Pazartesi, 01 Kasım 2010 11:33

CUMHURİYETİN GELENEKLERİ, RESPSİYONLAR VE SON DURUŞLAR

CUMHURİYETİN GELENEKLERİ, RESEPSİYONLAR VE SON DURUŞLAR..

29 EKİM 1923

Bu sadece yeni bir rejimin başlangıcı değil bu topraklarda. Geleneklerin, değer yargılarının değiştirilmeye başladığının da habercisi. Devlet Selçuklu ile birlikte Anadolu’ya gelmiş. Devlet ebed-müddet. Yapı köklerine bağlı iken, 29 EKİM 1923’ten sonra neler değişti neler..

Geleneksel Cumhuriyet Baloları

Cumhuriyet Baloları yapılmaya başlandı. İçkili, danslı, valslı balolar. Devlet ricali, ekâbirler orada. Birbiri ile yarıştalar. Kendilerini gösterme yarışı. Maalesef bu alışkanlık TSK’nde özellikle de 28 Şubat sürecinde atılma korkusu ile devam etti. Subaylar ne kadar laik, çağdaş ve modern görüşlü olduğunu ispatlamak için sıralı komutanlarına içki içtiğini göstermeye, karısı ile dans ederken görünmeye, eşler kuaförde Komutan eşi ile karşılaşmaya özen gösterdiler. Tabii bu balo ve resepsiyonlarda tüm bu işler Atatürkçülük ve çağdaşlık adına yapıldı.

28 Şubat sürecinde dindar başbakan rakı söylemedi diye Deniz Kuvvetleri Komutanı MGK resepsiyonunda rakı istetti. Bu malum medyada övgüyle manşetlere taşındı. Üzücü olanda şuydu. Mevcut hükümete oy verenler dâhil toplumun ölü toprağı serpilmişçesine riyakâr suskunluğu…

Herkes baloya, Herkes Resepsiyona,

Balocu/resepsiyoncu –çağdaş- kadrolar herkesin kadınlı erkekli bu etkinliklerde olmasını arzu ediyorlardı. Ama bir sorun vardı. O da balolara çağırdıkları üst düzey kadrolara istemedikleri, değerlerini alay konusu yaptıkları kişiler halkın teveccühü ile seçilerek yönetici olarak geldiler. Hatta birinci amir olarak Başbakan, ikinci amir olarak Cumhurbaşkanı oldular. Bunu üzerine bu kişiler, fütursuzca örtülü ödeneklerden ve kamu harcamalarında sahte evraklarla para aktararak rejim elden gidiyor teraneleri ile bayraklar elde ulusalcı mitingler tertip ettiler. İftira içeren kitaplar bastırdılar. Ancak beklemedikleri şeyler oluyordu. Bulaştıkları adi suçlar dâhil çarşaf çarşaf ortalığa dökülmeye başlamıştı. Meğer Atatürkçülük, çağdaşlık, ilericilik, laiklik palavraları paravan olarak kullanılmış. Arkasında cumhuriyet yasalarına ve seçilmiş meşru hükümete karşı tertipler yapılmış. Hem de demokrasi havarisi kesilerek… Hadi bu üst perde suçlar bir yana, adi suçlara, hırsızlıklara, basit menfaat ilişkilerine de bulaşılmış. Ulviyet olmadığı gibi seviye de yok.

Sözün özü, meğer istenen sadece balolara, resepsiyonlara katılmak, cumhuriyete ve rejime bağlılık değil, bu zihniyetin ve şebekelerin maşası olmakmış. Yani Çağdaş Kölelik. Sistem, öyle bir ağ kurmuş ki adeta bu davetleri kendi dünyasının dinsel ayini gibi görüyor.

Değişen ne?

Cumhurbaşkanı ve Başbakan resepsiyona eşleri hanımefendilerle katılmaya karar verdiler. Yani başörtülü. Yani resepsiyona gelmeyen generallerin çoğunun muhterem anneleri gibi. Genelkurmay Başkanı aynı saate kendisi program yaptı. Cumhuriyetin kurucu iradesinin kendilerinde tecelli ettiğini düşünen CHP de hiç katılmamaya karar verdi.

Bu iki duruşu değerlendirdiğimizde;

1.  Genelkurmay açısından;

a.  Cumhurbaşkanlığı makamı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst makamıdır. Muharebede Başkomutan Cumhurbaşkanıdır. Dolayısı ile şahsi bir davet değildir resepsiyon. Cumhurbaşkanının imzalı daveti tüm ast kademeler için emirdir.

b.  Cumhurbaşkanı üst ve amirdir. Amirin ricası ve daveti emirdir. İçhizmet Kanunu ve askeri terbiyenin icabı olarak askeri zevatın bu davete icabet etmesi gerekir. Yoksa sıralı komutanlar da böyle davrandığında işlem yapamazlar. Unutulmamalıdır ki, askeri personelin bir kısmının atılma işlemi yapıldığı dosyalarında bu gerekçe vardır.

c.   Devlet keyfiyete müsaade etmez. Özellikle halka ve dış ülkelere karşı böyle birbiri ile çatışan kurumlar varmış görüntüsü sunmak Millete ihanettir. Müsebbipleri hakkında derhal “Vatana ihanetten” işlem yapılmalıdır. Düşünün dış düşmanlar ve terör örgütleri bu davranışlardan nasıl bir sonuç çıkartırlar?

d.  Ordu sivil iradeye itaatle mes’uldur. Bağlılığını her davranışında göstermelidir. Türk Ordusu gibi, tarihinde maalesef darbe geleneği olan bir ordunun komutanı bu mevzuda yanlış anlaşılabilecek, algılanabilecek davranışlardan kaçınmalıdır. Bu davranış Askeri suç sayılır. Savunma almayı gerektirir. ABD Afganistan’da görev yapan generali nasıl görevden aldı? Hem de muharebede başarılı olmuş bir general.. Ama demokrasi adamlarda ne kadar değerli, düşünelim lütfen.

e.  Milli Birliği zedeleyen bir davranıştır. Halkın devlete ve orduya dair güvenini zedeler ki bu yönü ile yapılan tahribat çok büyüktür. Sorumluları kamuoyu da bilgilendirilerek ikaz edilmelidirler.

f.   TSK muhalefetle koordineli hareket ediyor görüntüsü oluşmasına meydan veremez. Siyasi tarafgirlik oluşturacak bir davranışa meydan veremez. İlgili komutan bu verdiği kararın toplumda nasıl bir yankı ve algı oluşturacağını değerlendirmelidir.

g.  Ordunun komuta kadroları yani subay ve astsubaylar aynı zamanda seçmendir. Komutanlarının bu duruşları onlarda bölünmeye ve komuta heyetlerine karşı güvensizliğe sebep olabilir. Bu yönü ile de komutanlar yanlış anlaşılacak davranışlardan kaçınmalıdırlar. Toplumdan % 47 oy almış bir kadro TSK’inden de en az bu orana yakın oy almıştır. Yani halk Acemistan’dan, ordusu, Frengistan’dan gelmedi ki! Dolayısı ile genel seçimlerde % 47 oy almış, anayasa referandumunda % 58 oranında kabul görmüş bir iradenin de koşulsuz arkasında olduğu bir cumhurbaşkanı var. Davet sahibi… Astları ile Milli İrade ile ters düşen bir Komuta Heyeti görüntüsü verilmesinin sakıncaları ilk MGK toplantısında sorumlularına anlatılmalı ve kendileri ikaz edilmelidirler. Yarın bir muharebede O komutanın yönlendiriciliğinden, liderliğinden söz edilebilir mi?

h.  Eğer basına ve kamuoyuna yansıdığı gibi birlik komutanlıklarına “Başörtülü gelinirse kaçın!” şeklinde bir emir verildiyse bu suçtur. Bölücülük suçu. Hemen yasal işlem yapılmalıdır. Savcılar göreve davet edilmelidir.

2.  CHP açısından;

a.     Cumhurbaşkanlığı makamından dolayı tüm siyasi partiler rejime ve Milletin değerlerine bağlılıklarını gösterme adına Cumhurbaşkanının davetine gitmeleri gerekir. Rejimin sahibi gibi davranan CHP’nin en başta buna uyması gerekir.

b.     Resepsiyon vb. davetler iktidar-muhalefet-kamu kurumları-STK temsilci ve yöneticilerinin bir araya geldiği organizasyonlardır ki, burada tanışma ve görüşme fırsattır.

c.     Topluma Birlik ve Beraberlik içinde olunduğu mesajı vermek tüm siyasi partilerin görevidir. Bu yönü ile CHP üzerine düşeni yapmamıştır.

d.     Çağdaşlık ve batılı değerler zaman zaman toplum değerleri ile çatışmaktadır. CHP halkla kaynaşabileceği bu tarz toplantıları fırsat olarak görmelidir. Ama gererek tam tersi puan kaybetmeye devam etmektedir.

3.  Hükümet açısından;

a.     Hükümet üzerine düşeni yapmış, Cumhurbaşkanının davetine gerektiği gibi mevcutlu icabet etmiştir.

b.     Artık kimse hükümete ve Cumhurbaşkanına rejim düşmanı diyemez. Rejimin kurulduğu günden bu yana sürdürdüğü gelenekleri harfiyen yapan Cumhurbaşkanı ve hükümete Atatürkçülük ve laiklik adına kimse bir şey söyleyemez. “Cumhuriyet fazilettir.” diyor Atatürk. İktidar sivil muhalefete ve devlet içindeki muhalefete karşı bu hatalarını kullanmalı ve kendilerini halkımıza şikâyet etmelidir.

c.     Uluslar arası zeminde özellikle de AB ülkelerinde muhalefetin bu duruşu, sivil iradeye karşı Askeri vesayeti tercih etmesi işlenmelidir. Ayrıca bu durum seçim dönemi dışında da halka anlatılmalıdır.

d.     CHP lideri “Genelkurmay Başkanı, Başbakana bağlıdır. Gereğini yapsın.” dedi. Başbakan bu konuyu gündeme taşımalıdır. Özellikle de başörtülü davetlilerle ilgili birliklere genelge/emir gönderildiyse Hükümet işlem başlatmalı, ilgililerin mahkeme dosyalarını hazırlatmalıdır.

Kırmızı kitabı değiştiren irade burada devletin parçalanmış, kurumların birbiri ile kavgalı durumdaymış gibi görünmesine sebep olanlarla ilgili yasal işlem başlatılmalıdır. Kurumlar kimsenin babasından miras değildir. Milli iradenin tecelligâhı olan TBMM’nden çıkmış hükümet makamının hakkını vermeli, mecliste devletin bekasını, milletin moral ve motivasyon değerlerini doğrudan ve olumsuz olarak etkileyen bu tavırlara karşı hükümetin yanında olmalıdır. Bu gün bu iktidara yapılan yarın kendileri hükümet ederlerse onlara yapılacaktır. Demokrasi, çağdaşlık, İnsan hakları gibi temel değerlere saygımız varsa sivil irade ve meclis birlikte tavır koymalıdır. Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU meydanlarda “-Tankın üzerine ben çıkarım.” diyordu. Şimdi hükümet “işte hendek, işte deve” demelidir. Demokrasi havarilerinin Millet nezdinde maskeleri düşmelidir.

                                               Halil MERT

                                               (E) Topçu Yarbay

                                               Strateji ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Düzenlenme Salı, 02 Kasım 2010 11:33
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki ahmet doğan Çarşamba, 03 Kasım 2010 18:44 yazan ahmet doğan

    evet, halkın temsilcisi meclis ve siyasi irade gereğini yapmak zorunda; keyfilikler kabul edilemez, vesayet ideolojisinin ve ordunun kendi halkıyla ve temsilcileriyle savaşmaktan vazgeçip kendi asli işine dönmesi lazım. Dönmeyenler döndürülmesi lazım.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...