Perşembe, 04 Şubat 2010 13:42

YAŞ 65 EDER YOLUN YARISI

YAŞ 65 EDER YOLUN YARISI

65 yaşında emekli olmayı bekleyenler için revize şiirimiz.

 

Yaş 65

Eder yolun yarısı.

İkinci yarıda da emekliliğin tadını çıkartmak için sahaya çıkılacak. Tabi mağlubiyet kesin değilse. Türkiye’ de emeklilik yaşı 65’e yükseltilmeden önce ciddi bir araştırma yapıldığı kanaati maalesef yok. Sırf AB yolunda ilerleme moduna göre alınmış ve uygulamaya konulmuş bir kanun. Bizim normlarımıza ve iş yapış şekillerimize uyar mı. Toplumumuzun davranış şekillerine uyar mı. Aile kavramı bundan nasıl etkilenir. İnsanlar istikbal kaygısına düşerse yardımlaşma duyguları hangi yöne doğru kayar.

Zekat müessesesi bundan nasıl etkilenir. Kapitalist sistemin düşmanları, bu gidiş kapitalizmi zirveye çıkartır. Ben yaşadıktan sonra başkasından bana ne diyen bir topluma doğru gider. Her çalışan emekli olmadan önce hangi huzurevinde kalacağının hesabını yapmaya başlar.

Hangi sektörlerde, hangi kademelerde insanlar 65 yaşına kadar çalışabilirler.

Misal; 35 yaşında futbola devam edebilen kaç kişi vardır. Peki 40 ya da 50 mümkün müdür. Her futbolcu teknik direktör veya antrenör olabilir mi.

Sektörler ve kariyer yolları için bu konuyu biraz derinleştirmekte fayda vardır. Her çalışan 65 yaşına kadar aynı performansta çalışabilecek midir. 50 veya 55 yaşında olan birinin bir problem ya da ekonomik krizde işini kaybetmesi halinde yeni iş bulabilme şansı nedir.

30 yaşın üzerinde devlet memuriyetinin kapısı kapanıyorsa, sektör değiştirmek veya yeni bir kariyer planı yapmak isteyen çalışan, emekçi, memur ismini ne koyarsanız koyun hangi yolda ilerleyecek.

Otoyollara çakıl döktüler ise, engebeler koyuldu ise yeni kariyer planını hangi güzergah üzerinde yapacak.

Polis ve askerler gibi yıpranma payları olanlar belli bir yaşta emekliliklerini hak edip emekli olabiliyorlar. Yaptıkları işte belli bir sürenin sonunda kıdemlerinden kaynaklanan rahatlıklara kavuşabiliyorlar. Peki diğerleri. Pek çok sektörde ve branşta bu mümkün değildir. Hele hele kurumsallık adına şirketlerde meydana gelen at yarışı misali hedeflere ileri yaşlarda nasıl ulaşılacaktır.

50-55 yaşında hala alt kademelerde, koşturmak zorunda olanlar, hala gençlerle yarışmak zorunda kalanlar.

Herkes patron olamayacağına göre, herkes yönetici olamayacağına göre. Sisteme nasıl angaje olacaklar.

Sistem tam olarak tıkanmadı. Az daha var.

Bu sömestre tatilinde orta dereceli okullarda 15 milyon evladımız karne aldı. Bu demektir ki yaşı 6 ila 18 arasında olan 15 milyon kişi vardır.

Allah evlatlarımıza sağlıklı ve uzun ömürler versin; yaş ortalamasını 12 kabul edersek 8-10 yıl sonra 20-22 yaşını ikmal etmiş erkeklerde ise pek çoğunun askerlik görevlerini bile yapmış ve iş arayanlar olduğunu düşünürseniz, işsizliğin boyutlarının nerelere uzanabileceğini tahmin edebiliyor musunuz.

Her yıl 1,5 milyon gencin üniversite kapılarında ter döktüğünü Bu sayı bir kaç yıl sonra 2 milyon barajını aşmış olacaktır) ancak 500 bin şanslı gencin sınavı geçerek üniversiteli olabildiğinin, diğerlerinin bir sonraki maratonu beklemesi gerektiğinin ve en fazla 3 yarıştan sonra artık yarıştan da çekildiklerini görüyor olmalısınız. İş bulmak için üniversite mezunu olmak ta yetmiyorsa geride kalanlar hangi iş kollarına yöneltilecektir.

Çalışanlarda emeklilik yaş sınırını beklemek dolayısı ile yaşlanma, fakat işsizlikte genç nüfusun artması.

Ana baba eline bakan gençlik. Çalışan yaşlı bir nüfus, sokakta dolaşan gençlik. İstikbalinden ümitsiz, belli bir süre ailenin imkanları ile idare etmeye çalışan fakat daha sonra kabına sığamayacak olan bir kitle.

Üniversite sınav sistemini kaosa çevirerek pek çok gencin düz elemanlar, vasıfsız işçiler statüsünde iş arayanlar ordusuna çevrilen sistem.

Bu gençlik bu yaşında iş bulamıyorsa kırkından ellisinden sonra nasıl iş bulacak.

Bunun izahını yapacak bir yetkili varsa çıksın meydana. Formülü açıklayıversin.

Bu gün herhangi bir firmada 1 kişilik boşluk olduğunda 100’lerce kişi başvuruyor.

Hem genç, hem tecrübeli, hem güzel / yakışıklı yani prezantabl olsun isteniyor. Saçlarına ak düşenlere kimse bakmıyor.

İşsizlik veya istihdam imkanları bu şekilde devam ederse geriden gelenleri nasıl bir istikbal bekliyor.

Bu hem hükümetin, hem de statükoyu elinde tutanların problemidir. Asli manada hepimizin problemidir. Hiç kimse bu beni ilgilendirmez diyemez. Kendi ikballeri için sistemi tıkayanlar, gençliğin önüne engel üstüne engeller koyanlar bu vebalin altından nasıl kalkacaklar.

İşsiz yığınlar problemdir. İşsiz yığınlar kalkışmanın tetikleyicisidir. İşsiz yığınlar tehlikedir. Acilen bu sorunlara çözümler bulun.

Bu sadece siyasilerin işi değildir. Üniversiteler, sanayiciler hatta plan konusunda dahi askerler de bu konularda düşünmelidirler.

Sırf kendi statükoları muhafaza olsun, yağlı ekmeklerine kimse el uzatmasın diye sistemi kilitleyen zihniyet.

Aklınızı başınıza alın.

Bu bir sel gibidir, bir bulaşıcı hastalık gibidir. Taundur. Doğal afettir.

Sadece sizin hedef kitlenizi değil tüm toplumu yaralayıcı, bozucu etkisini gözünüzden kaçırmayın.

Zincir bir boşalırsa hiçbir şey ile kontrol edemezsiniz.

 

Ahmet TÜRKAN - HABERNAME

 

Son Düzenlenme Cuma, 05 Şubat 2010 13:42
Ahmet Türkan

MBA

www.ahmetturkan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki Ahmet TÜRKAN Perşembe, 11 Şubat 2010 19:08 yazan Ahmet TÜRKAN

    Sayın Mehmet Erdil Bey. Yorumlaruınız için çok teşekkür ederim. Dikkatli bir okuyucu olduğunuz belli oluyor. Bu yazı habername.com' da 2000 civarında olkundu ama ciddi yorumlar gelmedi maalesef. Ben ısrarla yorumlarınızla destek olun dememdeki maksat budur. Müzakere yolu ile konu daha iyi anlaşılır. Bahsettiğiniz konularda bilgileri toparlayıp tekrar bahsetmek istiyorum. Özellikle Danıştay'ın katsayı kararına yaptığı son engellemeden sonra konuya tekrar el atmanın gereği otomatikman doğmuştu zaten.
    Ahmet TÜRKAN

    Raporla
  • Yorum Linki Mehmet ERDİL Pazar, 07 Şubat 2010 21:50 yazan Mehmet ERDİL

    güzel konuya değinmişsiniz, bu husus size bize gelene kadar bu işlerin kurmayları bir şeyler düşünmüş olmalılar diye ümit ediyorum ama yinede sanmıyorum hangi iş olursa olsun o kişi elli yaşından sonra asıl o işin bilgesi olur ama sistem bu bilgeliklerden yararlanma üstüne kurulmamış. bakıyorsunuz karakol komutanı 20 küsür yaşında bir Astsubay Elli köyün asayişi buna bırakılmış, şimdi bunun halka ve olaylara yaklaşımı ile bir Başçavuşun bir mi olur hangisi faydalıdır her kurumu buna göre kıyasla, yani Amir ve yönetici konumunda olanların yaşı asla 40 dan aşağı olmamalı genç akıllı ve zeki kişiler bunların en fazla yardımcıları statüsünde olarak, yanlış yapmama, hissi davranmama adına bilge amirince gözetim altında olarak çalışmalıdırlar ve yetişmeliler. birde bilime kıymet verme adına en küçük amirlik hatta şeflik istihdamlarında mutlaka işin ehli olabilecek üniverstelerden mezun olanlar dururken o işin uzağında ve alakası olmayanlar bu makamlarda olmamalılar, örneğin, Belediyede, Fen işleri müdürü, Ziraat mühendisi, Park ve bahçeler müdürü İnşaat mühendisidir veya Temizlik müdürü Çevre mühendisi olması gerekirken o da İktisatçıdır, Muhasebe müdürü lise mezunudur, bu konu derhal büyük bir araştırma yapılarak Başbakanlığa sunulmalı bu işlerin böyle olması büyük bir gizli işsizliktir, Örnekler o kadar çoktur ki, İnsanın yüreği sızlar. Bu işe madem el attınız lütfen olayları bir de bu yönüyle kapsamlı araştırarak biz okuyucularına bir de ilgililere bildiriniz.Saygılarımla

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...