Pazartesi, 25 Mart 2024 13:45

BİR YİĞİT ADAMIN ARDINDAN-1

Merhum Abdullah KAPLAN anısına…

 

Vefat ettiği günün hemen akabinde kaleme almaya başladığım ancak yazmaya niyetlendiğimde yazılan her bir kelimenin, her bir cümlenin beni alıp mazide yaşanmışlıklara götürmesine, gözümün yaşarmasına, kalbimin hüzünlenmesine sebep olduğundan bu hatırat bir türlü nihayete erdirilemedi.

 

“Abdullah KAPLAN” ismini verdiğim dosyayı bilgisayarımın masaüstünde her gün görür, dosyayı açıp birkaç kelime birkaç cümle yazmaya niyetlendiğimde kelimelerin bir türlü arkası gelmez, kelime ve cümleler adeta boğazımda düğümlenirdi. Dosyayı hüzünle kapatır, kardeşimin ruhuna bir Fatiha gönderir, normal işime koyulurdum. Abdullah kardeşimizin vefat ettiği yine böyle bir Nisan ayına geldiğimiz şu günlerde artık bu hatıratı bir şekilde nihayetlendirmenin zamanının geldiğini anladım.  Bu satırların böyle hüzünlü bir hikâyesinin olduğunun bilinmesini istedim.  

 

Yıl: 1981

İki genç insanın ilk tanıştıkları yıl,

Yer: Fatih- İstanbul, Fakülte Apartmanı,

Gönül dostlarının bir araya geldikleri kutlu mekân,

Gençlerden biri Ankara, Kara Harp Okulu’nda 2’nci sınıf öğrencisi, şu anda İstanbul’da misafir,

Diğeri: İstanbul, Fakülte ve Yüksek Okulları hesabına Edebiyat Fakültesi’nde 2’nci sınıf öğrencisi, ev sahibi,

Fakülte Apartmanında bir hafta kadar süren hararetli sohbetlerde yapılan ilmi ve imani derslerde;

Bu iki genç kısa sürede kaynaşırlar, halleşirler, tanış olurlar, arkadaş olurlar, kardeş olurlar, yaren olurlar.

Dostluklar pekişir, gönülden gönüle giden, halat kadar sağlam bağlar kurulur…

 

Yıl: 1983

İki genç okullarından başarıyla mezun olur,

Gençler omuzlarında parlayan tek yıldızları ile

Heyecanla mesleklerinin inceliklerini öğrenmeye ilk adımlarını atarlar,

İki idealist gençten biri Polatlı-Topçu ve Füze Okulunun,

Diğeri de; Tuzla-Piyade Okulunun yolunu tutar,

Yeni kuşakları geleceğe hazırlama gayesiyle,

Kendilerini bilgilerle bezeme aşamasındalar… 

 

Yıl: 1984

Sınıf okullarından da acı ve tatlısıyla mezun olurlar,

İki genç şimdi öğrendiklerini uygulama safhasındadırlar.

Biri; ilk kıt’a görevini yapmak ve asker yetiştirmek üzere, Sarıkamış’a yollanır.

Hani yılın 10 ayı beyaz, 1 ayı ayaz gerisi hep yaz olan karlarla kaplı olan diyara,

Diğeri; Türk Silahlı Kuvvetlerine komutan yetiştirmeye, Bursa Işıklar Askeri Lisesine,

Hakiki ilimle, irfanla, hür düşünceyle, imanla desteklenmiş,

Türkiye’mizi dünyaya taşıyacak komutanlar yetiştirmeye…

Biri; kendisine emanet edilen askeri öğrencileri; eğitim ve öğretimlerle

Diğeri, Mehmetçikleri;  tatbikatlarla, talimlerle yetiştirme gayretindeler…

Yoğun mesainin yanı sıra iki genç kendilerini de unutmazlar,

Her ikisi de imanlarını takviye etmek için manevi dersleri takip etme şevk ve heyecanındadırlar…

 

Yıl: 1993

Gençlerden biri Polatlı-Topçu ve Füze Okulu’nda Yedek Subay Bölük Komutanı,

Diğeri, Edirne-Süloğlu’nda Karargâhta çalışan bir Karargâh Subayı,

İki genç yıllar süren cismani ayrılık sonrası hasretle yeniden kucaklaşırlar.

Yer: İstanbul, Küçükyalı Kara Lisan Okulu,

“Bir lisan bir insan” anlayışının hayata geçirilmeye çalışıldığı mekân,

Gençlerden biri İngilizce kursunda, Topçu Yüzbaşı,

Diğeri Arapça kursunda, Edebiyat Öğretmeni Yüzbaşı,

İki genç insanın, lisan kursunda beraberlikleri yaklaşık 9 ay sürer.

İki taraf içinde çok çabuk geçen bir zaman süreci,

İki tarafın da zamanın izafiliğini anladığı ve derk ettiği zaman dilimi.

9 ay süren sıkı bir beraberlik ve teneffüslerde dahi birbirini arayan gönüller…

Uzun gecelerde akıl, ruh ve kalbe şifa olacak mekânlarda gönül gönüle ders halindeler,

İlim, irfan ve gönül meclislerindeler…

Kursun bitimine yaklaşılan son günlerinde;

Her iki kalp de hüzünlenir, ayrılacak olmalarının hüznü içlerini derinden yakar,

Kursun bitimiyle gençlerin kendi kışlalarına istemeyerek de olsa dönüşleri,

Sureten cismani bir ayrılık fakat gönüller, kalpler bir bütün ve hiç aksamayan muhkem bir irtibat…

 

Yıl: Temmuz-1995

Biri; Bayburt’ta Batarya Komutanı, Topçu Yüzbaşı, askerlerinin taliminde

Diğeri; Edirne-Süloğlu’nda, Öğretmen Yüzbaşı, kıta görevinde, imanından dolayı sürgün edilmiş,

Çok sevdiği öğrencilerinden uzaklaştırılmış, boynu bükük ve mahzun

Ama asla küskün değil, kırgın değil, ümitsiz değil,

Bitmek bilmeyen inanç ve azmiyle, askerlerinin taliminde… 

 

Yıl: Ağustos-1995

Ülke karanlık ve soğuk bir iklime doğru hızla sürüklenmenin arifesinde,

Hani dindarları potansiyel bir tehlike görüp,

Adeta kırmızı görmüş boğa gibi topyekûn dindarlara saldırıldığı yüzkarası dönem,

Hani 28 Şubat diye tarihimize geçen insanın içini karartan ve geleceğimize ipotek konulan dönem,

Hani dindar insanların fişlendiği, sorgulandığı, takip edildiği sisli ve karanlık dönem,

Hani ne yaparsak yapalım “imanlı subay ve astsubay” sayısında azalma olmuyor,

Hani ne yaparsak yapalım “oruç tutan subay ve astsubay sayısında azalma yerine artış gözleniyor” diyerek,

Dindar subay ve astsubay sayısını azaltma işini en baştan çözme düşüncesi ile

Askeri okullarda görev yapan milli ve manevi değerlere sahip öğretmenlerin,

Öğrencilerden uzaklaştırılması gerekir diye teşhis koyarak,

Dindar öğretmenlerin öğrencilerden uzaklaştırmak gayesiyle kıt’alara sürgüne gönderildiği yıllar,

Bu dehşetli planın uygulamasından ilk nasibini alanlardan birisidir benim imanlı kardeşim, Abdullah’ım…

Ve gönlü güzel insanı misafir etme sırası şimdi Edirne-Süloğlu’ndadır…

 

Yıl: Eylül-1995

28 Şubat bütün hızıyla ve bütün çirkinliğiyle sürüyor,

Adeta ülkenin, tüm dindar insanların ve kurumların üzerine bir sis gibi çöküyor,

İnsanlar nefes almakta adeta güçlük çekiyor,

Tekrar yaşanmaması gereken ve içinde dehşetli acıları barındıran bir dönem acımasızca hüküm sürüyor,

Öğretmen yüzbaşımız Edirne-Süloğlu’nda, çileli fakat kutlu hizmetine devam ederken,

Topçu yüzbaşımız da Bayburt’ta zorlu ve sıkıntılı meselelerle boğuşmakta,

Başörtüsünün siyasi bir simge olarak algılandığı,

Dindar insanların, sistemi tehdit edenler olarak nitelendirildiği,

Başörtüsü kullanan hanımların ötekileştirildiği ve aşağılandığı dönemi,

En baskıcı haliyle derinden yaşamakta…

Ve ne yazık ki!

Kendilerine ta ötelerden gelen talimatla,

Başörtüsünü kullanmaktan vazgeçen/vazgeçtirilen mesai arkadaşlarının hanımlarının halini;

Yüreği, kalbi, ruhu sıkılarak ibretle izlemekte…

Garnizon Komutanının eşinin; başörtüsünü terk eden subay ve astsubayların eşlerini kastederek;

“Ayşe hanımı, Fatma hanımı kazandık, sizi ne zaman kazanacağız” diye eşine yapılan baskıcı hitaplarına karşı “la havle” çekmekle meşgul.

Süleoğlu-Edirne’de bulunan Edebiyat Öğretmeni Yüzbaşım,

Abdullah’ım da bu ve buna benzer sıkıntılarla boğuşuyor olmasından da öylesine eminim ki….

 

Yıl: Aralık-1995

Takvimler: 25 Aralık 1995 tarihini gösteriyor,

Her tarafın karlarla kaplandığı bir taraftan da karın sükûnetle yağdığı,

Ve ağaçların bembeyaz gelinliklerini giydiği,

Eşi ile beraber yağan karın insanda oluşturduğu deruni sessizliği

Ve huzuru fikretmenin peşindeler,

Bayburt sokaklarında asude asude yürümedeler,

Bir marketin önünde dururlar;

Gazetelerin boy boy sıralandığı bir market,

Ve hepsinde manşete çekilen haber aynı, tek elden çıkmışçasına adeta,

Gazeteler: Yüksek Askeri Şura Kararları ile ordudan disiplinsizlik gerekçesi ile

“46 Subay ve Astsubayın TSK’lerinden atıldıklarını” yazıyor,

Gerekçe: “disiplinsizlik”…

Ne olduğunu hala hiç kimsenin anlayamadığı içi boş bir mevhum…

Madalyalar almış, onlarca takdirname almış,

Ve mümtaz personel diye gösterilen personele

Ordudan atılması için reva görülen gerekçe: “disiplinsizlik”

Böylesine saçma bir yafta ile yaftalamanın bir benzerine tarihte hiç rastlanmayan garip gerekçe...

Bayburt’taki Topçu Yüzbaşı ve eşi gazetelerdeki bu haberi,

Atılan 46 kişiden birisinin kendileri olduklarını bilmeden okuyorlar,

Yüreklerine sanki bir bıçak sokulmuşçasına…

Sanki atıldıklarını hissetmişcesine…

 

Varol YÜKSEL

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...