Çarşamba, 09 Ekim 2013 11:53

Kürtler hangi siyasete hazır?

Hükümetin açıkladığı demokratikleşme paketinin Kürt siyasetini ve yandaşlarını tatmin etmemesi doğal.

Çünkü her siyasi aktör gibi, PKK da sadece temsil ettiğini varsaydığı geniş kesimlerin haklarının elde edilmesinin değil, aynı zamanda kendi siyasi gücünün, etkisinin, giderek hegemonyasının korunmasının ve pekiştirilmesinin peşinde. O nedenle kendisi ile temasa dayanmayan, ya da o teması gerektirmeyen reform adımlarından haz etmiyor. PKK için makbul olan durum, kimliksel hak ve özgürlüklerin hükümetle yapılacak pazarlıklar sonucunda elde edilmesi ve bu arada da örgütün siyaset üzerindeki kuşatıcı etkisini büyütmesi. Eklemek gerek ki bunda yadırgatıcı bir yan yok. PKK'nın yerinde hangi siyasi parti olsa böyle davranırdı. Bırakın ki Kürt siyasetinin talepleri sadece kendisine yontan bir siyaseti de ima etmiyor. Burada PKK lehine altı çizilecek iki unsur var: Birincisi Kürt siyaseti bütün diğer partilere kıyasla en özgürlükçü ve paylaşımcı söyleme ve ideolojik tutuma sahip. Diğer bir deyişle genelde örgütün talepleri sadece Kürtleri değil, Türkler de dahil herkesi içine alıyor. İkinci olarak talepleri pazarlıkçı bir ‘siyasi kapristen' ziyade hukuksuzlukların giderilmesini içeriyor. Örneğin KCK tutukluları içinde yüzlercesinin gülünç gerekçelerle içerde tutulduğu ve ilkel yasalarla bütünleşen garip bir yargılama mantığı sayesinde mahkum edildiği bir sır değil. Kürt siyaseti bu bağlamda TMK ve TCK'nın değişimine yönelik itirazlar seslendirirken, yahut anadilde eğitimi veya AB yerel yönetim şartındaki çekincelerin kaldırılmasını isterken bir lütfu değil, temel bir hakkı talep ediyor.       

Dolayısıyla eğer PKK'yı kafamızda bir parça normalleştirebilir, geçmiş dönemde yaratılan şeytanlaştırmanın dışına çıkabilirsek, karşımızda kendi çıkarlarının peşinde olan ama bu arada da Türkiye'nin demokratik anlamda en ileri tasavvurlarından birine sahip bir siyasi hareket olduğunu görebiliriz. Aslında bu bakış çok rahatlatıcı olacak ve Kürtlerin kendi içindeki siyasi dinamizmi de hareketlendirecektir. Çünkü PKK'nın şeytanlaştırılması belki Kürt olmayanlar nezdinde örgütü yabancılaştırdı, ama onu Kürt dünyasında rakipsiz hale getirdi. Örgütle hiçbir ilişkisi, hatta sempatisi olmayan Kürtler bile PKK karşıtı söylemden rahatsız olarak örgütü psikolojik olarak ‘diğerlerine' karşı koruma içgüdüsü geliştirdiler. Oysa Kürt olmayanların zihninde PKK'ya yönelik bir normalleşme en azından Kürt dünyasında örgütün objektif değerlendirilmesinin önünü açacak ve bu arada Kürt olmayanlar da karşılarındakilerin sesini daha doğru haliyle duyabilecekler.

Böyle bir zihinsel kaymanın bugün artık bir zemini var. Demokratikleşme paketinin içindeki anadil, Kürtçe alfabedeki harflerin kullanımı ve köy isimlerinin iadesi tabii ki tüm Kürtleri ilgilendirmekte. Ama teşkilatlanma ve üyelik kolaylıkları, Kürtçe propaganda ve hazine yardımı doğrudan Kürt siyasetine yönelik adımlar. Kısacası hükümet PKK'yı ‘siyasete' davet ediyor ve siyaset alanını hem genişletiyor, hem de önünü açıyor. Bu andan itibaren PKK'nın Türkiye siyaseti bağlamında silaha ihtiyacı yok. Ama bu, örgütün silah bırakacağını ima etmiyor. Çünkü PKK, Ortadoğu'da dört ülkede birden siyaset yapıyor ve oralardaki siyaset halen silahla birlikte yürümekte. Dolayısıyla Türkiye'de çözüm ve barış peşinde olanların ateşkesi kalıcı kılacak bir çerçeve üzerinde durmaları, bunu esas almaları lazım. İlle de silah bırakmış bir PKK hayali, bir süre sonra ateşkesi de zora sokabilir. Öte yandan PKK'nın silah bırakmasını isteyenlerin de Ortadoğu'da kalıcı ve hakkaniyetli bir barışı sağlamak üzere gayret göstermeleri gerekiyor.

Tabii bir de işin örgüt cephesi, PKK'nın önüne açılan yollardan hangisini tercih edeceği meselesi var… Görünen o ki, Rojava'da PYD'nin elde ettiği başarı PKK'da bir tür ‘kimlik' sorunu yaratmış durumda. Suriye'de tutunma ve Kürt coğrafyasının en güçlü aktörü olma fırsatı belki de örgütün Irak'ta başarısız kalmasının da nedeni olabilecek. Bu arada Türkiye'ye verilen çelişkili mesajlar ise örgütü giderek daha da ‘acilci' yapabilecek ve eğer AKP reformları sürerse PKK'yı Türkiye'deki Kürtlerden uzaklaştırabilecek.

Demokratikleşme paketine BDP yetkililerinden gelen yorumlar söz konusu ‘kimlik' sorununun epeyce sıkıntı yarattığını gösteriyor. BDP'liler paketi beğenmemeye o denli kendilerini adamış görünüyorlar ki Kürtlerin gördüğünü görmezlikten gelebiliyorlar. Anayasa ile sağlanabilecek olanın hükümetten beklenmesi veya apaçık ‘iyi' olan bir adıma ille de ‘kötü' deme arzusu, Kürt siyasetinin henüz Türkiye siyasetine hazır olmadığını söylüyor.

Son Düzenlenme Perşembe, 10 Ekim 2013 13:19
Etyen Mahçupyan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...