendilerine olmuş dahi olsa... İşte bu noktada bize düşen görev; milli iradenin tesisi için çaba ve gayretlerimizi sürdürmek olacaktır. Saygılarımla, Gürcan Onat

    Raporla
  • Yorum Linki hasanbekiroglu Salı, 25 Kasım 2008 14:31 yazan hasanbekiroglu

    Ağzınıza, kaleminize, yüreğinize sağlık Nevzat hocam. Dünya Stalin'e nasıl kalmadı ise, Stalinciklere de kalmayacaktır. Ancak; bize düşen görev, hak ve hakikati usulü dairesinde dile getirmektir. Kurtların ağzını sulandıran, koyunların varlığıdır. Eğer, o koyunların başında kangal mevcutsa, kurtlar avcunu yalamak mecburiyetinde kalacaklardır. Allah yolunuzu açık etsin. Selamlar, Hasan Bekiroğlu.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...