Çarşamba, 23 Haziran 2010 17:13

Teröre karşı bir milyon kişi neden yürüyemez?

Teröre karşı bir milyon kişi neden yürüyemez?

ESAS DURUŞA GEÇEN HAKİMLER VE SİYASİLER VARKEN BİR MİLYON KİŞİ YÜRÜMEZ

Terör olayları öngörüldüğü gibi tırmanmaya başladı. Böyle durumlarda çözüm odaklı önerilerle sorun odaklı önerileri ayırt etmek gerekir.

Türkiye iç güvenlik krizine sokuldu. Kriz durumlarında genel yaklaşım burada da geçerli. Önce durumun tanımı, sonra karışıklık ve belirsizliği giderecek önlemler almak daha sonra güven sağlayıcı adımlar atmak.

Kürt sorununda ciddi bir gerilim birikimi var. Artık “Birlikte yapamıyoruz ayrılalım” diyen insanlar çoğaldı. “Kendisini ruhen Türkiye’ye bağlı hissetmeyen insanlar” çoğalmışsa bunu düzeltme konusunda adım atmadıkça bir milyon kişi yürüse ne olur yürümese ne olur?

İspanya’da ETA terörü bitmeden önce bir milyon kişi yürüdü ama devlet onlara ırkçılık  ve ayrımcılık yaptığını itiraf etmişti.

Bizde resmi ideoloji ırkçı. Kürt kökenli insanlarımızı 80 yıldır yok saymışız. Mahkemelerimiz âdil değil ideolojik ve siyasi kararlar veriyor. İnsanlar darbe anayasası ile yönetilen bu sisteme neden güvensinler?

Kürtlere mobbing uygulanmaya devam ediliyor ve açılım sabote ediliyorken yürümek çok anlamsız...

Demokratik açılım aslında barış açılımı idi zihinsel dönüşüm yapmayı amaçlıyordu. Fakat açılım toplumda Kürtçü ve Türkçü ırkçı refleksle sabote edildi.

Irkçılığın çözümü diyalog ve birlikte “eşitlerin yatay ilişkisi ile” çözüm üretmektir. Ama engelleniyor.

Kürt kökenli insan için “kültürel kimliğini unutursa makbul  unutmazsa makbul değil” anlayışını benimseyen kişi  ırkçıdır.

Bir toplulukta psikolojik tacizin yani “mobbing” in sık uygulanan şekli o kişiyi yok saymak, selam vermemek veya elini bile sıkmamaktır. Kürtleri yok saymadık mı?

Anayasamız dahil farklı kültürlere ve yaşam biçimlerine karşı bir düzen varken yürüyüş sadece ayrışmayı hızlandırır. Fatih Altaylı’nın yürüyüş önerisi iyi niyetli ama dayanaksız.

Yargı Adalet ve Hakkaniyet duygusuna zarar verdi.Yargıçlar savaş ruh halindeler gibi...

Yargı da yanlış yapabilir ama yanlışın yargıçlar tarafından bilerek, kasten ve taammüden ve de açıkça yapılması inanılacak gibi değil.

Bu durum savaş ruh hali ve militarizm aklı yahut ahlaki çürüme ile ilgili olabilir.

Menfaatin, siyasetin ve ideolojinin hukukun önünde böyle pervasızca tutulması gözlerimizi iyice açtı.

Bazı sorular:

1-Eğer savcı Cihaner Yarsav üyesi olmasaydı Yargıtay doğal hukuku zorlayan bir kararla koşulsuz tahliye yapar mıydı?

2-Eğer Haberal  güçlü lobiyle bağlantısı olmasaydı 9 hakim hakkında tazminat davasını kazanabilir miydi?

3-Eğer Anayasa Mahkemesi  kendi menfaat, dünya ve siyaset görüşlerine uyan başvuru olsa  yine de esasa girecek miydi?

4-Eğer dava Ergenekon davası olmasaydı dosyaya göre değil nöbetçi hakime göre tahliye verilecek miydi?

5-Eğer dava militarist bir akılla ilgili olmasaydı sanık Koramiral salona girince ve Savcı Cihaner salona girince herkes ayağa kalkar mıydı? Acaba sayın hakimlerde esas duruşa geçmiş miydi, merak ediyorum.

Kıyak emeklilik örneği

Tanınmış anayasa hukukçusu Prof. Servet Armağan’dan dinledim. AYM geçtiğimiz yıllarda kıyak emeklilik olarak tanımlanan davayı dokuz defa bozuyor. Aynı dosyada AYM üyelerine de kıyak emeklilik maddesi eklendiğinde aynı dosya AYM tarafından onaylanıyor.

Menfaat için hukukun çiğneyen Anayasa Mahkemesi ideoloji içinde çiğneyemez mi?

Bu yargıya güvenmememiz için çok sebep var artık.
Irkçı ve ayrımcı darbe anayasa’sına güvenmememiz için de  çok sebep var.
Güven sağlama için önce bunlardan başlanmalıdır.
Yanlış adımlar karışıklığı ve belirsizliği artırır, istenmediği halde ayrışmayı hızlandırır.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

Son Düzenlenme Perşembe, 24 Haziran 2010 17:13
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...