Perşembe, 18 Şubat 2010 13:31

DENGESİZLİKLERİN DENGESİ

DENGESİZLİKLERİN DENGESİ

Bir şey tartmak isterseniz terazi kullanmak zorundasınız. Ağırlığını bilecek ve bedelini ona göre ödeyeceksiniz. Manava gidip sebze, meyve alacak iseniz ağırlığına bedel ödersiniz. Bana 50 cm pırasa ver demezsiniz. 

Terazi bu konuda çok işe yarar.

Tartmak istediğiniz malzemeleri tartarsınız.

İnsanlar eskiden beri tartmak ve terazi konusunda pek çok şey söylemişlerdir. Ağırlık, otorite için, adalet için, delikanlılık için, asalet için söylenmiştir. Mesela otoriter insanlar için ağırabi derler.

Taş yerinde ağırdır. Ağırlığımı koyarım gibi ifadeleri kullanırlar.

Terazi ayrıca adaletin simgesidir.

Yani aslında hukuk bir nevi tartı ile temsil edilir.

O terazide ne tartılır bilinmez. Adalet terazi ile mi satılır. O da meçhuldür ama simge terazidir.

Ne kadar adalete ihtiyacınız olduğunu ağırlığınız ölçüsünde anlarsınız. Adliyede bir ağırlığınız varsa size adalet düzgün çalışır. Hafif iseniz ya adalet bulamazsınız ya da hafifmeşrep olmakla suçlanırsınız.

Terazinin gramlarını temsil eden hukuk adamları hareketsizliğin adaleti temsil ettiğine inanarak terazide meydana gelen salınımları adalete yapılan saldırı olarak algılıyor olmalı ki hukuk çiğnendi diyorlar.

Halbuki bir şeyi tartmak istiyorsanız gramların karşısına o şeyden bir miktar koymalısınız ki ne kadar almanız gerektiğine karar verebilesiniz.

İşte adalet terazisi maalesef bu noktada hata veriyor. Adaletin gramları bundan rahatsız oluyorlar ve dengeye gelmeği dengesizlik olarak addediyorlar.

Dengesizlik içindeki denge onlara huzur veriyor.  İstiyorlar ki hiçbir şey onlara rahatsızlık vermesin. Terazinin kefeleri sürekli aynı yerde dursun.

Peki nasıl tartacaksınız.

Sizi dengeye getirecek unsurlardan veya adalet isteyenlerden neden bu kadar korkuyorsunuz. Salınım huzurunuzu mu bozuyor.

Dengesizliğin getirdiği ruh halinden çıkmak istemiyor musunuz?

Peki adalet terazisi nasıl çalışır.

Gramların karşısına elma koymaksızın tartmak mümkün müdür. Yoksa kendinizi elmalardan üstün mü görüyorsunuz. Elmalar bizi dengeye getiremez mi diyorsunuz. Yoksa elmaların ağılığı sizi yükseltince başınız mı dönüyor.

Kefeye çürük elma koymasınlar mı diyorsunuz. Sağlamda olur çürükte. Sizin göreviniz doğru tartmaktır.

Terazide ayarı bozmayın. Hep gramlar ağır gelmez ya. Bazen elmalar ağır gelebilir. O zaman birini alır diğerini koyasınız. Veya gramları eksiltir veya çoğaltırsınız.

Bu açıklamalar çok mu fantastik geldi.

O zaman konuyu Hoca Nasrettin’den bir fıkra ile açalım.

Nasrettin Hoca eşeğini satmak istemiş ve pazara götürmüş. O zamanın piyasa şartlarına göre 10 akçeye satmış. Alan adam bir müddet sonra eşeği satılığa çıkarmış ve şöyle diyormuş.

-Bu eşek atı geçer. Şöyle koşar, böyle kaçar. Eşi benzeri yoktur. Nasrettin Hoca’nın keyfi kaçmış adama sormadan duramamış.

-Kaça satıyorsun.

-20 akçeye.

-Aldım gitti. 10 akçeye sattığı eşeği pazarlamanın cazibesine dayanamayıp 20 akçeye geri almış. Akşama eve dönünce hanımı sormuş.

-Hoca, hani eşeği satacaktın.

-Sattım hanım. Sattım da; alan adam o kadar övdü ki bizim karakaçanı, 20 akçeye geri aldım.

-Eeee sen ne yaptın, demiş Hoca.

-Şeyyyy.. Ben de biraz yoğurt alayım dedim. Tartı ağır çeksin diye bileziklerimi gramların yanına koymuştum. Sonrada adam görecek diye geri alamadım. Yoğurdu aldım ama bilezikler gitti.

Nasrettin Hoca çaresiz biraz mahcup bir eda ile.

-Yani desene hanım; sen içerden, ben dışarıdan yıkamadık gitti şu viraneyi.

Evet; adalet ağır çeksin diye kendi ellerimizle koyduğumuz bilezikleri bir türlü geri alamadık. Belki biraz yoğurt aldık ama gramlar havalara girdiler. Her tartımda kollarımızdaki bileziklere göz diker oldular. Yani adaletin, hukukun üstünlüğünü sağlamak için ellerimizle koyduğumuz bilezikler adaletsizliğin yolunu açtı. Artık altın bilezikleri oradan alıp adaletin tecelli etmesini sağlamak gerekir.

Nasıl olacak peki. Bilezikleri geri alıp gramlara işini doğru yap, adalet ölçüsünde tart diyeceğiz. Eğer hukukun üstün olmasını istiyor isek gramlar elmalarla dengeye gelmeyi öğrenecekler. Gerekirse çürük elmaları da fireleri anlamak için tartacaklar.

Terazinin kefelerinde ister demir tartılsın, isterse altın, gramlar itiraz etmezler, görevlerini hakkıyla yaparlar.

Ey adalet terazisinin dirhemleri, sizde adaleti tartarken demir, altın ayırımı yapmayın. Hak yerini bulsun.

Adalet mülkün temeli olsun. Mülk adaletin temeli olmasın.

Dengesizlik denge olmasın.

Ahmet TÜRKAN - HABERNAME

 

 

Son Düzenlenme Cuma, 19 Şubat 2010 13:32
Ahmet Türkan

MBA

www.ahmetturkan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU Cuma, 19 Şubat 2010 14:43 yazan Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

    Muhterem kardeşim, makalenizdeki Nasreddin Hoca fıkrası hariç yazıyı çok beğendim. Nasreddin Hoca hakkında birçok da uydurma fıkra vardır azizim. Ben onları ayıklamak için şu kuralı aklımdan hiç çıkarmıyorum. Nasreddin Hoca merhum kadılık yapmış, şeriati bilen ve ehl-i takva bir büyüğümüz idi. İslâm medreselerinde ders okuttu, bilge ve ehl-i tarik bir insan olduğu birçok kayıtlarda geçer.
    Bu niteliklerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun hayatı ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstülükler, yer yer de onu karalayacak, abuk sabuk İslâmın kabahat saydığı hususlara doğru kaymıştır... Hoca hakkında uydurulan böylesi yanlış fıkralar ve kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timurla konuştuğu gibi şeyler var... Hocamızın karısı asla haram yiyemezdi. Dirhemi değiştirmek muhterem bir zatın hanımına ait bir iş olabilir mi? Kusura bakmayınız lütfen. Benim karım böyle bir şey yapsa üç talakla boşarım. Ben ki naçis bir insanım, hocanın yanında kemter biri kalırım. Yazınız çok güzel bir açıyı yakalamış, keşke o fıkra olmasaydı. Hakkınızı helal edin ben biraz DOĞRUCU DAVUT tipliyim. Bu yüzden 9 köyden kovuldum hep.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...