Cumartesi, 29 Mart 2008 18:39

Giyotinin kesmemesi mümkün mü? Zaten her hafta bir suikast...

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Sayın Başbakanın  sessiz sedasız suikast  girişimlerini  atlattığını söylemek kahinlik olmaz. Çetelerden ve gizli servislerin operasyonlarından korkmayan ve doğrularında sebat eden üst siyasi kadro topluma büyük güven vermeye başladı.

          Toplumsal ve siyasal hayatımızın hastalıklarından bir tanesi de “Kendini aşamama hastalığı” dır.

          Korku nedeniyle doğruları yapmaktan vazgeçmek riyakarlığın bir türüdür. Dürüst ve ilkeli duruşlar insanın karşıtları tarafından da saygıyla karşılanır.

          Diğer taraftan ‘gizli gündemi var’ dedirten davranışlar düşmanlığı artırırken açık ve net davranışlar düşmanlığı azaltır.

          Rahmetli Turgut Özal’ın hatalarında birisi de övünmek amacı ile ‘Kafamın arkasındakini kimse bilemez’ demesiydi. Bu davranışının karşıtlarında hile ve şüphe duygusunu artıracağını hesap edememişti. Siyasi hatalarında ve şüpheli ölümünde büyüklenmeci davranışlarının önemli rolü vardı. Bu nedenle bilimsel liderlikte mesleki hırsla alçakgönüllüğü birleştirmeyi başarmak hedeflenir.

           Hakkında kapatılma davası açılan AKP ve siyasi heyetinin ‘İster inanın ister inanmayın bizim batı tarzı laiklikle hiç bir sorunumuz yok’ yaklaşımlarını açık ve ısrarlı tekrarlamaları gerekiyor. Eğer  gizli pazarlıkla temel ilkelerden ve demokratikleşmeden vaz geçilirse karşıtlarını bu fedakarlıkları kesinlikle rahatlatmayacak tam tersi karşıtlarının güvensizliğini daha da artıracaktır.

İnsanın özel hayatında dar görüşlü ve bencil olması yalnızlaşmasına sebep olur. Aynı şekilde siyasi hayatta da sadece partinin manevi şahsiyetinde parti merkezli bir yaklaşım o partiyi toplumda yalnızlaştırır.

Eski hümanist psikoloji yaklaşımında benmerkezcilik bireyselliğe götürdüğü için teşvik edilmişti. Ancak bugün modern psikoloji empatinin kıymetini anladı ve ihmal edilmemesi gereken sosyal bir duygu olarak tanımladı.

          Hukuk Fakültelerinde Hukuk felsefesi öğretilmiyor mu?

            Önyargısız gözlem yapabilme yeteneğinin gelişmesi için insanın düşünceleri ile kişiliği arasına mesafe koyabilmeyi başarması gerekir.

          Yargının bağımsızlığı konusunda hep söylenen şey dış etkilere karşı bağımsızlıktır. Asıl önemsenmesi gereken ve adaleti sağlayacak bağımsızlık, kişinin kendi düşünce ve kişiliğine karşı bağımsız olmayı başarması kuralıdır!

Hukuk felsefesinin temel kurallarından birisi olan ‘Kendine karşı bağımsız olmayı’ şöyle örnekleyebiliriz.

‘Bir hakim ceza verirken sinirlenirse veya sevinirse iyi hakim değildir.’

          ‘Bir hakim kendi etnik ve kültürel kimliği ile mesleği arasına mesafe koyamamışsa iyi hakim değildir. ‘Anayasa Mahkemesi Yüksek Yargıçlarının kulakları çınlasın.’

‘Bir hakim şahsi menfaati ile kamunun menfaati arasına mesafe koyamamışsa iyi hakim değildir.’

Bu üç kural adil yönetici olabilmek için de geçerlidir.

          ‘Bir politikacı partisinin menfaati ile ülkenin menfaati arasına mesafe koyamamışsa iyi politikacı değildir.’

Bir politikacı ilkesel değil de kişisel düşünüyorsa eğer, ancak kısa vadede sonuç alabilir. Orta ve uzun vadede ise kaybeder.          

Ünlü makyavelist politikacımızın meşhur olan bir sözü vardı: “Dün dündür bugün bugündür” şeklinde.

          Hatta bir gün bize şu sözü vermiştiniz diyenlere şöyle cevap verdiği söylenir.

- “ Ben bu sözü size söylediğimde ‘Altını çizin’ demiş miydim?”

    -  Evet demiştiniz.

    - “O halde şimdi söylüyorum üstünü de çizin.”

            Kapitalist ahlakın öngördüğü, güç ve menfaat odaklı siyaseti yücelten politika felsefesini tercih edenler bir süre sonra güvenirliklerini kaybediyorlar. Özgeçmişlerine baktığımızda pek çok aldatma ve aldatılma öykülerini görürüz.            

Evrensel ahlakın öngördüğü ilke ve adalet odaklı siyaseti tercih edenlere baktığımızda sadakat ve başarı örnekleri görürüz.

          Selahattin Eyyûbi'nin hayatını incelediğimizde başarında ve sevilmesinde 18 yıl at sırtından inmemesinin ötesinde güven veren siyasetinin de büyük rolü vardı. Kudüs'ü almadan önce genç Kudüs komutanı büyük bir direnç gösteriyor. Pazarlık için buluşuyorlar. Burada komutan, teslim olanlar ve Kudüs'ü terk etmek isteyenleri kılıçtan geçirmeyeceğinize nasıl inanalım diyor. Bu genç komutana Selahattin'in verdiği cevap kısadır: “Benim adım Selahattin.”  Görüşme bitiyor ve Selahattin Eyyûbi sözünde duruyor. Şerefli bir devlet adamı olarak tarihe geçiyor.

Timur Anadolu'ya yürürken Sivas'ta savaşçılarına kan akıtmayacağı sözünü veriyor. Daha sonra teslim olan binlerce askeri toprağa diri diri gömdürüyor. Soranlara ben kan akıtmayacağım dedim ve akıtmadım şeklinde cevap veriyor. Ve kısa vadede de imparatorluğu bitiyor.          

Türkiye Cumhuriyeti maalesef kapitalist ahlakın politika sistemi ile yönetiliyor. Kişisel ve parti odaklı siyaset anlayışının CHP- AP- MSP çizgisinde zengin örneklerini gördük. Bugün AKP, MHP, DP eski anlayışlara göre daha ilkeli siyaset yapmaya çalışıyor izlenimini veriyor. CHP'nin talihsizliği ise eski siyaset anlayışını benimseyen kadroların politika yapmaya devam ediyor olmasıdır. Parti programında yer alan görüşlerinin tam tersini savunduklarının pek çok örneği biliniyor.

            Ergenekon ve laiklik kavgaları demokrasiyi siyasi amacı için kullanan Demokrat Parti çizgisinde, dini siyasi amacı için kullanan MSP çizgisinde ve laikliği siyasi amacı için kullanan CHP çizgisinnde ayrıştırıcı rol oynayacak.  

Bakalım AKP kendisini kurtarmak için ne tavizler verecek. Demokrasinin düzlüğe çıkmasının ve askeri  vesayetin bitmesinin göstergesi olacak Ergenekon kavgasında Susurluk ve Şemdinli’de gösterilen tavır gibi mi davranacak?

Motivasyonu milleti olan kişi, küçük bir millet motivasyonu egosu olan kişi saygı duyulmayan bir şahsiyet olur. İbrahim peygamberin bıçağının kesmemesi onun sözünün eri olması sonucuydu.

Giyotinin kesmemesi, gücü ve başarıyı kendimizden bilmememize ve millete verdiğimiz sözün arkasında durmamıza bağlı dersek fazla idealist mi oluruz bilemiyorum.

Kendi düşünceleriyle, kişiliğiyle ve mesleğiyle arasına mesafe koyabilen yüksek yargıçlar kadar bunu başarmış olan politikacıları da özlüyoruz.

           Sistemin sigortası darbeler değil, seçimler olmalıdır. Türkiye’nin vitesten atmaması AKP nin duruşuna ve kararlılığına bağlı ve ödülü de ona ait olacaktır.

İlkeli ve toplum yararını hedefleyen siyaset anlayışının kişisel ve parti menfaatine yönelik siyaset anlayışına baskın olması dileğiyle…

Son Düzenlenme Çarşamba, 30 Nisan 2008 12:12
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...